• 2 cocuguyla koyden istanbul'a gelmis, parasizlik ve kalacak yerleri olmayisindan terkedilmis bir otobuste yasamaya calisan bir ailenin oykusu.
    1985 tarihli, yonetmenligini muammer ozer'in yaptigi, tarik akan ve hale soygazi'nin basrollerde oldugu film.
  • izlendiği vakit ismi daha da anlamlı hale gelen film. aile, şehir çöplüğünün yanında, hurdaya dönmüş bir "ceza ve tevkif aracı"nın (otobüs değil) içinde yaşamaya çabalarken, evlerinin (!) yanıbaşına ördüğü çitlerle ufacık bir bahçe oluşturur, burayı eker biçer ve olanca pisliğin içinde "bir avuç cennet" yaratır.
    film bir yandan "yeter artık göçmeyin! " tarzı bir mesaj kaygısı taşımaktadır denilirse de yalan olmaz hani.
  • ilk kez ilkokul 2.sınıfta izlediğim trt2nin az önce tekrar yayınlaması ile bir kez daha akıllara gelmiş başarılı film. ilkokul 2 de izlemiş olmama rağmen unutmamam zaten filmin başarılı bir eser olduğunu gösteriyor.
    o küçük yaşta izlerken, meşhur ayna tutma sahnesinde balkonda bulunan kıza aşık olmuştum. filmi izleyip, sütümü içip yattıktan sonra bütün gece kızı rüyamda görmüştüm. bu sahnenin küçük bir çocuğun üstünde bile etkili olmasında şüphesiz ki başarılı kadrajların etkisi büyük. balkondaki zengin aile gösterilirken kamera asla balkona yerleştirilmiyor, sürekli aşağıdan görüyoruz ve onların söz konusu duruma uzaklıkları ve söz konusu ailenin gözünden zengin aile çok daha net gözüküyor.
    aşağı yukarı yerleşmiş türk filmi mantığına göre duygu sömürüsüne neredeyse hiç baş vurulmaması ve gerekenden fazlasını göstermemenin de son derece yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum.
    kamera çocuklar arasına girdiğinde senaristin ve yönetmen*in başarısı bir kez daha ortaya çıkıyor. kuvvetli gözlem yetenekleri olduğu bu sahnelerden anlaşılıyor. çocuklarla ilgili gösterilen ayrıntılar, hakkınca yapılan karakter çözümlemeleri olduğunu gösteriyor. ancak konu büyüklere geldiğinde karakter çözümlemelerinin biraz sığ kaldığı söylenebilir. tarık akan ve hale soygazinin canlandırdığı karakterler tek başlarına incelendiğinde köyden istanbula gelmiş ebeveyn profili görmek biraz zor. hale soygazinin çizdiği ailesine düşkün annenin kocasıyla olan diyalogları yani konunun düğüm noktalarının bize verilebileceği en önemli yer, daha dikkatle yazılsaydı sanırım filmin akılda bıraktıkları artardı.
    tarık akan gayet tatminkar bir performans sergiliyor fakat yuvasına kol kanat germeye çalışan babanın yaşadığı sorunlar, büyükşehire uyumsuzluk gibi konular onun karakteri üzerinden bize gayet net verilebilecekken sanırım abartıya kaçmamak çabasıyla bu gibi konular biraz silik kalmış.
    adı fazla anılmayan ama çekildiği dönem içinde değerlendirildiğinde, o dönemki türk sinemasından beklentilere fazlasıyla cevap veren bir film olmuş kanaatindeyim.
    yurdumda pek sık yaşanan bir durumu bana her şeyin altını çizmeden yansıtmaya çalışan ve üzerine düşünmeme fırsat veren filmde emeği geçen herkese teşekkür de etmemiz gerek elbet; ellerinize sağlık.
  • ayrica guvercin severlerinde favori filmlerinden biridir bu.cocugun bi suru guvercini vardir onlarida yanlarinda gotururler.otobusun sofor bolumundede guvercinleri beslerler,finaldede guvercinlerin otobusle beraber havalanmalari superdir.
    ayrica tarik akanin canlandirdigi karakterin ne kadar umutsuz bi konumda ve bu yuzden ne kadar hayalperest olduguda guvercinler ustunden anlatilir.
    _ev bulmamiz gerekiyo bi tane,yakinda burdanda kovulacaz
    _ee napcan?
    _soyle bi yerlerden bi kac kurus bulsak yeni bi ev yapariz
    _iyide nerden bulacan?
    _guvercinlerinimiz var cok cins kuslar
    _sacmalama kus satarak ev mi yapilir?
  • tarık akan'ın toplumsal sorunları işleyen filmler çekmeye başladıktan sonra, kenarda köşede kalmış güzel filmlerden birisi. ailenin yaşamak için içine yerleştikleri hurda otobüsün ilk haliyle son hali arasında çok fark vardır. terk edilmiş bir hurdayı etrafında çiçekleri ve bahçesi olan tertemiz bir yuva haline getirirler. sanırım filmde hurdanın olduğu yer küçükçekmece e-5 kenarı, çocukların bisiklet çalıp dolaştıkları yer çekmece gölünün etrafı ve çöplükte yaşayan teyzenin olduğu yer de halkalı çöplüğü.
  • tamamında iyi sesli tiyatro oyuncuları rol almasına rağmen, başka seslerle dublaj yapılmış filmdir.
  • tarık akan'ın erdal özyağcılar tarafından seslendirildiği filmdir.

    filmde bir dünya konuya değinilmiştir.

    -evvela günümüze kadar çözülememiş olan barınma sorunu, düşük ücret ( ev tutamayacak kadar), köyden kente göç...

    -zenginliğin ve fakirliğin oluşturduğu kutuplaşma (çocukların grup halinde dövüşmeleri)

    -fakirliğin insana her şeyi yaptırdığı ( savaş yurttaş hırsız olarak girdiği evde yakalanır polise teslim edileceğine karnı doyurulup yollanır.. ve bu adam evin tahliyesindeki ekipte yer alır , kendisine bu denli iyilik yapan bir ailenin yuvasını yok eden ekipte yer alır/almak zorunda kalır)

    - alkolik ve şiddet kullanan babanın(kasap) çocuk psikolojisi üzerindeki etkisi(çocuk bisiklet çalıp, adam yaralar)

    ayrıca şu ayrıntıyı da paylaşmak isterim; bisiklet çaldığı iddiaasıyla evin çocuğunu polis tutuklamaya gelir.. ve devlet yanlısı anlayışa sahip baba oğlunu polise eliyle teslim eder...hatta "polisten kaçılır mı lan" diye kafasına patlatır.. polislere de ; "iyi bir ders verin bida yeltenmesin " diye ricada bulunur.."suçundan emin olmadan"

    filmin sonunda aynı baba evi yıkılınca o çok övdüğü yardımcı olduğu uğruna oğlunu teslim ettiği polisler tarafından darp edilir ve ekip otosuna tıkılır.... burada polis = devlet , devletin iyisi olmaz. mesajı verilmiştir..
  • bazen sevgilinin bir avucu olabilir.
  • iki şeftalinin plastik bir topa dönüştüğü muhteşem bir sahneye sahip efsane film.
  • bazı durumlar oldu diyemedim sana. daha iyi olmadı hiçbir şey. gerçi bir süre sonra daha kötüde olmadığını fark edince çok da umrumda olmadı açıkcası. kaç kez seninle keyfe keder, neşeli durumlar yaşadım, yaşıyorumda.. lakin bir tarafımız hüzne daha bir meyilli olunca o taraftan kaybımız oldu hep. kafamı karıştıran şeyler var şu ara. sonsuz ayrıntılar takılıyor aklımın bir köşesine.
hesabın var mı? giriş yap