12 entry daha
  • sayın sevgili muhterem günlük, dünlük, bugünlük, yarınlık.

    sana hitabımın muhteşemliği kendi alçakliğımdandır. ameleysen herkes muhteremdir, ağadır, beydir. alçak yaşamımızda birbirimize "lan, gız, memo, cano, emmi, ana" diye seslenirken pek yabancılik çekmiyoruz, ama paşaya, paralıya yabanciyiz. yabanız, onlarin gözünde.

    günlerin karmaşası doğamızdandir, amelenin dünü bugünu yarinı olmaz. bitecek iş, doyurulacak karın, kazanacak patron, ezilecek sen varsin. gün yoktur, bir günümuz de olmadi. hep başkalarinin günlerinde yasadik, yarinimizi bir yevmiye ye satarken onların günunü gün ettik. iyi mi ettik?

    bugün 2 saat erken uyandim, güneş varoş hayatimizi aydinlatmadan kalkmış yine anam uykusundan. sabahin dördü. kafamı anamın penceremin önünden gecerken uyandıgimin farkinda olmadan hayata olan isyaniyla, ağlamaklı sesi ile ettiği küfürler ile kaldirdim. 2 saat boyunca yataktan çikmadim, uyumadim, kimildamadim. düşündüm.
    düşünmenin karin doyurmadığını anlayıp kalktim odun getirdim kirdim yaktim. yanan sadece odunlar çatırdayan da sadece ateşin korları değildi. babam bunu dogrularcasina pantolonu çamur, hayvan boku, yüzü asik biçimde oturdu sofraya...

    dün de bugunun benzeriydi. hep ayni seyleri yapiyoruz, ayni teri doküyoruz. aptalligimiz da burada alçak kalmamizin sebebi de bu işte. ayni işi yapip ayni yevmiyeyi alip farkli neticeler bekliyoruz. babam 50 yildır bekliyor. umut insanı kör ediyor. merak insanı sağırlaştiriyor. para satın alıyor.
    dün mezar eştim, kazma kürekle. kazmayı kavrayınca elimin icini hissetmedigimi farkettim; her yanı nasır olmuş. diken batinca tirnak makasıyla kesip aliyorum. acı yok, yaşamiyoruz ki elem duyalim. kazmayı her vuruşta güneş biraz daha rahatsiz edici oldu, terler bosaldi gömleğim suyla doldu, boynum kapkara, kollarim yara.

    bir amele amcayla eştik cukuru, o 40 yillik amele, anlattigina gore 20 yıllık eşici. bir o kazmayi aldi bir ben küreği. bana mezar eşme sanatinin inceliklerini anlatti. eni şu kadar olmali boyu su kadar, sert toprak keşfini, suyun varliginin kontrolunu, kazanilacak rakıyi. boş zamanlarinda mezar hazirliyormuş, öngörülü olmanin faydalarindan bahsetti gün boyu, calismaktan da. ölmek fiilini pek kullanmadik. yaşıyoruz ya!
    yanımdaki mezar eşici amcayi motive eden bu iş sonunda kazanacaği 70'lik rakiydi. beni ne motive ediyor diye düsündüm. mezarı oyarken samimi değildim ki, robotlaşmistim. ne motivesi!

    yarından umudum yok. bazilarinin gözlerini, hayatlarini alan umut beni kör etsin istemiyorum. o yüzden bir sey istemiyorum.
    altlik üstluk iliskisinde bir yer almak istemiyorum. ne altta ne üstte. patron, ağa, işci, amele, ırgat, çoban, doktor, peygamber, tanrı olmak istemiyorum.

    yeni nesil amele ekşici, mustakbel mezarcinin güncesinden.
  • selam dünlük, merhaba beyim günlük.

    15.08.17 tarihli güncemde mezarcı amcadan(adı kamber) bahsetmiştim. dün akşamüzeri oğlu rıfatı göndermiş: "insannn abey babam seni bekliyor".

    dün akşama kadar toz toprak içindeydim yine, öyle pasaklı gidip evlerini kirletmek fikri cazip gelmedi. eski bir bakır kazana su doldurup bir saate yakin kaynamasini bekledim. fokurdayana dek tezek yaktim.
    yikanmaya bile dermanim yok artik. bazı günlerin aksami kirli kirli yatiyorum. yorgunluk temizlige engel oluyor. sabah o halimle uyandigimda kendimden tiksiniyorum, ilk iş evin önundeki dereye atiyorum pis kendimi. iğreniyorum bazen.

    yıkandiktan sonra evlerinin yolunu tuttum, amelelik ugrasları dısinda giydiğim gömleğim ve iskarpinimle ve anamın geçen bayram gönlünden kopan kumaş pantolunumla. kapiya cikinca güneşin yoklugu ile üstümdekiler mühim biri gibi hissettirdi; inşaat sahibi gibi. karanlık zayıf, çirkin, çelimsiz halime rağmen yakısikli, güçlü hissettirdi. tozdan, kirden arininca bedenen ve fikren bir rahatlama oluyor, bu duygu anlatilmaz benzetilebilir; yüksek yevmiye alinca olusan his gibi. güzel duyguydu vesselam.

    kapidan kafami uzatmamla birlikte görduğüm manzara hosuma gitti. kamber amcalarin evi kerpiçten, iki oda, bir tahta dolap ve oturaklardan mütesekkil. köşede de şömineyi animsatan bir ocaklik var. duman kaplamış evi, yere bir masa atmis kamber bey ince belli çay bardagiyla rakı iciyor. karpuzu da var, özenle kesilmiş kavunun yokluğunda.

    dün eştiğimiz mezar sahipleri merhumu defnettikten sonra kamber amcanin gönlünü doyurmuşlar. rakisini alıp cebine de 250 lira birakmislar. hemencecik; "al 150 lira senin oğlum" dedi suma kokan agziyla.
    yer sofrasina davet etti, ameleye yakisan kibarlikla reddettim; yakişik almazdi.

    dünü böylece bitirdim:
    - yikanmışlık
    - hayatimdaki aldigim en yüksek yevmiye

    yatağima uzaninca biraz düsundum ve utandim. birisi hakki rahmetine kavusuyor ve ben burdan para kazaniyorum. bilemiyorum.

    bugün temizlik imandan gelir lafina hak verdim. dinimin imaninim üstteki kazandigimdan dolayi para oldugunu düşünebilirsiniz ama. bedenen temiz uyanmak çok güzel. güne güzel basladim. anam bugün isyan etmedi. yorganimin kenarini kaldirarak babam tarafindan uyandirildim. rutubeti hissetmedim sabah. daim olsun.

    babam sonbaharin sonunda daralmamak icin kışlık odun toplamaya gitti. ben bir alamancının bahcesi için toprak tasiyacağim bugün, el arabasiyla. baharda da belleme yukümlülügüm olacak galiba. işler iyi.

    aklima geldi, belki başka mevkilerde baska günluklere yazmak nasip olur. olur mu?

    iyi gunler.
  • selam dünlük,

    dünü güzel bitirdim. ilk defa yabanci para ile yevmiye aldim, gönlü zengin alamanci 4 saat toprak tasiyip bahce düzenlemenin bedeli olarak 50 yüro layık gördü. 150 milyondan fazla yapiyormuş. allah bereket versin.

    işini gördügüm adam ismimin sonuna oğlum ekleyerek seslendi devamli: "ayran vereyim mi insannn oğlum" gibi. cok hosuma gitti bu. bu isleri meşkale edinenler bilir, toplu bir seslenme olur genelde. patron seslendiginde tüm şantiye ona yönelir. "amele" diye seslenildiginde tüm calisanlar kafayi kaldirir. koskoca patron hepimizle tek tek muhatap olacak değil tabii.

    neyse, tek sorun bu parayı bozdurmadan harcayamamak. kücük bir kasabada yaşiyorum, gezici amelelik yapsam da 2 aydir kendi köyümün topraklarinda ter doküp yevmiye pesinde kosmaktayım. şükür her gün iş buluyorum, amele arayan beni buluyor.

    parayi bozduracak döviz bürosu da yok. mecburen anama verdim benim icin saklayacak. hoş bozdursak da şehre gitmeden harcamak pek mümkün değil, kola bisküvi çay satan bir bakkal mevcut burda.
    devlet okulunu gecen yil kapattilar. saglik ocaginda da sadece hemsire var. haftada bir doktor geliyor köye. muhtarin karisi duyuru yapiyor, sesini duyan kasabanin meydanina kosuyor.

    bugün yaşıtım köpegimizin(adı kocabaş) sesiyle uyandim, 6.15. bu mutlu uyanmama sebepti. kocabaşın yaşlilik sebebiyle islevselligi epey azaldi. yüruyemiyor artik, kediler bile tınlamiyor onu.
    hastalandı geçen ay, kulagina da kurt düşmüş.
    kasabada genelde yaslanmis işe yaramayan köpek, eşek vb. hayvanlar tüfekle öldürülür. tabii biz kiyamadik, tertipim sonucta.

    veterinere göturemedik, telefonda "artik vadesi doldu yasamaz daha ama yine de ilaç yollayayim" demisti baytar bey. yolladiklari fayda etmedi.
    son care olarak babam kurtlu yere camaşir suyu dokmustü dün. veeee bu sabah kocabaşın sesiyle uyandim. sevinçle, sabah onu anamdan habersiz çaldiğim buğday ekmegiyle kutladim.
    sen cok yaşa!

    bugun kendimize calisacagim; malum kış çetin geçiyor buralarda. üşümemek icin odun toplamali tezek yapmali. yasamak için calismaliyiz.

    ekşici amelenin güncesinden.
  • selam günlük.

    kasabadaki işler bitti gibi, burda ekmek yok bana artik.
    şehirde yevmiye kovalayacağim. bu sürecte yazamam sana, haziran 2018'de görüşmek üzere. anilarla geleceğim.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap