*

  • iki yil sonra dziga vertov'un yapacagi the man with a movie camera'yla kardes olarak gorulebilecek saheser. yuzyil baslarinin sehir-gundelik hayat iliskisini dahiyane bir bicimde ve sinemanin kudretiyle anlatir iki film de.
  • walter ruttman in yönettiği ,hareketli kameranın sokağa inmesi , şehir insanlarının hayatlarından parçalardan oluşan senfonik müzik eşiliğindeki şehir filmi ..herşey doğal halinde sadece tanık olmamız sağlanmıştır.
  • ingilizce ismi berlin: symphony of a great city'dir. 1927 yilinda sovyet montaj teorisine gore cekilmis, belgesel niteliginde bir filmdir. berlin'in bir gununu, 5 sahnede anlatir.

    --- spoiler ---

    gunesin dogmasiyla, tren raylarindan berlin'e girilir ve birinci sahne baslar. zamanla sehrin kalabaliklasmasini goruruz, islerine giden insanlar, vizir vizir calisan ulasim araclari ve fabrikalarin calismaya baslamasi islenir.

    ikinci sahne daha cok bir "berliner"in gunluk yasaminin nasil oldugunu gosterir. evlerini temizleyen kadinlari, okula giden cocuklari, gunluk alisverisine cikmis insanlari goruruz. bu sahnede ayrica degisik siniflardaki insanlarin hayatlari da gozlenir. ornegin kimi kadinlar kendi evinin alisverisini kendi yaparken, kimileri hizmetcilerini gonderir alisverise. son olarak da ofis ortaminin karmasasina deginilir.

    ucuncu sahne insaat alanlariyla baslar. genis is makinelerini kullanan insanlari goruruz. daha sonra sehir merkezine geri doneriz ve sokakta cikan ufak bir kavgaya sahit oluruz. son moda kiyafetleriyle sokakta yuruyen zengin insanlar, avrupa'nin cesitli yerlerinden trenle berlin'e gelenler, cesitli azinliklar, hep berlin'deki insan cesitliligini ve kaosu gostermek uzere sahnede yer alirlar.

    dorduncu sahnede ise oglen arasina cikilir. farkli siniflardan insanlarin yedikleri ogle yemekleri gosterilir. kimileri pahali, sik restoranlarda yerken, fakir cocuklarin sokakta coplerin arasindan yemek topladigini goruruz. kisa bir dinlenmenin ardindan kaos kaldigi yerden devam eder, insanlar tekrar islerine doner ve calisirlar. is bitim saatinde de insanlar evlerine donmeye baslar, fabrikalar durur, isciler temizlenir ve evlerine gitmek icin yola koyulurlar.

    son sahnede ise gece hayati gosterilir. cesitli eglencelerden kareler vardir; kimisi sirke gider, kimi sinemaya, kimi konsere, kimi de spor musabakasi izler. ve boylece film biter.

    --- spoiler ---

    filmde anlatilmak istenen, berlin gibi metropollerdeki hayatin karmasikligi, zorlugu ve cesitliligidir. filmde hicbir konusma gecmez, verilmek istenen his sadece muzikle anlatilir, adi da bu yuzden symphony of a great city'dir. ornegin ofis ortaminin gosterildigi sirada verilen hipnotize efekti ve rahatsiz muzikle, o ortamin zorlugu ve kompleks yapisidir. charles baudelairein flaneuru bu filmin icindeki herhangi bir karakterdir, "berliner" dedigimiz bir flaneur'dur cunku nereden nereye gidilecegi belliyken bile metropolun yarattigi kaosun icinde kaybolacaktir, sinif farki gozetmeksizin.

    ayrica filmde sahneler arasi gecislerde kullanilan, sehre girerken ve cikarken gosterilen demiryollari, trenler, fabrikalar sanayi devriminin etkilerini gormek acisindan oldukca semboliktir. birinci dunya savasindan yenik cikmis almanyanin bile 1929'daki buyuk depresyona kadar goz alici bir donem gecirdigini gozler onune serer.
  • müthiş başarılı bir kurgusu vardır bana kalırsa. 2015 senesinde bile izlettirir kendini.
  • yönetmen walter ruttmann' ın 1927 yılı yapımı sinema şaheseri. sabahın erken saatlerinde berline giden tren görüntüleriyle başlayan film, berlin şehrinin, gündelik yaşantısını senfonik müzik eşliğinde, sade bir şekilde bizlere aktarırken, kamera kullanımındaki ustalık, ayrıntılara verdiği önem ve kurgusuyla, günümüzde bile hayranlık uyandırmayı fazlasıyla başarıyor.
  • bir bölümünde bir kahve dükkanının camından üzerinde büyük harflerle "enver bey" yazan bir otobüsün geçtiği görülen belgesel film.

    bahsi geçen sahne: https://youtu.be/tvqpov9q4ck?t=1595
hesabın var mı? giriş yap