• aralık 1964 çıkışlı the beatles albümünün tam adıdır. rock'n roll cover'larının çokluğu göze çarpar ve albümün en büyük hit'i eight days a week olmuştur.
    ayrıca, londra'da bu isimde, her türlü beatles ürünü satan yasal bir mağaza da mevcuttur.
  • bağırıla bağırıla eşlik edilebilecek albüm. hani beatles'ın çok şarkısı vardır bağıra bağıra eşlik edilebilecek, ama yoktur beatles for sale gibi.
    sanki john lennon "sen dur ben bir konuşayım, sonra sen de söylersin ne diyeceksen" modunda. nakaratlarda ki back vokaller insanı gaza getiriyor.
    ben görmedim ki böyle hem üzüntülü, hem de eğlenceli şarkılar. hani "tamam o öyle de, sen yine bizimle şarkı söyle" havasında.

    bir de baby's in black de niyeyse himym havası var. ne alaka anlamadım. sanki ted'in sevdiği bir kız olacak da, gelecek, kız bambaşka bir havada olacak, ted sanki gidecek marshall ve lily'e birden bu şarkıyı söyleyecek. arkada da barney back vokal yapacak. bilmiyorum bir tek ben mi böyle düşünüyorum. zevkli ama ya eğlenceli.

    i'll follow the sun'ın kafamda kurgusunu hayal ederken (evet böyle manyaklıklar yapıyorum) niyeyse paul benim sevdiğim kıza "bak sana ondan bir şey getirdim" diye çıkıp, bu şarkıyı söyleyecek. bilmiyorum bir de garip garip mimikler yaparken düşünüyorum paul'u çok zevkli ya. "tısh, baksana kızım adam aradığın kişiydi kaçırdın naaaber?" modunda takılıyor. eğlendiriyor beni.
  • eight days a week dışında hiti olmayan beatles albümü. bana göre en normal olan albümleri. genelde son sırada yer alır oylamalarda, çünkü insan onca süper albümün arasında mantıken en az iyi olanını seçiyor ki, bu da değişmeyecek bir şekilde beatles for sale oluyor. no reply'a bayılırım, o ayrı...
  • uzun zamandır dinlemediğim gruba dönüş yapmak amacıyla dinlediğim albüm.

    the beatles ilgili söyleyecek daha nelerim vardı ve kesinlikle yazacaklarıma bu albümden başlamam diye düşünüyordum. ancak şimdi sanki albümün de ruh haline uygun bir fikir gibi geldi. biraz boşvvermiş, aslında huzurlu fakat kırık bir albüm. tıpkı önceki entrylerde the beatles nickli yazarın söylediği gibi. her şarkıda (coverlar dışında) bir burukluk var.

    eskiden olsa üzerine çok durmayıp geçeceğim bir albüm olurdu. çünkü gerçekten de diğer albümlerle kıyaslandığında biraz daha arada derede kalmış, çok başarılı olarak görülmeyecek bir albüm. belki de şuan bu sebepten biraz daha keyifle dinliyorum onu.

    peki bunları neden sana anlatıyorum? merak etme, bi sonuca bağlayacağım şimdi bak. hani klasik romanlarla ilgili söylenen bir şey vardır, hayatının belli dönemlerinde tekrar tekrar okumalısın diye. gençlik döneminde, orta yaşlarda ve yaşlılıkta. belki diğer müzik grupları için de geçerli olabilir ama the beatles için bunu deneyerek keşfediyorum diyebilirim.

    the beatles lie haşır neşir olmaya başladığımda 17 yaşlarımdaydım, geç bir başlangıç gibi gelmişti o zaman. bir çırpıda en baba şarkılarını dinleyip yutmuştum grubu. sonraki yıllarda ister istemez çok dinledim. defalarca dinledim, defalarca çaldım. öyle ki bu şarkılar sadece benim değil, yakınımdaki insanların bile içine işlemişti.

    şimdi tüm o maceradan sonra belki bir senedir the beatles albümü açıp dinlemedim (biliyorsun, bu grup alpay erdem'in de dediği gibi albüm albüm dinlenir) şimdi elimde olan tek orijinal baskı olan beatles for sale'i dinliyorum. nasıl anlatsam, sanki eski bir dostumla karşılaşmış gibiyim. kaç gündür içimde bir huzursuzluk vardı, o gitti sanki.

    sanırım bu andan itibaren beatles for sale albümü gizli favorilerim arasında yer alacak. çünkü bu albüm popülerlik sıkıntısı çekmiyor. son derece naif ve bir o kadar kalbi kırık. neyse biraz gereksiz uzattım ben albüme devam edeyim.
  • the beatles'ın en sönük albümüdür. grubun hızlı bir şekilde popüler olduktan sonra artık bu popülerlik ve ilgiden yoruldukları bir anda çıkmış bir albüm. rock'n roll tarzının ağır bastığı bu albümden sonra paul mc cartney'nin emeğinin çok olduğu rubber soul'a kadar geçen bir dönem başlamıştır. paul dışındaki grup üyelerinin londranın dışına taşınması, bir nevi kendilerini soyutlaması nedeniyle bu dönemde londrada kalan ve hertürlü sanatçı kitlesiyle haşır neşir olan paul, beatles for sale tarzının değişmesine oldukça katkı sağlar, bir bakıma sazı en çok eline aldığı dönem başlar. bu albümden sonra yaptıkları her işte bir öncekinin üstüne koyarak gitmişlerdir zaten.
  • mr. moonlight gibi şahaneliğe sahip albümdür. her seferinde, hiç yaşamadığım 60'lı yılları hissetmeme sebep olur.

    "mr. moonlight, come again please!
    here ı am on my knees,
    begging if you please.
    and the nights you don't come my way
    ı'll pray and pray more each day,
    'cause we love you, mr. moonlight!"
  • the beatles'ın '64 çıkışlı dördüncü albümü.

    please please me ve with the beatles albümlerine benzer olarak; 14 şarkının sekizi lennon/mccartney, altısı cover şarkılardan oluşmakta.

    bu albüm, lirikal olarak önceki üç albüme göre daha karamsar denebilir. grubun '64 yılında iyiden iyiye bir fenomene dönüşmesi, yılda iki albüm ve bir sürü single'ın yanı sıra çok fazla konser vermesi, bu tükenmişliğin ve karamsarlığın sebebi olarak gösterilebilir.

    bu albüm, özellikle john lennon yazdığı şarkılarda, bolca bob dylan etkisi taşıyor.

    ilk albümden bu yana henüz iki yıl bile geçmemişken, beatles'taki müzikal gelişimi, olgunluğu bu albümde net olarak görmek mümkün. ilk üç albümde sözlerdeki hava güllük gülistanlıkken bu albümle birlikte içe dönüşler başlıyor. i'm a loser, no reply, i'll follow the sun gibi şarkılar buna örnek.

    bu albüm kaydedilirken, 1964 yılında, beatles'ın içinde bulunduğu yoğunluk korkunçtur. eylül sonunda amerika turnesinden dönüyorlar, stüdyoya girip bu albüme başlıyorlar, bu esnada yeni şarkılar yazıyorlar, sonra ingiltere turnesine başlıyorlar, albümü beş hafta içinde bitiriyorlar, bu arada turne devam ediyor ve albümü christmas'a yetiştiriyorlar.
    george martin bu durumla ilgili; "beatles for sale sırasında oldukça savaş yorgunuydular. '64 boyunca ve '63'ün büyük bölümünde deli gibi hırpalanmış olduklarını unutmamak gerekir. başarı harika bir şey, ama çok yorucu" demiş.
hesabın var mı? giriş yap