• kaybedilen bir maçtan sonra ''bütün takım el ele hep beraber tribüne'' tezahüratı ile takımı tribüne çağırmak, takım el ele tribüne geldiğinde hepiniz orospu çocuğusunuz!!!'' tezahüratı ile futbolcuların gönlünü almaktır...
  • sen başkalarına benzeme sakın, hep böyle kal, diye gözünün içine baktığımız; herkes beşiktaşlı olmasın o ayrıcalık bize kalsın diye üzerine titrediğimiz takımımıza has ağırbaşlı duruştur. 104 senelik bir maziyi son birkaç senenin aciz yönetiminin pespaye halleri ve bazen şirazesi kaçan amigoların tutumları bir kalemde silemez. takvim gazetesindeki aynı başlıklı yazıda söylenenler karşısında (bazı ifadeleri abartılı da bulsak) yüzümüz kızarıyorsa; siz kendinize bakın, siz de şöyle yaptınız böyle yaptınız diye çemkirmiyorsak; bunlar da gidecek diye sabırla bekliyorsak ve her şeye rağmen siyahı ve beyazı sevmekten başka bir çıkarımız yoksa bu beşiktaşlı duruşundandır.
  • (bkz: mahsun kirmizigul tipi italik duruş)

    durun vurmayın ben de beşiktaşlıyım biz kardeşiz.

    edit: entrynin yazıldığı tarihte beşiktaş'ın durumu uzunca bir süredir oldukça kötüydü. o yüzden mahsun kırmızıgül gibi boynumuz ve silüetimiz büküktü.
    esas anlamıyla beşiktaşlı duruşu ise inönü'de goller atıp, şovunu yapan rakip takım futbolcusunu maçtan tribünlere çağırıp tebrik edebilmektir.
  • ibrahim altinsay cok guzel acikliyor 6 subat 2008 tarihli radikal'deki kose yazisinda bu kavramin icinin nasil bosaltildigini:

    "hay allah ahlakinizi versin:
    beşiktaş'ın, 'ucuzu olmadı, pahalısının fiyatını düşürttük aldık' açıklamasıyla transfer ettiği gordon schildenfeld'in futbolu hakkında bir şey söylemek mümkün değil. sahada göreceğiz bunu. ancak bu transferden önce gordon'un takım ve savunma arkadaşı drpiç'ten vazgeçilme gerekçesi herhalde futbol kültürü tarihimize geçecek. neymiş? drpiç, hırvatistan'da bir maçta uygunsuz bir harekette bulunmuş, tribüne dönüp şortunu indirmiş. üstelik karısı da playboy'a poz vermişmiş. tiz kellesi uçurula, adı yasaklana... yahu, hırvatistan'da futbol federasyonu yok mu, mahkemeler yok mu? herhalde futbolcunun hareketini değerlendirmiş, gereğini yapmışlardır... öte yandan adamın eşinin ne yaptığından size ne? türkiye'ye geldiğinde sizi dinden imandan mı çıkaracak? çıkmaya bu kadar teşne olursanız çıkarır da gerçekten. bunun için çıplak pozlara falan gerek yok. saçı görünse yeter.

    bu alaturka bağnazlık bir de 'beşiktaşlı duruşu' diye açıklanıyor. federasyon 'zaten hangi kurala uyuyoruz ki' deyip transfer süresini bir hafta uzatmasaydı ve siz de drpiç'e imza attırmış olsaydınız, görürdüm ben duruşu. böylesi omurgasız bir duruş fizyonomi mucizesi sayılmalı zaten.

    baksanıza, nobre maç sonunda oyuna girmeyi reddediyor, iki hafta sonra kadroda. disiplinsiz davranışları yüzünden batuhan'ın başka takımlara yollanacağı sert bir biçimde açıklanıyor, o da iki maça kalmadan kurtarıcı olarak sahada. kulübün verdiği yetkiyi kötüye kullanmaktan yargılanan menajer, dava sürerken yeniden görevde. "
  • (bkz: #7323582)
    (bkz: süleyman seba)
    (bkz: baba hakkı)

    dipnot: beşiktaşlı olmadığımı eklemem gerekir...
  • mazide kalandır. demiroren ve ekibinin yaptıklari tum hataları kapatmaları için kullandıkları bir maskedir. oysa beşiktaşlı duruşu deyince insanın aklına, üzerinde paltosu, boynunda kaşkolu, ağzında sigarasıyla süleyman seba'nın akaretlerden çıkarken görünce hemen koşup, elini öpüp "nasılsın başkanım" diye konuşurken o naif tavrı, o mütevazı duruşu geliyor.
  • beşiktaşlıların da dışarıya söylemeyip geçici olduğunu savunsa da bugünlerde çok büyük yara almış duruşudur. özellikle son yıllardaki başarısızlıkla birlikte ne idüğü belirsiz bir yönetim birleşince gayet sevimsiz bir durum ortaya çıkmıştır.
    sportif başarısızlık nedeniyle büyük süleyman sebayı gönderen taraftarın demiröreni ise hala gönderememesi, 3-4 yıldır toplasan 1-2 maçta yaptıkları protesto gösterileri ise beşiktaşlı duruşunun da taraftar tarafında da bozulduğunu göstermektedir.
  • asla yönetimle, menajerle ya da beşiktaş forması giymenin ne olduğunu anlamayan bir kaç şuursuz futbolcuyla ilişkilendirilmemesi gereken duruştur. çünkü o duruş içinde asla şu an ki yönetimimizin ya da menajerimizin yansıttığı hiçbir hareket yoktur. beşiktaşlılık duruşu çok farklıdır fedakarlıktır, pisliğe bulaşmadan renkleri sevmektir. taraftarının diğer büyüklerle kıyaslanınca az çıkmasından gurur duymaktır. tek istediğim şu an ki yönetimimizin bırakıp gitmeden önce herşeyi yakıp yıktığı gibi bu duruşu da yıkmamasıdır. çünkü beşiktaşımı diğer takımlardan ayıran en önemli özelliği budur.
  • zaten kalmamıştı da, şu son ibrahimler mevzusundan sonra bahsi geçtiğinde aklıma iyiden iyiye doggy style gibi bir şey getiriyor.
hesabın var mı? giriş yap