• senaryosunu charles bukowski'nin yazdigi bi film.. oynayanlar arasinda mickey rouke da vardi.
  • 2000 yılının kışında, her cumartesi şebnem ferah'ın sahne aldığı bar.
  • bukowski'nin hayatının en sefil yıllarını anlattığı matrak film. mickey rourke başarıyla bukowski'yi oynamıştır. en sevdiğim sahnelerden biri chinaski'nin odanın ortasında görkemli bir şekilde ossurmasıdır ki kokusu burnuma gelmiştir.

    -hey, chinaski sen misin?
    -emin değilim.
  • unbreakable adlı pek hoş bi şarkıya sahip grup, solistin sesi ve grubun tarzı genel olarak feci bi şekilde geneva'yı andırmakta.
  • bukowski'nin hollywood adlı kitabında yapım aşamasını anlattığı mickey rourke ve faye dunaway'in başrollerinde oynadığı film.
    birçok yapımcının çekmeye karar verdiği hatta başladığı fakat türlü talihsizlikler vesilesiyle yarım bıraktığı, en sonunda barbet schroeder tarafından, ki tanımam etmem, sonlandırılmış bu filmi çok merak etmiş ve fakat bir türlü izleme fırsatı bulamamış olan ben kitaptan okuduklarımın da etkisiyle bukowski nasıl senaryo yazmış, yaşadıkları filme nasıl aktarılmış gibi mevzularda merak içindeyimdir... ha niye söyledim inanın filmi edinme isteği depreşti ondandır.
  • sıraselviler caddesi üzerinde 3 yıl önce var olan,ünlü grup/şarkıcıların sahne aldığı bir bardı..daha sonra sahibinin kumar borcu yüzünden satıldı,alan kişi heaven olarak değiştirdi ismini fakat 2-3 aylık bir program döneminden sonra eski sahibi kumarda tekrar kazanınca bu sefer de adını yine değiştirerek she yaptı arada ismi başka bişey daha olmuştu ama hatırlamyorum.. şimdi farklı bi isme sahip pali yanılmıyorsam..
  • ing. ar. bar kuşu, içkici, sarhoş kişi.
  • wandayi faye dunaway'in oynadigi, mickey rourke'un genc henry chinaski'yi canlandirdigi pek bir guzel ask filmi. yalniz mickey rourke'un agzi tum film boyunca neden marlon brando*gibidir onu yillar yili cozebilmis degilim.
  • charles bukowski'nin filmdeki bir sahnede neden oynamak istediği, hayatında bir kez gerçekten aşık olmuş her insan tarafından rahatlıkla anlaşılabilir. sözkonusu sahne tabi ki jane * ile charles * 'ın ilk karşılaştıkları bar sahnesidir. aşk doğduğu ilk anda o kadar büyülüdür ki, yıllandıkça, her nefesinizde tekrar yaşadığınız tek an odur. o ilk anda, içinizden bir çığlık kopar. anlarsınız. hayvani bir içgüdüdür belki, yaşadığını anlamak, öleceğini anlamak, eşini bulduğunu anlamak...
  • ust katına cıkıp kız arkadasımla yastıklara uzanıp onumuzde store camdan bogaz manzarası, arkamızda sahnede teoman *. sıraselvilerin guzide mekanı. keyfin doruga vurdugu zamanlardan birisiydi o mekanda gecen gece.
    (bkz: düşük cümle)
hesabın var mı? giriş yap