• hannah arendt'in nazi subayı adolf eichmann hakkındaki kitabının altbaşlığı. kitabın tam adı eichmann in jerusalem*'dır. kötülüğün bayalığı, bayağılaşması, eichmann'ın kötülüğünün ilk anda yakıştırılmak istenenin aksine, şeytani bir eğilimden ya da başkaldırıdan değil, düpedüz itaatten kaynaklanmasındandır; sıradan bir devlet memurunun görev bilincinden.
  • hannah bu kitabı eski defterleri karıştırdığı kızgın bir anında martin'e nispet olsun diye yazmış, martin okuyunca çok sinirlenmiş. bunun üzerine hannah ''human condition anacım üzülme geçer'' demiş demesine ama aralarında özel bir anlamı olan bir şarkıyı da o gün sad face ile duvarına koymayı ihmal etmemiş, etmemiş ki martin 'acaba bu aşk ölmez mi? o şarkı bana mı? bizi mi kast ediyor? o kitapta yazdıklarına pişman oldu ama gururuna yediremediği için söyleyemiyor mu?'' diye diye kendini yesin, zaman'ı mekan'ı şaşsın.

    işte o şarkı:

    http://fizy.com/#s/1c6bq0

    (bkz: heidegger'e martin diyen bazı çevreler)
  • hannah arendt'in ünlü nazi ve yahudi soykırımı suçlusu adolf eichmann'ın yakalanması ve yargılamasını incelediği kitabı. hannah arendt objektif bakışı ile yargılamanın amacını ciddi biçimde tespit ettiği gibi, insan ruhunun karanlık yönünü de ortaya dökmüştür.
    inceleme bütün karanlık devirlerde geçer akçe olan tutumlara ışık tutuyor. maalesef her ne kadar iyi yanlarını görmeye çalışsak da beraber çalıştığımız, arkadaşlık yaptığımız insanları, tarihin kavşaklarında bazen kişisel çıkar için bazen sadece görev bilinciyle çok basit kötülüklerin aktörü olarak görebiliriz.
    hitler döneminde önemli bir subay olan adolf eichmann yakalanıp israil'e getirildiğinde herkesin onun benzersiz bir canavar olmasını beklediği gibi, bugün etrafımıza baktığımızda en büyük kötülükleri yapanların, en alçakların, en namussuzların iyi bir aile babası, sokakta selamlaştığın mazbut bir insan olma ihtimalini göz ardı ediyoruz. nerede geçtiğini hatırlamıyorum ancak 80 öncesinin en ünlü işkenceci polis ve askerlerinin iş dışında gayet kibar ve iyi insanlar oldukları gözlemlenmiş. tabi ki bu onları erdemli insanlar yapmıyor, işkence yapılması bir emir dahi olsa itaat edimemesi gereken bir insanlık suçudur. insan onuruna yakışmayan bu davranışları sergileyenler yılın hayırseverleri dahi olsalar cezalandırılmalıdırlar.
    her ne kadar adolf eichmannlarımızı ayıklayıp yargılasak da, şunu unutmamalıyız bazı dönemlerde toplumlar fena halde rayından çıkar ve diktatörlere geniş destekler verip dünyayı ve ülkelerini felaketin eşiğine sürüklerler.
  • arendt'in bu tespitine verilebilecek baska bir carpici ornek ise 'the reader' filminde, gardiyan schmitz'in yargic'in sorularina verdigi cevaplarin ta kendisidir.
    soyle ki:
    judge: did you not realize that you were sending these women to their deaths?
    schmitz: yes, but there were new arrivals. new women were arriving all the time so the old ones had to make room for the new ones.
    judge: ı am not sure you understand
    schmitz: we could not keep everyone. there wasn't room.
    judge: no, but what ı am saying, let me rephrase, to make room, you were picking women out and saying 'you and you and you have to be sent back' to be killed.
    schmitz: what would you have done?
  • zaman zaman çevirinin labirentlerinde kaybolsa bile döneme ışık tuttuğu için okunması gereken kitaplardan.

    yahudi soykırımının insanları trenlere doldurup ölüm kamplarına göndermekten ibaret olmadığını, bu şeytanı amaca ulaşmak için nasıl sistemli ve bürokratik bir çalışma gerektiğini en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. aslında bu durum eichmann gibi sıradan bir adamın -eichmann nazi partisinin liderlerinden değildi, herhangi bir askeri deneyimi yoktu- nasıl olup da böylesi tarihi bir olayın baş aktörlerinden olabildiğini de açıklıyor.

    milyonlarca insanı infaz eden ağzından kan damlayan canavarlar değildi. onları her gün işine gidip gelen, akşam yemeğini ailesi ile yiyip uykudan önce çocuklarına masallar anlatan sıradan adamlar katletti
  • 2018 yapımı operation finale filminde adolf eichmann'ın mossad ajanları tarafından nasıl yakalandığı anlatılır. burada adolf eichmann ajanlar tarafından transfer öncesi gözetim altından tutulurkenki tavırları da, banality of evil konseptinin anlaşılması için incelenebilir.
  • street fighter evrenindeki kötü karakter m. bison'un çok net bir şekilde özetlediği durum/kondisyon. chun-li adlı karakterin ustasının öldürülmesi için emir veren general, onunla yüzleşmektedir. general bison olayı hatırlamadığını söyleyince chun-li sinirlenir. bison durumu şu şekilde açıklar;

    bison: for you, the day bison graced your village was the most important day of your life. but for me, it was tuesday.

    meali: senin için bison'un köyüne ayak bastığı gün ömründeki en önemli gün olabilir, ama benim içinse sıradan bir salıdan ibaretti.
  • sistemdeki bozuklukları görmek yerine tek tek bireyleri suçlamaya alışmış, statükoyu kutsallaştırmış amerikan toplumunun muhakkak yaşayacağı bir süreç olduğuna inanıyorum. üstelik yaşatacakları felaketleri öyle güzel anlatacaklar ki, belki ben bile alkış tutacağım. bunu anlatmak istesem belki düzgün cümleleri kurmak bile aylarımı alır. ancak bunu içten içe çok sıkı bir şekilde hissediyorum. hatta ekşisözlük bile böyle bir sürecin parçasıdır.
hesabın var mı? giriş yap