• yönetmen álex de la iglesia'nın 2010 yapımı filmi. türkiye'de son sirk olarak gösterime giren filmin ingilizce ismiyse a sad trumpet ballad olarak belirlenmiş.

    filmi bugün randevu istanbul kapsamında izleme imkanı buldum.

    --- spoiler ---

    sert başlayan film bu sertliğini nerdeyse hiç kaybetmeden devam etti. filmdeki her diyaloğa, sessizliğe ve sevişmeye az ya da çok şiddet sinmişti. görsellik anlamında son derece tatmin edici filmde, ölen baba ile başlayan ve esas adamımız olan sad clown'ın delirmesine kadar uzanan yolculuk kesinlikle dramatik etkisi kuvvetli ve filmi çekici kılan sekanslarla örülüydü. sirkin renkli ve süslü dünyasının üzerine örtülen kasvetli, karanlık ve kanlı atmosfer gerçekten etkileyici şekilde perdeye yansımış. tüm o uçarı dünyanın ayaklarını fazla kuvvetli bir realist yaklaşımla yere bağlamışlar. fakat sad clown insanlığını kaybettikten sonraki sahneler her ne kadar kendini izlettirse de filmin orjinalliğini ve kendine has atmosferini kaybetmesine sebep oldu bir süre. sanırım heath ledger joker'i etkisinde bir çağrışım, filmi izleyen herkese bir anlığına uğramıştır. kendini yaralamaktan çekinmeyen, öldürmeye meyilli bir palyaço. şiddetin dozu yükseldikçe film drama özelliğini yitirmeye başlayarak aksiyon ve gerilim özelliklerine büründü yine bu zaman diliminde. ancak filmin bu bölümü bir süre sonra sona eriyor ve tekrar kasvetli ve kendine has sembollerle örülmüş sahnelere giriyoruz. haç üzerindeki kavganın sonunda natalia'nın ölümü tamamı ile unutulmayacak bir sahne. ancak tüm o şiddet ve arzu yoğunluğunun ardından, film esas darbesini son sahnesiyle vuranlardan olduğunu gösteriyor. polis aracındaki iki palyaço. mutlu ve mutsuz olan. yaşamayı kaybetmek ya da dünyanın daha en başta ellerinden kaydığını fark etmekle ilgili bir şeyler.... kahkaha ve göz yaşı bu kadar uyum içinde olabilirdi ve yaralı palyaço yüzlerine düşen karanlık ışıklar bir sahneyi ancak bu kadar güzel tamamlayabilirdi.

    --- spoiler ---

    bu filmde her şey biraz abartılı bir gerçeklik içinde, bir şekilde inandırıyor sizi kendine. bir şaheser değil belki ama kesinlikle kendine has bir film. şiddet ama tarantino şiddeti değil, kasvet ama burton ya da edgar allen poe atmosferi değil, aşk ama tonlarcasındaki gibi büyülü ve saf değil hastalıklı bir aşk.

    izlemeyip pişman olunmayacak fakat izlenirse de hayıflanılmayacak bir film.
  • elimizde çok iyi bir film olduğu kanaatindeyim. sanırım buna yakın birşey izlemedim. çok yönlü bir film. böyle basit ve kısa cümleler kuruyorum ama özellikle senaryo çok iyi ve başdelimiz de oldukça güzel oynamış. venedik'ten en iyi yönetmen ve senaryo ödülleriyle dönülmüş. hala usturuplu cümleler kuruyorum ama sinemadan çıktığımda şunu demiştim:

    hewit - this is madness
    javier - es el último circo y hablas español por favor. *
  • isp: bâlâ'da trompet çalan üzgün bir adam.
  • --- spoiler ---

    en özet haliyle hastalıklı aşkla imgeleşen politika.

    --- spoiler ---
  • bir başyapıt olabilecekken, yönetmenin bulamaç senaryosu yüzünden ancak kalburüstü olabilen film. son yarım saate kadar güzel güzel ilerleyen film bir anda tesadüflerle örülü, mermilerin havada uçuştuğu ve efektlerin feci şekilde sırıttığı bir garip bir şey haline geliyor. efektlerin kötülüğü yüzünden, filmin genelindeki muhteşem sinematografide de çatlaklar oluşuyor, "bu görüntü de efekt ya" diyip ciddiye almamaya başlıyorsunuz görüntüyü. filmin bir altmetni olduğuna ise katılmıyorum, bazı denk gelmiş görüntü ve metinlerden ibaret sadece, snyder'in sucker punch'ında olduğu gibi. benden de bi metafor okuması gelsin o halde*

    --- spoiler ---

    javier'in mağaraya düştüğü sahne böyle buyurdu zerdüşt'e bir göndermeydi bence. ya da koku'daki grenouille'a. bilemedim şimdi. buradan ilerlersek bir yerlere çıkabiliriz.

    --- spoiler ---
  • ispanya iç savaşı'nda boğazlaşan, biri galip diğeri mağlup iki cephenin, biri "mutlu" biri "üzgün" iki palyaço şahsında rövanşa çıktığı filmde; bu iki cepheye atfedilen karakteristiklere sahip bu iki palyaçonun, natalia şahsında ispanya için mücadelelerinde nasıl bir başkalaşım yaşadıklarına şahit oluyoruz. zengin bir alt metin ve renkli bir görselliğe rağmen film özellikle sonlara doğru vasat bir hal almaktan kurtulamıyor.

    yine de konuya dair alaka duyanlar ve ispanyanın iç savaştan yakın geçmişine bir muhasebe seyretmek isteyenler için ilgi çekici olduğu muhakkak.

    --- spoiler ---

    amiral luis carrero blanco'nun asansörsüz ve yürümeden beşinci kata çıktığı filmdir.

    --- spoiler ---
  • tek bir şey söyleyeyim: rusça dublajlı izledim ve buna rağmen filmi tamamladım. bu bile ne kadar şahane bir film olduğunu kanıtlar sanırım. (bkz: rusça dublaj) alex de la iglesia karakteristiğinin yansıdığı güzel işlerden biri daha. biricik yönetmenimizin fanları dışında da hemen her çeşit izleyiciye göre ayrı bir tadı var. izleyen pişman olmaz. ama gene de öncelikle (bkz: alex de la iglesia)
  • müzikleri çok başarılı bir film. etkileyici sahneleri var. özellikle sinema sahnesi güzel. son kısımda aksiyon olayı fazla kaçmış.
  • diğer adıyla the last circus. bir álex de la iglesia filmi.

    film oldukça sıradışı. filme kabaca, iki aşık palyançonun bir zaman sonra savaşa dönen aşk rekabeti olarak bakabiliriz. gerçi burda karakterlerin hissettiği şeyi aşk olarak kabullenmek ne derece doğru olur tartışılır. bu iki palyaçodan birisi oldukça kötü bir çocukluk geçirmiş, saf, masum üzgün bir palyaço; diğeri ise işinde başarılı, kaba, sert ve "kadınını" sürekli döven bir palyaço olarak verilmiş. ancak zamanla üzgün palyaçonun yaşadığı değişim oldukça iyi ifade edilmiş. mağarada bir hayvan gibi yaşadıktan sonra yeniden bambaşka biri olarak dünyaya gelmesi hoş bir gönderme. fimin bir çok yerinde insanı rahatsız edecek türden sahneler var. en azından normal bir insanı diyeyim.
    her şey bir tarafa oyunculuklar gerçekten çok başarılı.
    filmimiz kısaca: "daha iyi bir film olabilirdi" dedirten filmler kategorisinde.
hesabın var mı? giriş yap