• yazarın bütün öykülerinin yer aldığı kitabın adı.
  • yusuf atılgan'a ait olan "bütün öyküleri" kitabı için kolnuşacak olursak; "bodur minareden öte" ve "ekmek elden süt memeden" bölümleri altında birçok farklı öyküyü barındıran öykü derlemesi. ayrı ayrı başlıklar altında vermek yerine burada vermeyi tercih ettim. detaylar için ilgili başlıkları inceleyebilirsiniz.

    “şimdi büyük bir sevgi duyuyorum saatçıya. onunla tanışmayacak kadar, saatim bozulsa ona değin düşüncelerim değişir korkusuyla saatimi ona değil gidip o acenta saatçisine onartacak kadar büyük bir sevgi. yazmayacağım onun hikayesini, vazgeçtim. beceremem, yanlış anlatırım diye korkuyorum.”

    “-neden böylesin sanki! konuşsana, dedi.
    gırtlağımdaki yumru büyüdü. kollarım, her şeyim fazla gibiydiler. yerleri yoktu. başımı salladım.
    -gelmeyeceksin değil mi? ha?
    başımı salladım. yaklaştı. iki elini omuzlarına koydu; sarstı.
    -gelme n’olur? neden bakıyorsun hep? söyle!
    ne var gözlerimde? yapamam ki! ellerini omuzlarıma beni sarmak için koymamış mıydı? neden çekmiyor? alnımda incecik bir ter. gözleri böyle yakın. gök boncuklarım vardı benim. avcuma alır bakardım. böyle gömgök, pırıl pırıl. parmaklarımı oynattım. ellerim katı, kocaman. şimdi ne yapacam ellerimi?”

    “horoz bu dört duvar arasından hoşnut. yiyip içip üstümüze atlamak yetiyor ona. ama ben her zamandan çok şimdi kocaman avluların özlemini duyuyorum. duvarların ardında, o uçsuz bucaksız dünyada daha iyi tavuklar arasında, daha anlayışlı horozlarla geçecek günlerin özlemiyle doluyum. bıktım buradan. kaçacağım. ama köpekler varmış, başka canavarlar varmış, olsun. bu defa kanatlarımı açar uçuveririm, hırpalatmam kendimi onlara. şimdi de bir şeyim yok. yalnız ensem sancıyor az az. hele o geçsin, hele kanatlarım az daha uzasın kaçacağım buradan.”

    “çağımızın öncüsüydüm ben; ama beni yerden kaldıran adam üstümü başımı silkmişti. “yirmi liraya bu gömlek ha! kazıklamışlar seni. benimkine bak, onüç liraya. “sonra o bakkal, yarım kilo sucuğa beş lira alanı: “bütün dünya bana bir yaşama borçlu.” istemiyordum alacağımı. bilek damarımı kesecektim. ötekiler kapımı kırınca ne yapacaklardı acaba? madam kızardı belki. önce karşı duvara kara boyayla kocaman bir ‘yaşanmaz’ yazacaktım.”

    “ “kaça bunun kilosu?” diyecektim. elimdeki en irisiydi. kimsenin bana baktığı yoktu. elmayı cebime attım, yürüdüm. beş adım sonra arkamdan kısık bir ses “aşırdı” dedi. döndüm:
    - kim o aşırdı diyen? diye bağırdım.
    üçü birden dönüp baktılar. gene birden çevirdiler başlarını: beni görmemişler gibi, ben orada yokmuşum gibi. kentin göbeğine doğru yürüdüm. her yanım insan doluydu. kasten bakmıyorlardı cebime, yoksa görürlerdi: şişkindi, kütük gibiydi, aklım hep ondaydı; yiyecektim.
    odam uzaktı. bir park çıktı önüme. elmayı çıkardım. sanki küfeden aldığım değildi bu, kırmızılı yeşilli iri bir elmaydı. karşıdaki otların içine fırlattım. içimde teneke borudan çıkan dumanı gördüğümdeki aynı kazıntı vardı. yandaki kanepede oturan bir adam bana bakıyordu: beni görüyormuş, ben oradaymışım gibi. tek ayaklıydı bu adam, bir bacağı tahtaydı. bir cıgara yaktım. umutluydum. yeni bir işe girecektim. bu sabah “yarın uğra” demişti birisi. ”

    "...üzgün değildim; bir rahatlık duyuyordum; yalnızlığın, sorumsuzluğun rahatlığı."
  • yusuf atılgan'ın bütün öykülerinin toplandığı kitap için şunları söyleyebilirim.

    aylak adam ve anayurt oteli’nden aşina olduğumuz yusuf atılgan tarzı, öykülerinde de kendini gösteriyor.

    hayal gücünün genişliğine hayret ettiğiniz anda sizi en şaşırtıcı anlarınızdan yakalayan gerçekçi dili, ifade ediş gücü ve başarılı olay örgüsü ile atılgan, türk öykücülüğü için bulunmaz bir nimet.

    saatlerin tıkırtısı, en sevdiğim öykü oldu.
hesabın var mı? giriş yap