• alm. nefes almak
  • 2011, avusturya yapimi gayet basarili bir film. cannes'da yapti dünya premier'ini. cok basarili bir görüntü yönetimi ve müzikleri olan minimalist bir film. bazi anlarda oldukca vurucu. tavsiye edilir.
  • avusturya'nın 2011 oscar adayı, gayet sarsıcı ve iyi kotarılmış karl markovics filmi. morg, mezarlık, islahevi, yetimhane, cinayet, yalnızlık, terkedilme vs. http://www.youtube.com/watch?v=ihmjvqrg-di
  • boğan ve hemen ardından nefes aldıran, insanoğluna lanet okuturken aynı insanlığa güven tazeleten, cansız bedenler üzerinden yaşamlarımıza tokatlar atan, sonrasında gelip bünyemizi sakinleştiren bir şey, bir film.
  • --- spoiler ---

    filmi izlemeden önce bu yazıyı okursanız filmden alacağınız keyif azalabilir. sinemanın güzelliklerinden biri kuşkusuz gerçek hayatı yansıtıp izleyiciyi bu şekilde etkilemesidir. izlediğiniz filmdeki karakter sokakta gördüğünüz binlerce insandan biri olabilir. onun yaşadıklarını tahmin edemeyebiliriz ama bir film izleyerek psikolojisini ve hissettikleri hakkında düşünce sahibi olabilir hayata karşı bakış açımızı değiştirebiliriz. breathing; orijinal adıyla atmen gerçekliği çok güzel hissettirerek izleyeni kendisine bağlayan bir film. filmin ilk sahnesinde nefesle alakalı bir problem olduğunu anlıyoruz, filmin bazı sahnelerinde bunu yine hissediyoruz ama filmin sonlarına kadar bu durumun gerçek nedenini bilmiyoruz. filmin diğer bir psikolojik unsuru, karakterin herkesin altından kalkamayacağı cenaze işlerinde çalışması. hayatındaki ilk cesedi bu işte çalışmadan gördüğünü öğrendiğinizde aslında neden karakterin ıslahevinde kaldığını tahmin edebiliyorsunuz ancak filmin çekiciliği bununla yok olmuyor. zorluk çıkaran iş arkadaşı, karakteri tanıdıkça ona ısınıyor. karakterin annesini bulması ancak ilk başta beklediğini alamaması ve sonrasında tüm hayatında karşılaştığı nefes probleminin nerden geldiğini anlamasıyla olaylar bütünlük kazanıyor ve şartlı tahliyesi kabul edilen karakter yaptığından pişman bir şekilde hayattaki asıl yolculuğu yani özgürlüğüyle birlikte yaşamaya başlıyor. hayal gücü her zaman ilgi çeken kendisine hayran bir konu ama bu tarz gerçeği çok güzel anlatan filmlerin olması insana sinemayı sevdiren nedenlerden biri.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    daha filmin başında çocuğun [roman (thomas schubert)], ustabaşınca kafasına kaynak başlığını takınca bağırmasıyla, noluyoruz amk dedim ama güzel görüntüler ve oyunculuların sade ve etkili performansları sayesinde filmi bir çırpıda seyrettim. hücre duvarlarındaki türkçe isimler, annenin samimi ama tüyler ürperten itirafları, ölümün iç burkan gerçekliği, çocuktan sorumlu devlet memuru abinin yardım etme gayreti (keza hapishanedeki abi de baya bir şefkatliydi mahkum çocuklara), genç motorcu cenaze görevlisinin çocuğa karşı yavşakça tavırları (gerçi sonradan düzeltti hareketlerini puşt), amerikalı turist kızın, sanki herkes ingilizce bilmek zorundaymış gibi, milletten her şeyi ingilizce istemesi filmden aklımda kalan detaylar
    --- spoiler ---
  • heyecan verici geniş açı çekimleri ve kasvetli ortam yaratma becerisiyle karl markovics, thomas schubert‘in muazzam oyunculuğunu, görüntü yönetimi ve senaryonun neredeyse deliksiz halinin pozitif etkisini yanına alıp, fazlasıyla sıkıcı ve didaktik olabilecek bir konuyu iyi bir noktada bırakmayı başarıyor. ve belki de bize de suyun dışında da nefes almaya çalışan bir balık timsali roman kogler nezninde camus‘nün sorduğu gibi “hayatın yaşamaya değer olup olmadığını” nefes almak üzerinden sorgulatıyor.
hesabın var mı? giriş yap