• "aşık olunası insan olmak" pastasından pay alamamak. "aşık olunası insan olamamak"** probleminde limitin sonsuza gittiğini fark etmek.

    "aşık olunası kadın"* ya da "aşık olunacak erkek" özelliklerine sahip olmadığını anlamak. ve bu mevzuda genellemenin kralını yapmak.

    mesela "seksi kadın" özelliklerinin bünyede bulunmadığını fark etmek ve "asla seksi bir kadın olamayacağını anlamak" gibi bir şey. biraz daha spesifiği.

    henüz hayatın başındayken, öyle durup dururken "asla aşık olunası bir insan olamayacağını anlamak" diye bir şey yoktur elbette. melankolik triplerde hallenen biri değilsen kendi kendine anlayıvermezsin bunu... anlatırlar sana... her defasında... kimi çekici bulsan, kime yakınlık duysan, kimi sevsen, kime aşık olsan o sana anlatır; aslında çok iyi bir kız ya da iyi çocuk olduğunu, çok candan bir arkadaş olduğunu, pek bir farklı olduğunu, bulunmaz hint kumaşı olduğunu, şamda kayısı olduğunu... anlatır böyle masal gibi...

    sana değer verdiğini, uzaklaşmanı istemediğini, bir arkadaş olarak sevdiğini, hatta sen de istersen biraz takılmak istediğini ve fakat asla aşık olmadığını anlatır... nazikçe, dürüstçe, hiç mi hiç incitmeden!

    biraz daha bir şeyler anlatmak isterse eski aşkından ya da halihazırda aşık olduğu kişiden bahsetmeye başlar sana* ya da kafasındaki aşık olunası insan profilini betimlemeye yeltenir. paralize olduysan dinlersin mal mal... olmadıysan gacharsın... ki zaten maksat budur; kaçırtmak...

    bu aşamada durup bir aynaya bakmak lazım. ilk görüşte aşk diye bir şey olduğuna göre bu aşk meşk işleri biraz dış görünüşle ilgili malum*. bu nedenle eğer aynaya bakınca ahu gözlü, kor dudaklı, ince belli, selvi boylu bir kız ya da uzun boylu, yakışıklı, çekici, kaşlı gözlü döşü kıllı* bir erkek görüyorsan o zaman sen "aşık olunası biri olamamak" derdinden değil; arıza tiplere*, p.jlere ya da b.tchlere, özetle aşık olunmaması gereken insanlara** kapılma derdinden muzdaripsin. yani malın önde gidenisin.

    ha eğer aynaya baktığında şiirsel özellikler görmüyorsan, çevreden sık sık iltifatlar duymuyorsan, ulaşılmaz tiplere değil de kendine denk gördüğün sıradan tiplere ilgi gösterip yine de babayı alıyorsan o zaman genelleme yapabilir, asla aşık olunası biri olamayacağını anlayabilirsin... ya da pollyanna modunda "illa ki herkesin bi beğeneni çıkar" diyebilirsin... çok beklersin.

    bu genellemenin sonu mutlak yalnızlık değildir tabii. istersen bulursun birini... aşka değil sevgiye layık görülürsün, kalbini kazanamazsın ama aklına takılırsın, merkezde değil yan cepte sayılırsın, proksimalde değil distalde tutulursun, hayatının anlamı değil tadı tuzu, çerezi, fıstığı olursun... yersen...

    yok işine gelmezse yalnız takılırsın. psikopata bağlamaz, işine gücüne bakarsın, hayata devam edersin. düz hayata... ilgiden, iltifatlardan, şiirlerden, yazılardan**, güllerden bülbüllerden, jestlerden, hediyelerden, sürprizlerden, derin bakışlardan, anlamlı dokunuşlardan uzak, molasız, ciddi, gerçek ve düz hayata... tek eksiğin bunlar değilse fazla takmazsın... ee n'aaparsın!

    ha arada bir aşık olunası bir hayvan olabilir, sözlük nickine yakışır şekilde hayvan uzun entry kasabilirsin*... gazozuna...
    (bkz: kendinden ayarlı suser modeli)

    edit: (bkz: pandayavrusu ile acımasız gerçekler)
  • dün akşam eski sevgili adayının durduk yerde mesaj atmasıyla başlayıp ileriki zamanlarda başıma gelen aydınlanma.

    dedi: "sana aşık değilim. hepsi bu."
    dedim: "e o zaman bu gururu kırıp günler sonra yazmanı sağlayan ne?"
    dedi: "sevgi eksikliği"

    yani bir tek yalnız kalındığında hatırlanılan bir boşluk doldurucudan başka bir şey olamam hayatta.
  • kimilerine doğuştan default olarak gelen özellik. karşı cins konusunda yanlızlık çekmeyeni boldur bu tiplerin. etraflarından "karşı cins" asla eksik olmaz. cep telefonları susmaz. iyi arkadaşlar, dostlar asla eksik olmaz. eksik olan tek şey bireyin aşık olunma ihtiyacıdır. o da zaten karşılanmaz.

    "iyi insan", "zarar gelmez insan", "partilere, düğüne, derneğe çağırılan insan"dır. ama kimse onun "sevilme" ihtiyacını anlamaz. "lan öyle sevmeyin, başka türlü sevin" mesajlarını ya kimse anlamaz, ya da yanlış anlar. karşı tarafa "ulan ilişki yaşamak istiyorum" diye açık açık bildirimde bulunduklarında, karşı taraftan "sana aşık olacak birini bulalım"la gelirler. ya da "doğru kişi henüz karşına çıkmadı"yla. 30larına geldiklerinde jeton düşer, boşverirler aşkı falan. aşka inançları kalmaz.

    acayiptir, gariptir, birey kendini toplumdan değilmiş gibi hisseder.

    yıllar sonra gelen edit: beni çok seven. biriyle evlendim. buradan şu dersi çıkarıyoruz, umudumuzu hiç bir zaman kaybetmiyoruz.
  • sorun etmeyin. dünyayı değiştirenler aşıklardır, maşuklar değil.
  • insanın en romantik anlarda turşuluk hıyar gibi davrandığını fark etmesiyle yaşanan aydınlanma.

    (bkz: ben bunu hep yapıyorum)

    (bkz: şu güzel ortamı bozan insan)
  • cep telefonu faturası aylık 30 lirayı geçmeyen adamın, üç haneli cep telefonu faturası ödeyen arkadaşlarına "keriz misin olum o kadar konuşuyosun" dedikten sonra eve gidip yattığında, uyku öncesi iç hesaplaşma anında yaşadığı olay.
  • yanında promosyon olarak "asla evlenilesi bir insan olamayacağını anlamak" da dağıtılıyor bunun... isteyen alır, istemeyen bırakır gider...

    zira bu devirde; okumuş etmiş, yeterince gezmiş eğlenmiş, belli bir yaşa gelmiş, işlerini rayına, ekonomik gücünü yerine oturtmuş ve* aile, çevre, töre vb dayatmalardan uzak bir yaşam standartına sahip her bünye, eğer ki bir gün canı çekerse, gayet mantıklı ve doğal olarak beğendiği, sevdiği, aşık olduğu kişiyle evlenmek ister.

    hal böyleyken eğer aşık olunası bir insan değilseniz bir ömür boyu sap kalma olasılığınız da hayli yüksektir.

    yalnız kalmamak, kendine ait bir yaşam kurmak ve hayatın akışına ayak uydurmak adına "iyi bir insan" bulup "hayırlı bir izdivaç" gerçekleştiren insanlar da vardır tabii... ben pek rastlamasam da tenzih ediyorum kendilerini...
  • hayatı -aşırı- ayık kafayla yaşamak zorunda olduğunu anlamayı da beraberinde getirir. evet aşk insanı sarhoş eder ama o alkol yolu tek taraflı nereye kadar işler?
  • zaman zaman kişiyi karakterini sorgulamaya iten durumdur. artık hepimiz biliyoruz ki aşk öyle tiple, güzellikle vesaireyle alakalı bir olgu değil, öyle olsaydı sokakta afedersin suratına tükürmeyeceğin adamların, 120 kiloluk kadınların yanında kendisine aşık etrafında pervane sevgililerini görmezdik. aynaya baktığınızda "yani fena da değilim, bir giderim var aslında" diyorsanız ve buna rağmen hiç aşık olunmamışsanız, ilk girdiğiniz bir ortamda en güzel ya da en zeki olmasanız da bir şekilde en çok dikkat çeken insanlardan olmayı başarıyor, onlarca ilk buluşma yaşıyor ama hiçbirinin sonunu bir yere bağlayamıyorsanız,yani adamlar sizden resmen sizi tanıdıkça kaçıyorsa ama bir yandan da etrafınızdaki erkeklerden sürekli "harbi kızsın" gibi gaza getirici ama aşkla alakası olmayan cümleler duyuyorsanız bir süre sonra ister istemez anlıyorsunuz asla aşık olunası bir insan olamayacağınızı. elinizdeki güzel dostluklara tutunarak ve seks ve aşk işlerini birbirinden ayırarak * gayet güzel rahat bir hayat da yaşayabiliyorsunuz ama işte kafanızı hep kurcalayan bir soru oluyor:

    "ben mi çok karaktersizim?ne yanlış bende de harbi kız, arkadaş, dost, ağlanacak omuz, fuckbuddy gibi her türlü ilişkiyi kurabilirken karşı cinsle kendime aşık edcemiyorum?"
hesabın var mı? giriş yap