*

  • anne frank in yazdigi can yucel in turkceye cevirdigi papirus yayinlarindan cikan eser..hasan ali yucel kitabin on sozunde sole yazmistir;

    'anne frank'ın hatıra defteri ne bir topluluğu kötülemek, ne başka bir topluluğu övmek düşüncesiyle yayınlanmış değildir. bu kitap, içinde yaşadığımız medeniyet çağında bile milyonlarca insanı öldürmekten haz duyabilecek kadar vahşi olanların varlığını gösterecektir. küçük anne frank bir alman kızı olsaydı yine bu hatıraları çağdaş insanlık, bilmeli, tanımalı, onun ıstıraplarına aşina çıkmalıydı. hatıralar piyes oldu, sayısız insanlar bu faciayı sahnede seyretti. kim bilir, beyazperdeye yansıyacak gölgesi, bütün dünyada nasıl bir hızla dolaşacak? demek, insan ruhunda doğan acılı hislere duygulu ruhlar ilgisiz kalamıyor. işte biz de aynı insani duyguyla bu kitabı türkçesinden yayımlamayı faydalı gördük. zaten genç yaşında bir kampın sefaleti içinde ölüp giden anne frank, hatıra defterine 'öldükten sonra da yaşamak istiyorum' diye yazarken iyi niyetli, hakikate bağlı ve haksızlığa karşı cesaretli insanların her zaman mevcut olacağına inanmıştı... biz de hayatına doymadan ölen bu zavallı kızcağız gibi insanlığın iyi geleceklerine, aralarında kabiller bulunsa da habil kadar temiz ruhlu olanlarının da her zaman var olacağına inanıyoruz"
  • genç bir delikanlıyken, ne zaman hataya düşüp hayata küssem, bu hatıra defteri başucu kitabım olurdu; o zamana gider, frank ailesinin bir üyesi gibi, onlarla yaşardım sessizce o arka evde. ama ancak yaşama sevinci kurtulurdu ve bir de kestane ağacı, benle beraber son sayfadan. bir daha başlardım var olmaya, hayatı öğrenmeye, özgürce yürümeye gıcırdayan tahtalarında prinsengracht'ta bir arka evde, yine westerkerk duyuluyor...
  • defalarca satın alıp etrafımdaki muhtemel anne frank'lara hediye ettiğim anı kitabı.bir genç kızın doğum gününde amcası'nın kendisine hediye ettiği deftere masumane günlük yaşantısını yazarak karanlık bir dönemin en duru acımasız yaşanmışlıklarını bize aktardığı hatıra defteridir.
    insan ırkının evrendeki milyonlarca yıllık serüveninin ziplenmiş trajedisidir anne frank'ın hatıra defteri.zaman kapsülüne mozart,einstein, charlie chaplin vs ile birlikte konulması gereken şaheserlerden biridir.

    "bu başlığa şimdiye kadar sadece iki entry girilmiş olması" nın psiko sosyal çözümlemesini aramızdaki bilimadamlarımıza bırakıyorum.

    edit:

    11 yıl önce girmiş olduğum bu entry, covid-19 karantinasında bir editi hakediyor. geçen 11 yıl boyunca kitabı birkaç kez daha alıp bir kaç kişiye daha verdim. sonuncusunu on gün önce aldım. virüs korkusuyla 2 gün balkonda beklettim. sonra dezenfekte edip yaklaşık bir aydır evden çıkmayan eşime verdim. karantinada geçen günlerimizin ne kadar rahat ve nimet dolu olduğunu anlamak için belki de maskelerle birlikte her eve dağıtılmalıydı.
  • günlüğün sahibi, ikinci dünya savaşı sırasında yahudi soykırımı'ndan kaçarak babasının inşa ettiği bir yerde yaşamını gizlice sürdürmeye çalışan küçük bir kız çocuğu, anne frank. anne, günlüğünü savaş bittikten sonra the secret annex adı ile yayınlamayı düşünüyormuş; ancak kız kardeşi margot frank ile birlikte savaşın bittiğini göremeden 1945 yılında bergen belsen'de hayata veda etti.

    günlük; küçük kızının arzusunu yerine getirme ve dünyaya seslerini duyurma amacıyla anne'nin babası otto frank'in uğraşları sayesinde aynı anda yaklaşık 10 dilde birden yayınlandı.

    ayrımcılık, savaş ve milliyetçilik gibi insan hastalıklarının ne derece ileri olabileceğine tanık olan anne; onları en insani duygularla anlatmayı başarmış. hala daha anlamamakta nasıl direnebilir ki bir insan?

    günlükten bir iki alıntı:

    "when i write i can shake off all my cares. my sorrow disappears, my spirits are revived!" - 5 nisan

    "i hope you will be a great source of comfort and support." - 12 haziran
  • orta okul yıllarında okuduğum, ikinci dünya savaşının korkunçluğunu küçük bir yahudi kızın gözünden anlatan, insana savaşın, soykırımın ne olduğunu öğreten, savatan nefret etmeyi gösteren, her insanın okuması gerektiğini düşündüğüm kitap.
  • gerçekten inanırsanız kitaba ,gerçekten hayal ederseniz okurken durmak istersiniz devam etmek gelmez içinizden...aileye ne olduğunu bilmek istemeden en azından o küçücük odada yaşlandıklarını düşünerek bıraktım kitabı tam ortasında,sonunu hiç öğrenmedim..
  • bilkent üniversitesi mssf oyunculuk bölümü öğrencilerinin bu sezon oyunlaştırarak sahnelediği etkileyici kitap.
    8-9 mayıs'ta mssf'de izlenebilir.
  • özgün adı: "het achterhuis: dagboekbrieven van 12 juni 1942 – 1 augustus 1944"
    1955'te piyes olarak tiyatrolara taşınmış. onun da adı: "the diary of anne frank"
  • 2009'da bbc tarafından, 5 bölümlük mini dizisi çekilmiştir.
  • yıllardır süregelen günlük maceramın müsebbibi olan kitaptır / hatıra defteridir.

    elden düşme bir ajandayı bulup "sevgili günlük" diye başladığım günü hala hatırlarım. nasıl devam ettiğimi de. sanırım hiçbir zaman da unutmayacağım.

    "anne frank diye bir kız varmış, bir savaş zamanında yazdıkları sonradan kitap olmuş. benim zamanımda savaş falan olmaz, hayatım da çok normal ama yine de yazacağım" dedikten sadece 1-1.5 ay sonra, gecenin bir yarısı gelen bir telefon nedeniyle ankara'ya gittim. 3 gün sonra deprem oldu. yaşadığım şehre döndüğümde bir çadırkentte yaşayan yüzlerce insandan biriydim.

    yanlış anlaşılmasın, depremde ne evimiz yıkıldı, ne de yakınlarımı kaybettim. sadece korku hatta daha çok annemin korkusu yüzünden o çadırda kaldık, sonrasında da prefabrikte. o dönemde her şeyi yaşayan insanların yanında benim yaşadıklarımın lafı edilmez bile.

    sadece her zaman biraz komik biraz da korkunç gelmiştir bana o günlüğün ilk sayfasında yazılanlar ile üç beş sayfa sonrasında yazılanlar.

    bu nedenledir ki bırakmadım yazmayı. bırakmam da. aralar seyrekleşti, kabul. hatta neredeyse bir yıl geçti en son yazdıklarımın üzerinde ama hala başucumda durur o defter, bilmem kaçıncı günlüğüm.
hesabın var mı? giriş yap