anladım
-
anlamak fiilinin birinci tekil sahis, bilinen gecmis zamanla cekilmis hali
-
leman sam'in cagri albumunden, acikli, kekremsi tad veren bir parca .
*
dun gece
hic tanimadigim bir erkege
sirf sana benziyor diye
usulca sokulup, merhaba dedim
tanidik bir huzur aradim
$a$kin baki$larinda dun
bildik bir soz bekledim
eskiden kalma oylesine
konu$tu bir$eyler soyledi
bekledigim sozler bunlar degil
yuzume bakti gozlerime
ama senin gibi degil
anladim ki hic kimse
hic kimse sen degil
hic kimse senin gibi canimdan ote can degil
anladim ki hic kimse
hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar fikrime huzur degil
anladim ki hic kimse
hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar umuduma yol degil
*
(bkz: anladim marvin rehber edit) -
(bkz: okudum anladim)
-
-
bulutları düşünüyorum kuşları ve aşkı
tarihleri var da onların hatta anıları
vatanları olmadı hiç bir zaman ki onlar
ayışığına karıştılar yeryüzünden göçerek
ve bırakarak metal bir uygarlığı geride
anladım ayaklarımın altındaki dünya değil
çocuk sevinçleri ipinden koparılmış uçurtmalar
bulutu ve suyu izliyor soluk bir sonsuzluk
anladım yüreğimdeki rüzgarla sürükleniyorum
üşüdüğümü unutuyorum yalnızlığımı da
yasaksa artık bu ülkeden çıkmamız
vatansız olduğumuzu bilelim diyedir
mayınlayarak ömrümüzün kalan kısmını
anladım vatansızlıktır bir şaire yakışan.
ahmet telli* -
icindeki siirleri kimseyle paylasamamam yuzunden, histerik krizler sonucu en yakin arkadasimla kavga etmeme sebep olmus, bunu yilmaz erdogan'a aglayarak anlattigimda bi de onu dumura ugrattigim, nereye gitsem yanimda goturdugum, kutsal kitabim..
(bkz: yeni bir sayfada sana bakmak) -
(bkz: yagdikça)
-
anladım,
sabahları açılır.
esnaf çarşıları yeminle
“bedreddin'im bir ağaca asılır”.
anladım,
en büyük yalan yemindir.
edilir sabahları,
gecesini hatırlamayan esnafların
tüm merasimleri gömdüm.
ömrümün reklam amaçlı takvimlerine.
anladım,
kimse üzgün değildi.
bayraklar yarıya indiğinde.
bir tek el isteyen,
yordam ve özür dileyen,
anladım.
herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm,
evet yüzümdü.
her görüşmeye taşıdığım,
kandırılmaya gönüllü bir gönülle,
az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim.
göz gördüm başka açılara ayarlı.
uzun bir yüz gördüm.
meğer filmin sonu diye ayarsız
fin yazardı end zamanında
bir zamanlar,
fransızlar hep fransız kalacaklar,
sabah sinemasında pazarları...
aklımı alıp doğduğum evin,
müze olma isteğine saklayacaklar.
ama kavaklar büyüyecek.
herkesten gizli boyatmak,
bir kavağın becereceği iştir ancak.
anladım ki ağaçlar,
toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
her pazartesi and içip,
cumaları marşa basan,
camiler dolusu yemin edip,
taburlarca yalan söyleyen,
bu toprakta bu ağaç
kuruyacaktır elbet.
anladım.
kimseye acı vermeden,
büyünmüyor.
namusum ve şerefim ve
çocukluğumun üzerine beton dökerim ki
tüfek filan değil,
çimento icat edildi de
bozuldu mertliğin mimarisi,
esrarlı bir ülkeye göçtü sabrın taş ustaları.
anladım.
altı dükkan olsun istiyor evinin.
ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları
benim taş ustamın karısı.
ve her yerde
şube açmak istiyor.
iskender kebabını icat eden,
büyük iskender’in çocukları
ki gölge filan etmez.
yoğurtlu bir ziyafet çekerdi.
diyojen’le karşılaşsaydı.
anladım.
bursalı iskender’in,
romalı arkadaşından daha çoktur
uygarlığa katkısı.
oysa;
bu satırlarla üstünü örten ben,
kelimelerle sargı bezi ve
merhem yapan,
ozanlığı en çok kendini üzen ben,
anladım.
sadece öğlenleri açarım yaramı.
ve hiçbir yerde şubesi olmaz,
bu kanamalı hastanın. -
(bkz: got it)
-
(bkz: uyuruyanık)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap