• ankarada imzalanan anlaşmalara verilen isim. bir de ankara antlaşmaları şekli vardır.
  • bir akit olmadığı için anlaşma değil, bir muahede olduğu için antlaşma olan metin.

    (bkz: anlaşma ile antlaşmanın farkı)
  • nutuk'tan...

    "...

    efendiler, sakarya zaferinden sonra, batı ile yaptığımız olumlu ve verimli temas ve görüşmeler ankara antlaşması ile sonuçlanmıştır. bu anlaşma ankara'da, 20 ekim 1921'de imza edilmiştir. bu konuda özet halinde bir bilgi vermek için, kısa bir açıklamada bulunayım :
    bekir sami bey'in başkanlığındaki delegeler hey'etinin gittiği londra konferansı'ndan sonra, bildiğiniz üzere, ikinci inönü zaferiyle sonuçlanan yunan taarruzu geri püskürtülmüştü. bir zaman için, askerî durum sakinleşti. rusya ile, moskova anlaşması imzalanmış ve doğudaki durumumuz açıklık kazanmıştı. itilâf devletleri'nden de millî ilkelerimize saygılı olabileceklerle anlaşmanın yararlı olacağı düşünülmekteydi. adana, antep ve dolaylarını yabancı işgalinden kurtarmak, bizce önemli görülmekteydi.

    çeşitli sebeplerle, suriye'den başka, bu adı geçen illeri işgalleri altında bulunduran fransızların da, bizimle anlaşma eğiliminde oldukları anlaşılıyordu. gerçi, bekir sami bey'in, mösyö briand (briyan)'la yaptığı fakat millî olmayan anlaşma reddedilmiş idiyse de, ne fransızlar ne de biz çarpışmaları sürdürmeye istekli değildik. bu yüzden her iki taraf biribiriyle görüşme yollarını aramaya başladı. fransız hükûmeti, eski bakanlardan mösyö franklin bouillon (franklen buyon)'u önce gayri resmî olarak ankara'ya göndermişti. 9 haziran 1921 tarihinde ankara'ya gelen mösyö franklin bouillon ile dışişleri bakanı yusuf kemal bey ve fevzi paşa hazretleri'nin de katılmasıyla, bizzat iki hafta süren görüşmeler yaptım.

    biribirimizi tanımakla geçen özel bir buluşmadan sonra, 13 haziran 1921 pazartesi günü, ankara istasyonundaki bana ait dairede yaptığımız ilk toplantıda görüşmelerimizin hareket noktasını belirtmek gerektiğinden söz ederek konuşmaya başladık. ben, bizim için hareket noktasının misak-ı millî'de tespit edilen ilkeler olduğunu ortaya attım.

    mösyö franklin bouillon, ilkeler üzerindeki tartışmanın güçlüklerini ileri sürerek, sevres antlaşması'nın bir oldubitti olarak ortada bulunduğunu söyledikten sonra, londra'da bekir sami bey'le mösyö briand'ın yaptıkları anlaşmayı temel almanın ve bu anlaşmanın misak-ı millî'ye aykırı olan noktaları üzerinde tartışmanın yerinde olacağı görüşünü savundu. bu teklifinde haklı olduğunu göstermek için, londra'ya giden delegelerimizin misak-ı millî'den söz etmediklerini, misak-ı millî'nin ve millî mücadele'nin, değil avrupa'da, daha istanbul'da bile değeri anlaşılamamış olduğunu söyledi.

    ben verdiğim cevaplarda dedim ki : "eski osmanlı imparatorluğu'ndan yeni bir türk devleti doğmuştu. bunu tanımak gerekir. bu yeni türkiye, her bağımsız devlet gibi haklarını tanıtacaktır. sevres antlaşması türk milleti için öylesine uğursuz bir idam kararnâmesidir ki onun bir dost ağzından çıkmamasını dileriz. bu konuşmamız sırasında bile sevres antlaşmasını ağzıma almak istemem. sevres antlaşması'nı kafasından çıkarmayan milletlerle güven temeline dayanan ilişkilere girişemeyiz. bize göre böyle bir antlaşma yoktur. londra'ya giden delege hey'etimizin başkanı eğer bundan bahsetmemişse, verdiğimiz talimat ve yetki çerçevesinde hareket etmemiş demektir. yanlış iş görmüştiir. bu yanlışlık yüzünden avrupa ve özellikle fransız kamuoyunda ters etkiler doğduğu görülüyor. bekir sami bey'in gittiği yoldan hareket dersek, biz de aynı yanlışlığı yapmış oluruz. avrupa'nın misak-ı millî'den haberdar olmamasına imkân yoktur. avrupa misak-ı millî deyimini öğrenmemiş olabilir. fakat, yıllardan beri kan döktüğümüzü gören avrupa ve bütün dünya, şu kanlı mücadelelerin neden ileri geldiğini elbette düşünmektedir. istanbul'un misak-ı millî'den ve millî mücadele'den haberi olmadığı yolundaki sözler doğru değildir. istanbul halkı, bütün türk milleti gibi, millî mücadele'yi bilmektedir ve ondan yanadır. bu mücadeleyi bilmezlikten gelen ve ona karşı görünen kimselerle bunların yardakçıları azdır ve milletçe de tanınmaktadır."

    franklin bouillon, bekir sami bey'in kendisine verilen talimat ve yetki dışına çıkarak hareket etmiş olduğu yolundaki sözlerim üzerine dediler ki, "bunu açıklayabilir miyim?" sözlerimi istediği yerlere bildirip anlatabileceğini söyledim. mösyö franklin bouillon, bekir sami bey'le yapılan anlaşmadan ayrılmamak için mazeret ileri sürerken, bekir sami bey'in bir misak-ı millî olduğundan ve onun sınırları dışına çıkamayacağından söz etmediğini, eğer bundan söz etmiş olsaydı, o zaman ona böre görüşülüp gerektiği şekilde hareket edilebileceğini; ancak, şimdi durumun güçleştiğini tekrarladı. batıdaki kamuoyu, bu türkler, delegeleri vasıtasıyla bunu niçin dile getirmemişler de şimdi yeni veni meseleler çıkarıyorlar" diyeceklerdir.

    nihayet, uzun görüşme ve tartışmalardan sonra, mösyö franklin bouillon, misak-ı millî'yi okuyup anladıktan sonra yeniden görüşmek üzere, toplantının ertelenmesini teklif etti. ondan sonra misak-ı millî'nin maddeleri baştan sona kadar birer birer okunarak görüşüldü ve tartışmaya devam edildi. üzerinde en çok durulan nokta, kapitülasyonların kaldırılması ve istiklâlimizin tam olarak sağlanmasını isteyen madde oldu. mösyö franklin bouillon, bu meselelerin incelenmesi ve üzerinde durulması gerektiğini bildirdi. ben bu noktaya cevap verdim. söylediklerimin özeti şuydu : "tam istiklal, bizim bugün üzerimize aldığımız görevin can damarıdır. bu görev, bütün millete ve tarihe karşı yüklenilmiştir. bu görevi yüklenirken, ne ölçüde başarılabileceği üzerinde hiç şüphe yok ki çok düşündük. fakat sonunda vardığımız kanaat ve inanç, bunda başarılı olabileceğimizdir. biz, böyle işe başlamış adamlarız. bizden öncekilerin yaptıkları yanlışlıklar yüzünden, milletimiz sözde var sanılan istiklâline gerçekte sahip değildi. şimdiye kadar türkiye'yi medeniyet dünyasında kusurlu gösteren neler düşünülebilirse, hep bu yanlışlıktan ve bu yanlışlığa boyun eğmekten ileri gelmektedir. bu yanlışlığa boyun eğmenin sonucu, mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetini ve bütün yaşama kabiliyetini kaybetmesine ve ondan yoksun kalmasına yal açabiliriz. biz, yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. bir yanlışlığa boyun eğme yüzünden bu vasıflardan yoksun kalmaya katlanamayız. aydın olsun cahil olsun, istisnasız milletimizin bütün fertleri, belki işin içindeki güçlüğü iyice kavramamış olsalar bile, bugün yalnız tek bir nokta etrafında toplanmış ve fakat sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. o nokta, istiklâlimizin tam olarak kazanılması ve devam ettirilmesidir.

    tam istiklâl demek, elbette, siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel v.b. her alanda tam bir bağımsızlığa ve hürriyete kavuşmak demektir. bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden yoksun kalmak, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün istiklâlinden yoksun kalması demektir.

    biz, bunu elde etmeden barış ve huzura kavuşacağımız inancında değiliz. şekil ve usullere uyarak barış yapabiliriz, anlaşma yapabiliriz. ancak, istiklâlimizi tam olarak sağlamayacak olan bu gibi barışlar, uyuşma ve anlaşmalarla, milletimiz hiçbir vakit varlığına ve huzura kavuşamayacaktır. belki de silâhlı mücadelesini bırakarak, yıkıma sürüklenmeye razı olacaktır. eğer milletimiz buna razı olsaydı, bunu kabul edebilecek yaratılışta bulunsaydı, iki yıldan beri mücadele etmeye hiç de gerek kalmazdı. daha ateşkes anlaşmasının ertesinde har ekete geçmemek olabilirdi.

    mösyö franklin bouillon, bu sözlerim karşısında, ciddî ve samimî olarak bazı görüşler ileri sürdü ve en sonunda da bunun zaman meselesi olduğu görüşünü belirtti.

    efendiler, mösyö franklin bouillon ile önemli ve ikinci derecede kalan sorunlar üzerinde günlerce ve günlerce görüştük. sonuç olarak biribirimizi, düşüncelerimizle, duygularımızla ve tutumlarımızla anlayabildik sanırım. fakat fransız hükûmetiyle türk millî hükûmeti arasında, kesin anlaşma noktalarının tespit edilebilmesi için biraz daha zaman geçmesi zarurî oldu. ne bekleniyordu? belki de, türk millî varlığının birinci ve ikinci inönü muharebesi'nden sonra daha büyücek bir eserle ispatlanmış olması! . . gerçekten de, mösyö franklin bouillon'un kesin karara vararak imza ettiği ankara anlaşması, büyük ve kanlı sakarya meydan muhabeı-esi'nden otuz yedi gün sonra, arz etmiş olduğum gibi, 20 ekim 1921'de doğmuş olan bir belgedir.

    bu anlaşma ile, siyasî, iktisadî, askerî v.b. hiçbir alanda bağımsızlımızdan hiçbir şey feda etmeksizin, vatan topraklarımızın değerli parçalarını işgalden kurtarmış olduk. bu anlaşma ile millî davamız ilk defa olarak batı devletlerinden biri tarafından onaylanmış ve açıklanmış oldu.

    mösyö franklin bouillon, bundan sonrada birkaç kere türkiye'ye gelmiş, ankara'da ilk günlerde aramızda kurulan dostluk duygularını belirtme yolları aramıştır.

    ..."
  • ankara antlaşması

    türkiye 1926 yılında ingiltere ile yeniden görüşmelere başladı, bu sınır uyuşmazlığı, tarafların statükoyu kabul etmesiyle sona ermişti. 5 haziran 1926’da ankara’da imzalanan antlaşma, iki gün sonra yani 7 haziran 1926’da t.b.m.m’de tasdik olunarak kabul edildi.

    söz konusu antlaşma 3 fasıldan oluşmaktadır;

    birinci fasıl: türkiye ile irak arasındaki hudut

    madde 1: türkiye ile irak arasındaki hudut cemiyet-i akvam’ın 29 ekim 1924 tarihli toplantısında kararlaştırıldığı şekilde (brüksel sınır çizgisi) kesinleşmiştir.

    madde 2: son fıkrası saklı kalmak üzere 1. maddede tesbit edilmiş hudut bu antlaşmaya bağlı 1/250000 ölçekli harita üzerinde gösterilmiştir. metin ile harita arasında aykırılık vukuunda metin geçerli olacaktır.

    madde 3: 1. maddede tasrih edilen hudut hattını arazi üzerinde belirlemek üzere bir “hudut komisyonu” kurulacak, bu komisyon türkiye hükûmetince tayin olunacak iki yetkili ve ingiltere ile irak hükûmetleri tarafından beraberce tayin edilecek iki temsilci ile uygun gördüğü takdirde isviçre cumhurbaşkanınca isviçre vatandaşları arasından seçilecek bir başkandan oluşacaktır. komisyon en kısa sürede ve en geç bu antlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak altı ay içinde toplanacak ve çoğunluğun alacağı karara bütün tarafların uyması mecburî olacaktır.

    tahdid-i hudut komisyonu her durumda bu antlaşmadaki tarifleri pek yakından takibe gayret edecek, komisyonun masrafları türkiye ile irak arasında eşit olarak taksim olunacaktır. ilgili devletler komisyonun vazifesini yapabilmesi için gerekli yerleşme, işçi, malzeme ile ilgili bütün mevzularda gerek doğrudan doğruya gerekse mahallî makamlar eliyle yardım etmeyi taahhüt ederler.

    söz konusu devletler bundan başka komisyonca konulacak nirengi noktalarına, hudut işaretlerine kazık ve alâmetlere riayet etmeyi taahhüt ederler.

    hudut işaretleri birinden diğeri görülebilecek surette yerleştirilecek ve üzerlerine numara konulacaktır. bunların mevkileri ile numaraları bir harita üzerinde gösterilecektir.

    hudut belirleme kesin zabıtnamesi.; ve buna ekli harita ve vesikalar üç nüsha olarak tanzim edilecek ve bunlardan ikisi hemhudut devletlerin hükûmetlerine ve üçüncüsü, aslına uygun tastiklenmiş suretleri lozan antlaşması’na imza koyan devletlere tebliğ edilmek üzere, fransa hükûmeti’ne verilecektir.

    madde 4: 1. madde mucibince irak’a terkedilen arazideki ahâlînin tabiiyyeti lozan antlaşması’nın 30-36. maddelerine dayanılarak halledilecektir.

    taraflar lozan antlaşması’nın 31, 32 ve 34. maddelerinde kayıtlı, seçme hakkının bu antlaşmanın yürürlüğe konulduğu tarihten başlayarak on iki ay müddetle geçerli olabileceğini kararlaştırmışlardır.

    bununla beraber türkiye, ahâlîden seçme haklarını türkiye uyruğu için kullananların işbu haklarını tanımak hususunda hareket serbestisini muhafaza eder.

    madde 5: taraflardan herbiri 1. maddede belirlenen sınır hattının kesin ve bozulmaz olduğunu kabul ederek bunu değiştirmeye matuf her türlü teşebbüsten sakınmayı taahhüd eder.

    ikinci fasıl: türkiye ile irak arasındaki iyi komşuluk münasebetleri

    madde 6: taraflar bir veya birkaç silahlı kişinin sınır mıntıkasında yağmacılık veya eşkiyalık yapmak maksadıyla girişecekleri hazırlıklara, sahip oldukları bütün vasıtalarla karşı koymayı ve bunların sınırdan geçmelerine mani olmayı karşılıklı olarak taahhüd ederler.

    madde 7: 11.maddede zikredilen yetkili memurlar sınır mıntıkasında yağmacılık veya eşkiyalık yapmak için bir veya birkaç silahlı kişinin hazırlıklarda bulunduklarını haber aldıklarında ihmal etmeden birbirlerini haberdar edeceklerdir.

    madde 8: 11.maddede zikredilen yetkili memurlar, bulundukları yerlerde yapılmış olabilecek bütün yağmacılık ve haydutluk fiillerinden karşılıklı olarak birbirlerine haber vereceklerdir.

    haberdar edilecek memurlar ellerindeki bütün vasıtalarla söz konusu fiillerin fâillerinin sınırdan geçmelerine mani olmaya gayret edeceklerdir.

    madde 9: silahlı bir veya birkaç kişi sınır mıntıkasında bir cinayet veya cürüm işledikten sonra diğer sınır mıntıkasına ilticâ ederse oranın, bu kişileri silahları ve yağma ettikleri eşya ile birlikte, uyruğu bulunduğu tarafa teslim etmesi mecburîdir.

    madde 10: antlaşmanın işbu faslının tatbik mıntıkası türkiye’yi irak’dan ayıran bütün sınır ile bu sınırın iki yanında 75 km. derinliğinde bulunan mıntıkadır.

    madde 11: antlaşmanın işbu faslını tatbik etmekle görevli yetkili memurlar şunlardır: umumî işbirliğini tanzim ve alınacak tedbirlerin mesuliyeti kendilerinde olmak üzere; türkiye tarafından askerî sınır kumandanı, irak tarafından musul ve erbil mutasarrıfları; mahallî bilgilerin ve acil tebligatın teatisi için türkiye tarafından vâlilerin uygun görmesi ile tayin edilecek memurlar; irak tarafından zaho, kaymakamı; imâdiye, zibar, revanduz kaymakamlarıdır.

    türkiye ve irak hükûmetleri gerek on üçüncü maddede zikrolunan dâimi hudut komisyonu marifetiyle ve gerek siyasî yolla birbirini haberdar ederek, idarî sebeplerden dolayı yetkili memurların listesini değiştirebileceklerdir.

    madde 12: türkiye ile irak memurları diğer taraf uyruğundan olup, kendi toprakları üzerinde bulunan aşiret beyleri, şeyh veya öteki azaları ile resmî veya siyasî mahiyete sahip her türlü haberleşmeden kaçınacaklardır. taraflar sınır mıntıkasında diğer devlet aleyhine yönelmiş hiçbir propaganda teşkilâtına ve topluluğuna izin vermeyeceklerdir.

    madde 13: antlaşmanın bu faslının hükümlerinin icrasını kolaylaştırmak ve genellikle sınır üzerinde iyi komşuluk münasebetlerini sürdürmek üzere zaman zaman türkiye ve irak hükûmetleri tarafından karşılıklı olarak tayin edilecek, eşit sayıda memurlardan mürekkeb bir “dâimî hudûd komisyonu” kurulacak ve en az altı ayda bir kere ve durum gerektirdiği takdirde daha sık olarak toplanacaktır. sıra ile türkiye ve irak’da toplanacak olan bu komisyon, antlaşmanın bu faslının hükümlerinin icrasına müteallik işleri ve ilgili sınır mıntıka memurları arasında anlaşmazlığa sebebiyet veren, diğer her türlü sınır meselelerini dostça çözmek vazifesiyle mükellef olacaktır. komisyon bu antlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihi takib eden iki ay zarfında ilk olarak zaho’da toplanacaktır.

    üçüncü fasıl: genel hükümler

    madde 14: her iki ülke arasında ortak çıkarlar sahasını genişletmek maksadıyla, irak hükûmeti bu antlaşmanın yürürlüğe konulması gününden itibaren 25 sene müddetle, 14 mart 1925 tarihli imtiyaz mukavelenamesi’nin 30.maddesi mucebince “turkısh petroleum kumpanyası”ndan, petrol ihraç edebilecek olan şirketlerden veya şahıslardan, teşkil edilecek olan muavin şirketlerden sağlanan gelirlerin %10’unu türkiye hükûmeti'ne ödeyecektir.

    madde 15: türkiye ve irak, dost devletler arasında geçerli bir “suçluların iadesi” antlaşması yapmak üzere açık müzakerelere girişmeğe karar vermişlerdir.

    madde 16: irak hükûmeti kendi ülkesinde ikamet eden şahısları bu antlaşmanın imzasına kadar türkiye lehindeki düşünce ve siyasî hareketlerinden dolayı tedirgin etmemeği ve onlara en geniş manada bir genel af tanımayı taahhüd eder.

    bu konuda verilmiş mahkeme kararlarının hepsi geçersiz kabul edilecek ve sürdürülmekde olan bütün kovuşturmalar durdurulacaktır.

    madde 17: bu antlaşma tasdiknamelerin teatisinden itibaren yürürlüğe girecektir. antlaşmanın ikinci faslı antlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on sene müddetle yürürlükte kalacaktır.

    antlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonunda taraflardan her biri söz konusu faslı kendi açısından feshetmek hakkına sahip olacaktır. keyfiyet, feshin bildirildiği tarihten itibaren bir sene sonra geçerli olacaktır.

    madde 18: bu antlaşma taraflarca tasdik edilecek ve tasdiknameler süratle ankara’da teati edilecektir. antlaşmanın tasdiklenmiş suretleri lozan antlaşması’nı imza eden devletlere gönderilecektir.

    ek: bu fasıl türkiye ile irak arasında sınır hattının cemiyet-i akvam’ın 29 ekim 1924 tarihli toplantısında kararlaştırılmış güzergâha göre tespit olunan kesin şeklini açıklamaktadır.

    http://www.devletarsivleri.gov.tr/…musul/1b_b14.htm
  • ufak bir degisiklik disinda, yunanistan'in ab ile ilk munasebetini resmilestiren atina antlasmasi'nin copy-paste yapildigi antlasmadir. turkiye ab'ye tam uye olmadikca ya da taraflar vazgectiklerini duyurmadikca gecerliligini yitirmeyecektir.
  • türkiye ile avrupa ekonomi topluluğu arasında ortaklık kuran antlaşma. türkiye aet'ye katılmak için ilk girişimlere 31 temmuz 1959 tarihinde başlamıştır. aet bakanlar konseyi türkiye'nin başvurusunu 11 eylül 1959'da incelemiş ve bundan sonra türkiye ile görüşmeleri sonucunda antlaşma imzalanarak, 1 aralık 1964'den sonra da yürürlüğe girmiştir.
    antlaşma esas olarak, iki taraf arasında gümrük birliğine dayanan bir ortaklık kurmaktadır. ortaklığın gerçekleşmesi ve türkiye'nin tam üye olarak topluluğa katılabilmesi için üç aşama öngörülmüştür. hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve son dönem. son dönemle birlikte türkiye'nin, topluluğu kuran roma antlaşması'nın bütün yükümlülüklerini üstlenerek, fiilen tam bir üye olması ve bu fiili durumun hukuki hale dönüşmesi için türkiye ile aet arasında bir anlaşma imzalanması kabul edilmiştir.
  • türkiye ile bulgaristan arasında 18 ekim 1925 tarihinde imzalanan anlaşma. osmanlı-rus savaşı (1878) ile 1925 yılları arasındaki zaman diliminde gerçekleşen karşılıklı göçleri kapsar.
hesabın var mı? giriş yap