• (bkz: highlander)
  • tanimi veya aciklanmasi zordur. bazı sözler vardır ki açıklanamaz, açıklanmaya ihtiyaç duymaz. bazı ruh halleri bazı ruhlara asla uğramaz. herseye ragmen, bazı ruhlar benzer, sanki bir düşü beraber yaşıyormuşçasına uyanmayı beklerler.
    bir sevgiyi kaybettiğinizde içinizde, o gittiğinde ve geri gelmeyeceğini bildiğinizde, onun bedeninde başka bir ruhun ikamet etmeye başladığını anlar ve çekilirsiniz bir zamanlar ibadet ettiğiniz vücuttan, o vücudun yaşaması için belki orada ruhunuzu bırakarak. o zaman ancak öldürür bir benzeriniz sizi.
    gerçek ölüm yaşarken kaybetmektir ruhunu.
    kaybetmek ve farkında olmaktır.
  • osip mandelshtamın 227 adlı -numaralı- şiirinin son kıtasını cevat çapan şöyle çevirmiştir:

    "yenisey'in aktığı geceye götürün beni,
    çamların yıldızlara değdiği,
    çünkü benim kanım kurt kanı değil,
    ancak bir benzerim öldürebilir beni."

    sonracığıma bir gün cezmi ersöz isimli zat, kitap fuarlarında ve kent sokaklarında, koltuğunun altında, kapağın üst kısmı görünecek şekilde taşıyacağı son kitabına isim ararken mal bulmuş mağribi gibi bu dizenin üzerine atlamış, bu çalıntı karizmayla (hem mandelshtam, hem de cevat çapan'dan olduğu için iki kat çalıntı) daha ne canlar yakmıştır (!). böyle durumları yaptırıma bağlayan bir yasa çıkarılmalı, resmi gazetede tekirdağ köftesiyle çerkez tavuğunun arasında bir yerde ilan edilmelidir. zira muhakkak ki nadezdha mandelshtam hanım bunun için ezberlememiştir 227'yi...
  • a: sana acı çektireceğim.
    b: bana acı çektiremezsin, ben zaten acıyım.
    diyaloğundan farksız birşeye benziyor
  • artık daha fazla böyle yaşayamazdı. içindeki o sadece ve sadece kendisine ait olan özü ortaya çıkarmak ve onu yaşatmak istiyordu. çünkü böyle, birden fazla ve kendisinin olmayan ve gerçek mi sahte mi olduğunun ayırdına varamadığı kişilikleri taşıyordu, sıkıntılı bir yük gibi... peki, gerçek ve sadece ona ait bir özü var mıydı onun? varsa neredeydi ve kimdi o? öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştı ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordu. belki de hiç olmadığı korkusuna kapılıyordu arada bir. sık sık o gerçek özünü bulabilmek, ona ulaşabilmek için eve kapanıyor, günlerce hiçbir arkadaşını, yakınını aramıyordu. kendisine yeni bir koza örmeliydi ve gerçek özünü bulduğunu sanıp, 'artık insanların içine çıkabilirim, onları gerçek kişiliğimle görüp, hissedebilirim' diye düşünüyor, yanlarına sevgi ve hasretle koşuyor, ama biraz konuştuktan sonra, konuşmanın yine kendisine ait bir öz olmadığını görüyordu. bir başkasıydı sanki o. ya da kimseye ait olmayan birinin özüydü taşıdığı. unutulmuş, tesadüfen bulunmuş ya da korkudan, kaygıdan alelacele oluşturulmuş yapma bir şeydi. o ânı kotarması için, ilişkileri geçiştirebilmek, kendini orada o an için var edebilmek için yarattığı sahte bir kişilikti sanki...

    bu yüzden arkadaşlarına dostlarına sevgiyle, umutla koşar, sonra da yapma kişiliğinin yarattığı sıkıntı, tatsızlık, boşluk belli belirsiz bir kasvet duygusuyla yeniden gerçek özünü bulmak için evine, odasına dönerdi. yine olmamıştı. içindeki o gerçek öz, eğer bir ara var olmuşsa onu belki de sonsuza kadar terk etmiş, onu böyle öksüz, hep doyumsuz, geçicilik ve kenarda kalmış olma duygularıyla bırakmıştı. bu hep geçicilik duygusuna, şu anlamsızlık duygusuna daha fazla dayanamazdı. bir gün gerçek kendisiyle buluşacaktı. bu tutkuyla bekleyiş, ona geçmişte bir ara, belki çok kısa bir süre bu özle birlikte yaşadığı inancını veriyordu. 'o vardı ki ben onu böylesine çok özlüyorum' diyordu... şimdiyse 'binlerce hiç kimseydi'. tek başına bile değildi. çünkü tek başına olmak bir sağlam varoluştu ve bakım isteyen bir şeydi. 'tek başınalık bir şans'tı.

    yalnız bile olamadığı, bir hiç kimse olduğu için bu yüzden kim gerçek dostu, kim düşmanı, kim onu seven, kim katili, asla içtenlikle anlayamıyordu, algılayamıyordu. işte bu yüzden onu gerçekten sevenleri göremiyor, onu pek de ciddiye almayanlara çok yakınlık duyduğunu sanıyordu. çoğu kez sevgisinden ve nefretinden emin olamadığı için hep endişeler ve kaygılar içinde ve güvensizlik duygularıyla yaşıyordu.

    hep bir doyum arıyor, ama yine hep açlık hissediyordu. kahramanlık yapmak, cesur serüvenler yaşamak istiyor, ama korkuları buna izin vermiyordu. hep o sahte kimliklerinin tümünden kurtulup çılgın ve başıboş bir aşk yaşamak istiyor, sonunda güvenli, ancak sıkıntılı, coşkusuz, tekdüze ilişkilere saplanıp kalıyordu...

    cezmi ersoze ait bir yazi
  • üçüncü tekil şahıs kardeşliğinin düzenlediği bir tür kafa yorma olimpiyatı
  • kitaplığımda bulunan cezmi ersöz kitaplarından sadece biri.inanılmaz keyifli bir kitap daha.okunması şiddetle tavsiye.
  • drizzt ve artemis entreriarasındaki ilişkiyi en iyi açıklayan söz.
  • (bkz: the one)
  • yıllar evvel okunmasına ve unutulmasına rağmen,birden ancak bir benzerim öldürebilir beni gibi bir pop-up ile gündeme gelen yazı.
hesabın var mı? giriş yap