• glasgow iskocya dogumlu filozof. ingilteredeki universitelerde calistiktan sonra 1969 da amerikaya tasindi. brandeis (1969 72), wellesley (1972 82), vanderbit (1982 88) ve notre dame (1988 ve sonrasi) da egitim verdi. onemli calismalari arasinda marxism and christianism ve after virtue vardir.
  • a short history of ethics adli kitabi sabanci universitesi'nde hukuk ve etik dersinde okutulmakta olan filozof.
  • erdem ahlakı' nın yeniden uyarlanabilirliğini savunan bir filozoftur. after virtue da, kısmen bu amaçla kaleme alınmış bir eserdir aslında. a short history of ethics' de mesela, erdem ve mutluluk temelli ahlak teorilerini tarihe dönüştüren kant' ın ödev ahlakına içten içe dokundurur: ödev ahlakı bir "yapılmaması gerekenler" ahlakıdır; kant bize ne yapmamız gerektiğini değil, ne yapmamamız gerektiğini söyler, bu yüzden ancak bir başka ahlak teorisi üzerine bina edildiğinde anlamlıdır.
  • "çağdaş erdem etiğinin en önemli savunucularından olan macintyre, erdemler üzerine kurulan ve gelenekten beslenen hayatın anlamlı bir hayat meydana getirdiğini öne sürer. çünkü erdemli hayatın anlamı, bir kişi belli bir ahlak geleneğine bağlandığı zaman ortaya çıkar. bunun nedeni, ahlak geleneğinin hayatlar için bir çerçeve temin etmesi, erdemler ve ahlaki pratikler için yenilik standartları sağlamasıdır."
  • john gray the enlightenment's wake kitabında haklı bir noktadan eleştiriyordu bu abimizi. eee babam haklısın modern ahlak felsefesi yalan dolan ne varsa geçmişte var ama zaten tüm seküler düzen hristiyanlıktan çıkmadı mı? tekrar hristiyanlığa dönmek bizi tekrardan sekülerliğe getirmeyecek mi?

    evet yazdıklarında çok önemli noktalar var ve tüm modern ahlak felsefesi literatürüne kolayca tercihlenebilir ama gray'in bu eleştirisiyle beraber değerlendirilmeli.
  • aynı zamanda yeni nesil bir çaylak arkadaş, "hoş geldin" entry'si de girmek nasip olur umarım. gıyabında bütün çaylak arkadaşlara en içten sempatimi iletmek istiyorum, bu sizin beklediğiniz sırayı apple kuyruğunda bekleyenler görse diz çöker tövbe isterler.
  • memleket sathında birden fazla türkçe çevirisine erişebildiğimiz yegane felsefecilerden biri. fark edildiği üzere mevzubahis zat'a filozof demedim, diyemedim. nihayet benim felsefe ile ilgim zaman zaman salt bir pragmatizme indirgenemeyecek düzeyde olsa da, benim konuyla ilgili değerlendirmemin ne kadar mühim olduğu da tartışmalıdır. mevzuya mütercim arif gibi girdim o yüzden çok uzatacakmışım gibi görünse de hayır uzatmayacağım.

    glasgow 1929 tevellütlü alasdair'in asıl çalışma konusu etiktir. türkçeye de çevrilmiş bulunan ethik'in kısa tarihi neredeyse kılavuz kitap niteliğinde sade bir dille yazılmış ve kendi ifadesiyle "hume, kant, mill ve moore cenderesine sıkışıp kalmış lisans öğrencileri için grek düşüncesini açıklamak" için kaleme alınmış bir eserdir. etik meseleleriyle öncelikli olarak ilgilenen ve dili sade bir eser arayanlar bu kitaba rahatlıkla başvurabilirler. alasdair kavramların belirli biçimlerdeki davranışlara yol açtığını bu nedenle de kavramlara müdahalelerin davranışlara müdahalelere de yol açacağını belirtmektedir:

    "kavramları değiştirmek davranışı değiştirmektir. bu yüzden sokrates'i ölüme mahkum eden atinalılar, 1666'da hobbes'un leviathan'ını mahkum eden ingiliz parlamentosu ve felsefe kitaplarını yakan naziler, en azından, felsefenin yerleşik davranış biçimlerini altüst edebileceğini kavramaları bakımından isabet buyurmuşlardı. ahlak dünyasını anlamak ve bu dünyayı değiştirmek, birbiriyle bağdaştırılamaz değildir."

    dolayısıyla görünen o ki, wittgenstein'ın felsefe her şeyi olduğu gibi bırakır dediği yerde, alasdair, marx'ın 11.tezine yakın durmaktadır.

    türkçedeki diğer eserlerine gelince, yeni çıkmış çevirilerden biri vakıf bank kültür yayınlarından erdem peşinde ; (sanıyorum önceki yıllarda da ayrıntı'dan da yayınlanmıştı) ve paradigma'dan yayınlanmış varoluşçuluk'tur.
  • kendisini okumaya gerek yok, harcadığınız zamanla açın aristo reyisi tekrar okuyun o zaten noktayı koymuş.
  • macintyre biraz kafası karışık bir adam. macintyre in çalışmalarını yalnızca aristo üzerinden okumak oldukça yanlış olur ki kendisi j. l. austin'den oldukça etkilenmiş bir adam. macintyre i diğer erdem felsefecilerinden ayıran en büyük etken bu adamın çalışmalarında kapitalizme yönelik sergilediği eleştirel tutum ki bunu kendi erdem teorisi içerisinde de ortaya koymaya çalışır. örneğin bu eleştirelliği rosalind hursthouse un çalışmalarında göremezsiniz. bu sebeple macintyre in çalışmalarında marksist etikten ve marx'tan esintiler görmek çok doğaldır. aristo politika da örneğin erdemlerin geliştirilmesinde işci sınıfını muaf tutar. çünkü ona göre bir marangozun yaptığı ancak kendi varlığını sürdürecek eylemleri sürdürmektir. yani ona göre işci sınıfı için; hayatını devam ettirmek, sürdürmek kişinin zihnini yakınsak (immediate) istekler ile meşgül olmasını gerektirmektedir. bu sebeple işci sınıfı erdemleri kazanacak gerekli boş zamana (leisure) sahip değildir. bu sebeple erdemleri kazanmak, geliştirmek polisin yöneticilerine yani boş zamanı olanlara uygundur. macintyre kendi erdem teorisinde tam bu noktada aristonun erdemleri geliştirmeye yönelik sergilediği özcü ve iş sınıfını dışlayıcı yaklaşımını değiştirmeyi hedefler. bu sebeple macintyre a göre erdem/ler yalnızca belirli bir practice ile etkileşim deneyim kazandıkça o practice bağlı içsel iyileri ortaya çıkaran faziletlerdir.
hesabın var mı? giriş yap