*

  • bir diderot kitabı
  • aktörlüğün tespit ve tespiti degistirerek gerceklestirme oldugunu anlatan muthis bir eser. bir bekciyi canlandirirken, -bekci- olmamali aktör. -bekciyi canlandiran aktör- olmali aktör.
  • diderot oyuncunun duyguda olmasının yanı sıra oyuncunun kontrollü olması gerektiğinin altını çizer.
    bu kontrollü olunması gereken durum tabi her zaman farklı yorumlanabilir.
    ancak kontrolden kastı öncelik ile şu örnek ile ele almalıyız:

    **sahne üzerinde gördüğü tokayı seyirciye farkettirmeden kulise ittiren oyuncu.
    esasında diderot bunu kastetmemiştir.
    diderot’un oyunculuk mantığında şöyle başlıklar vardır.

    *ruh haline göre iyi oynayan ya da kötü oynayan oyuncunun kontrolsüzlüğü oyuncuyu süreklilik içersinde başarısını, amacını engelleyecektir.

    *oyuncu eğer eylemlerini, imgelerini, duygularını, bir sistem ve mekanizma içerisinden ele alacak olursa süreklilik içerisinde oyuncunun başarısını ve amacını var edecektir.

    diderot'un üzerinde durduğu mekanizma

    tekniğin işin içine girdiği mantık, oyuncunun prova alımı ile sürekliliğe getirdiği çalışma;
    oyuncunun soyut, somut, maddi, manevi konularını kullanarak oyunculuk denemelerini bir dağınıklıktan bir düzene ve bir sisteme oturtması üzerinde durmaktır amaç der diderot.
    bahsettiğimiz sistem,
    oyuncunun;
    *konsantresinin sahne dışı etkenlerden bozulması,
    *yabancılaşmanın oluşumu ile seyirciye geçen mimik ve enerjinin illüzyonu kırmaması,
    *oyunculuğun abartı ve yapay olmaması,
    üzerine kuruludur.

    sahnede kodlanılmış duyguların sürekli ve aynı samimiyet ile çıkmasının oturtulması ve sürekli hale getirilmesi adına şöyle bir mantık çizer:
    oyuncu seçtiği imgeleri rolün alt metnine yerleştirerek doğru illüzyon noktasını bulması ile, prova alımı sonucu çalışmayı bir bütünlüğe kavuşturacaktır.
    ancak bu imgelerin etkisinin zaman ile kaybolmasının yanıtı olarak ta diderot, imgelerin güncelliğinin, oyuncu tarafından korunması gerektiğinin altını çizer.
    bu yolda oyuncunun tonu, mimiği, beden dili olarak doğal olanın ortaya çıktığının ya da oyuncuya doğala eriştirme konusunda basamak sağladığını söyler.
    oyuncunun mekanizma içerisinde olması, oyuncuya bir özgüven sağlar.
    bu özgüvenin illüzyonu yaratmada ya da illüzyona girmeye olanak sağlayacağını da dile getirir.
    hedef alınması gereken noktanın da samimiyet olduğunu ve bu samimiyet ile seyirciyi etkilemek gerektiğini söyler diderot.
    ''seyirci savunma kalkanlarını indirerek tiyatroya gelir ve oyun seyreder''

    oyuncunun samimiyeti

    her insanın samimiyeti kendine has biçimi ile ortadadır.
    önemli olan nokta ise;
    oyuncunun kendi samimiyeti, kendi var oluş duyguları ile oluşturduğu durum, oyuncunun kontrollü olmasına bir sebeptir.
    oyuncunun yaşadığı ülkenin, şehrin insanlarına, ahlakına ve kültürüne hizmet edecek ve etkileyecek olan biçim ve tonu kendi samimiyetine yedirmelidir.
    oyuncu kendi gerçekliğinden çıkarak belli başlı bir kalıp oluşturmalı, bu kalıbı seyirciye yansıtmalı, ve oyuncunun çalışması ile genel vizyondan samimi derecesine getirilmelidir.

    sahne üzerinde diğer oyuncu ile çalişmak

    bir'den fazla oyuncunun sahnede olması ile oluşturulmuş mantıktaki mekanizmanın işlevi adına, şu noktalar üzerinde durulmuştur:

    iki oyuncunun aralarındaki ilişkiden yararlanılarak yada sıfırdan var edilerek yaratılan imge ve duyu dünyasının oluşumları, tohumları, oyuncuların zihnen oluşturdukları mantığı birbirlerinin var oluşunun kilit noktalarını yakalayarak( kompleks, bilinçaltı iz ve noktaları) bilinçlice illüzyonu yaratmaları üzerine konuştuğumuz mekanizmayı işlevli kılacaktır.
    bu noktada diderot’un ''oyuncunun kendine ket vurmalarının başında, oyuncunun kendi varliği vardır'' mantığını dile getirip yorumlayabiliriz.
    oyuncunun varlığından kasıt, oyuncunun sahne dışında toplumsal ve bireysel edinimlerinin eşittirinde yatan karakteridir.
    diderot, karakteri kırmak ile oyuncunun oyuncu misyonunu bulacağını ve oyunculuk dışında kalan bireyselliğini, düşüncelerini özgür kılarak mesleğin insan üzerindeki etkileşimlerinin yerine getireceğini söyler.

    diderot, oyuncunun karakterini kırması ile, tüm dünya gerçekliğinin neden sonuçlarının
    içinde bulunarak yaşamasına değil, dışında bulunarak yaşamasının rolü, insanı, salt gerçeği belli bir düşünce akımının konu aldığı konu başlıklarından bakarak analiz eylemesinin oyuncunun konumu olarak belirler.

    peki nedir karakteri kırmak?

    örnek verelim: kendi yaşantısının gerçekliği içerisinde oluşturulan kompleksler kişiyi belli bir davranış biçiminde ilerletir.
    otomatik eylemleri dışarıdan gözlemlenir, resmedilir ve eylemlerin bir çizelge üzerinden ne olduğu, nasıl uygulandığının, nerede uygulayabileceğinin analizlerini yaparak, kişinin süreklilik içerisindeki eylemlerini ve amaçlarını ortaya çıkartır.
    bu kişinin özgür olduğunu varsayamayız. o sadece kendi benimsediği ve önüne sunulan gerçekler dünyasında ki konumunun durumunu var oluşu ile yaşar.
    bu konu, tiyatro ve yaşam olarak iki ayrı konuda tartışılabilir esasında.

    tiyatrodan ele alacağımız konuda;

    karakterin kırılımı, kişiyi günümüzde de geçmiş zamanı da kapsayan dilimde özgür kılacaktır.
    bu özgürlük, oyuncuya vizyon sağlayacak ve konsantresi bir yana kişisel yaşamına da, bilinç altı kavramlarından, var oluşunu oluşturan eylemlerinde, duyu ve duygular üzerinden edindiği:
    kırılganlık, nefret, sığınma gereksinimleri, kıskançlık, yedirememe, kin, sevgi v.b. hayatın içindede, tiyatroda da çok önemli olan kavramları otomatik biçiminden çıkararak oyuncuyu bilinçli bir insana çevirip özgür kılacaktır.
    oyuncunun beraberinde sahneye çıktığı insanlar ile bu paylaşıma girerek tekniği var ettiği yerde bu gerçekleri kullanacak oyuncuların her yönden olumlu sonuçlar doğuracağını dile getirir diderot.
    karakteri kırmaktan kasıt basitçe kişinin kendi ile yüzleşmesidir.
    oyuncu arkadaşları ile de rahatça bu yüzleşmesini paylaşmasıdır.
    kumpanyanın ilkesinin bu olmasını dile getirmiştir.
    oyuncunun belli bir yönlendirme ya da bireysel izlenim yolu içerisinde kendi oluşumunu, kendi varlığını kırma denemelerinin sonucunda, seyircinin oyun üzerinde gözlemlediği, oyuncunun gerçekten illüzyona girdiğidir. oyuncunun kendi karakterinden bir saniye bile mimik ve enerji olarak fire vermemesi ve samimi olması, oyuncunun misyonuna yerleştirecek faktörlerdir.
    diğer yönden yapılan yapaylıkların altında çatışmalar, beklentiler, baskılar, korkular, kişisel duygular ve tatmin arayışının sahne üzerinde, oyun esnasında yaratımı tespit edilen öğelerden bazılarıdır.

    sahne üzerinde diğer oyuncu ile ilizyon yaratmak

    karakteri kırmak mantığından yol alan bilgilerin paylaşımı, oyunculara büyük bir yarar sağlayacaktır.
    oyuncuların bu mantık üzerinden beraber paylaşacakları ;
    *politik gerçekler ve konumları
    *toplumsal kurumlar, amaçları, kuralları
    *tarihin güçlü ve demode konu başlıkları
    *içsel gerçeklikler
    *saplantılar
    *kompleksler ve bilinçaltı noktaları
    *neden sonuç ilişki teorisi

    bunun gibi konu başlıklarından yararlanmaları, rolleri için bulacak imgeleri iki tarafında ortak noktada seçimi, bahsettiğimiz soyut mekanizmayı güçlü hale getirecektir.
    bu imgeler, rol repliklerinin alt metni olarak varsayılabilir. veya oyunun içeriğinin empatisi yolunda kullanılabilir. bu işleyiş ortaya güçlü duygular çıkaracaktır.

    karakteri kirmak üzerine denemeler

    -ben gururlu bir insanım. gururumu çiğnetemem! asla! hiç bir zaman.
    - bizim töremizde böyle şeyler yoktur.
    -mastürbasyon yanlıştır kimse bilmesin. kendimden utanıyorum.

    akla gelip gelemeyecek, yukarıda yazılı olan mantık ve zihniyet benzeri yaşayış içerisinde olan karakterlerin oyunculuk mantıklarında kıracakları öğrenim bilgileri bir süreden sonra insanı belli başlı bir düşünce sistemine yönlendirecektir.
    oyuncu karaktersiz olan bireydir der diderot.

    tabiî ki karakterin kendi hayatının gerçek noktalarına inip farkındalığına var oluşunu eklemesi veya bu noktaları sorgulaması kolay veya basit bir çalışma değildir.
    bu konumda oyuncuya yol gösterimler diğerleri tarafından gerçekleşse bile oyuncunun kendi konumlandırması ile kendi empati değerlerini kullanması gereklidir.
    diderot oyunculuk üzerine aykırı düşünceler kitabında ideal oyuncuyu aramıştır.
  • iki konuşmacı var. bunlardan biri, diderot'nun kendisi ve ortak dostlarının eseri hakkında yorumu sorulması üzerine o eserden yola çıkarak oyuncunun nasıl olması gerektiğiyle başlayıp, insan karakterine dek tartışıyorlar. diderot, çoğunluğun aksine; oyuncunun duyarsız olması gerektiğini, ancak bu şekilde zirveye çıkabileceğini savunarak bu yönde birçok argüman ileri sürüyor. aykırı olan da bu; zira "bunu sokakta söylesem beni taşlarlar," diye ekliyor. *
  • türkçe'ye sabri esat siyavuşgil tarafından çevrilmiştir.

    milli eğitim bakanlığı yayınları, 1962.
hesabın var mı? giriş yap