• cumhuriyetin kuruluş yıllarından kalma bir terim. bu, aslında türkçeleşmiş halidir. orjinaline "affairism" demek icab eder. isim babası da ismet inönü'dür. nedir bu aferizm? şimdi, cumhuriyet kurulduktan bir süre sonra (ama kısa bir süre sonra) hem milletvekili hem de iş takipçisi bir sınıf türedi. bu sınıf genç cumhuriyete inanan devrimci güruhu çok rahatsız etti. ancak tüm bu rahatsızlığa huzursuzluğa rağmen bu sınıf bir türllü kurutulamıyordu. peki bu terim nereden gelmekteydi? iş bankasından. zira bu sınıf bu işleri çevirirken büyük ölçüde iş bankası olanaklarından faydalanmaktadı. iş'in fransızcası olan affair, mevzudan şifreli bahsedenler için neredeyse bir parola haline gelmişti. bilhassa da inönün'nün ağzında. neyse efendim şeyh sait isyanı'ndan sonra tekrar başvekil olan inönü'nün bu sınıfın üzerine gidip meseleyi halletmesi çok beklendi o vakitler. ancak inönü'nün bu ikinci başvekillik döneminde pek rahat olduğunu, bu işlerin üzerine pek gitmediğini anlatır dönemin önde gelen şahsiyetleri. neden sonradır ki bir hareketlenme başlamış, ancak halkta ve devrimcilerde umut epey kırılmıştır.
  • yapılan her başarılı işi taktir etmek, tebrik etmek gerektiği gerçeğine inanan bir akım..
    (bkz: aferim)
  • fr. affairisme den gelen, ticari işleri her şeyin önünde tutma eğilimidir.

    türkiye iş bankası: fr. banque d'affaires den esinlenerek türetilmiştir.
  • ittihat ve terakki döneminde ufak ufak başlayan, büyüyüp serpilmesi hatta öncelikle baş vermesi* için potansiyel yerli burjuvanın sırtının devlet tarafından okşanması, yanağından makas alınması olayıdır. ideokonomik sevici olarak ittihat ve terakki döneminin itibar-ı milli bankası'nın yerini cumhuriyet döneminde iş bankası almıştır.
  • kuvayı milliye döneminde yararlık gösterip, cumhuriyetin ilanından sonra siyasete atılan ve daha önce edindikleri nüfuzlarını ekonomik çıkar sağlamak için pazarlayan bir grubun eylemini anlatmak için kullanılan kavram. kabaca işin zahmetini biz çektik, parasını da biz kazanacağız zihniyeti, bir nevi dolapçılık.

    kemal tahir yol ayrımı romanında falih rıfkı’nın ağzından şöyle anlatır aferizmi:

    “başvekil ismet paşa ve arkadaşları aferizme karşı mücadele ediyorlardı. başvekil:

    ‘- bir iş ki, kimse yapmaz, devlet yapar, bunu anlıyorum. bu iş ki, hususi bir teşebbüs yapar, bunu da anlıyorum. fakat, devletin nüfuzunu kullanarak şahıslar veya bankalar yapar, bunu anlamıyorum. ben devletçilik denen şeyi anlarım, fakat, dolapçılığı anlamam’ diyordu.”
  • mevzuu hakkında, sizi bıktıracak ölçüde iktibaslar ve elbette ki dipnotlar ile detaylı olarak bilahare yazarım ancak "tarihçe" namına bi bakınız verdikten sonra kısaca özetleyeceğim:

    (bkz: yeni zenginler)

    çoook alengirli "işler" bunlar.. ismet inönü, bu işin üzerine gidemezdi çünkü bizzat kardeşi hasan rıza temelli epey dolap döndürüyordu. vaktiyle havuz dergisinin yazarı olan cemaatçinin haberindeki adnan menderes'in de geçmişi kurcalamamasının nedeni, başvekil koltuğuna oturduğunda tufeylilerin "ağası" celâl bayar'ın devletin tepesine konmasıydı. endişeli kemalist entelijansiya ne derece etkili olabilirdi? bab-ı ali'de mi?

    bu "havuzda" işlerine bakan yunus nadi ve ali naci karacan'ın domine ettiği bab-ı ali..
  • yandaş medya'nın günümüzde temsil ettiği akım.

    (bkz: oportünist)
  • ülkenin içine düştüğü girdap
  • 5 silahsorler...
  • (bkz: iş bankası)
hesabın var mı? giriş yap