• ismi, filmdeki kadını bir tesirler yumağının altında mağdur gibi görmeniz yönünde büyük bir baskı oluştursa da film boyunca kadının öyle büyük bir tesir dalgasına maruz kalmadığını görmek insanı şaşırtabiliyor. bir işçi karısı olarak standardın üzerinde bir evde yaşıyor, anlayışlı sayılabilecek bir kocası var, çocukları sıradışı bir zıpırlık yapmıyor, üzerinde öyle aman aman bir yük de yok. film in medias res bir yapıda olduğundan göreceğini zamanında görmüş desek anca ve herşeye rağmen, ne yapıp etse de karısının haline bir çözüm bulamayan işçi kocanın filmidir bu, fikrimce. o halde bunun, daha geniş bir etkinin, kadınları ev işlerine ve çocukların bakımına mahkum eden bir "düzen"in eleştirisi olarak görüp, tüm annelere adanmış bir film olduğunu kabul edecem ben. fazla içeriksiz bir yorum olacak ama sineması da "eh fena değil". gena rowlands, john cassavetes, peter falk güzel insanlar ama, sırf onlar hatırına iyi film diyorum, hoş film diyorum.
  • her ariza kadin filmi gibi tasimasi agir bir film. nick’in yana yakila burasi neden gercek bir “ev” olamiyor diye beyhude isyanlari, mabel’in babasina “will you please stand up for me?” (hem “benim icin ayaga kalkar misin” hem “beni kollar misin” anlamlarini beraber dusununce) diye sormasiyla babasinin kizini bir deli olarak gordugu icin anlamsizca masanin onunde ayaga kalkmasi ve kizini kucuk dusurmesi filmin kilit noktalari nazarimda. sosyal normlara aykiri davranan, gonlunun istedigi gibi hareket eden, ama diger yandan baskalarini memnun etmek icin ne yapmasi gerektigini "cilginca" anlamaya calisan ve bu yuzden de surekli surekli yanlislar yapan, dilin ikilikleri uzerinden hareket ettigi icin babasiyla dilleri uyusmayan, ve dolayisiyla hala iyilesemedigi varsayilan bir kadinin filmi. bu kadinin kocasinin ve cocuklarinin rezil oluslarinin filmi. ve de ve de

    --- spoiler ---
    arzuyu duzene boyun egdirmeden son bulmasiyla aykiri bir film.
    --- spoiler ---
  • bu sene ankara uluslararası film festivali kapsamında gösterilecek olan film.
  • avrupanın adı anılmasa da amerikanın üzerindeki boyunduruğudur bu film gena rowlands ın psikotik halinin açıklaması western adamlarının yalnızca suret değiştirmesinden kaynaklanan bir boyunduruktur, in medias res diyerek gecilemeyecek bi düzlem var bu filmde, bergamnaın silencındaki kadın imgesiyle bu filmdeki kadın imgesi her ikisi de zır delidir fakat o kadar ulaşılmazdır ki tapınılacak kıvamda sunulur, sonunda kadın uymaz topluma toplum uyar kadına sike sike amerikadanın gecirmekte olduğu değişimdir sözkonusu olan, düzelmekte fireler vermekte olan bir komüniti ve buna direnemeyen dağa doğrusu direnen kadındır sorunsal olan filmin karakterlerine göre, kadın reklam filmlerinden fırlamış bi obje değildir çünki, olmamaktadı, daha çok söylenir aslında ama inanılmazzzz bi filmdir bu film, gena rowlands ın mabel ini gördükten sonra marla singer da neymiş bre deyuss dedirtmiştir,
    faces tan önce izlenmesi gerekendir bence özelleikle cassavetes le ilk defa tanışılacaksa
  • kalan son insanlara bir ağıt...
  • sadece birisinin nasil rol yaptigini seyretmekse amac seyredilebilir, yoksa ikibucuk saat boyunca cekilen eza ve cefanin haddi hesabi yoktur. ariza insanlari analiz etmekten hoslananlara guzel bir bilmece de olsa, normal hayatin kucuk parcalarini bu derecede dramatize etmenin niye cazip oldugunu cozebilmis deiglim.
  • çatlak bi kadınla, hatrı sayılır çatlaklıkta bi adamı anlatan çatlayık film. nevrotik kadınların hikayeleri her zaman iş yapar ahbap. izlemen için baskı kuruyorum. şimdi sen de baskı altındasın: (bkz: a suser under the influence)
  • başarılı bulmadığım ender filmlerden fakat gena rowlands'ın oyunculuğu için izlenmesi hatta izletilmesi gerekmekte.
  • gena rowlands'in bu filmde oscar alamamasının tek sebebi, ellen burstyn'le çok benzedikleri için jürinin kişileri karıştırmasıdır diye düşünüyorum. evet, 70/80/90'larda ikinci dünya savaşı mağduru, siyah, gerizekalı ya da sakat falan oynadığınızda neredeyse oscar'ı garantiliyordunuz, ne oldu da rowlands bunlara rağmen ödülü alamadı halâ anlam veremiyorum. bu arada kate winslet'ın bu konuda extras'da mükemmel bir taşağa sarma olayı vardı, üç yıl sonra hakikaten bu olayın üstüne ikinci dünya savaşıyla ilgili bir filmden oscar aldı. buradan ricky gervais'in yüzsüzlüğü için yanaklarından öpüyorum o sebeple entry'nin de başında politically correct olmaya özen göstermedim. rowlands'in bence buradaki oyunculuğu, daniel day-lewis'in de yine ödül alamadığı gangs of new york'daki muhteşem yaratık "butcher" rolüyle örtüşüyor. gerçek olduğunu çevrenizde bu konuda (eğer örneğin rowlands için akıl hastası, day-lewis için de zalim) birisi yoksa pek emin olamıyorsunuz ama bir hastanede bu bölüme girmişliğiniz varsa ya da örneğin ailenizin malları bir şekilde day-lewis'ın canlandırdığı insana geçmişse anlayabiliyorsunuz.(benim geçmedi ama o insanı biliyorum)

    bence filmin tek eksiği geniş lensler. eğer bu filmde çeşitli anlar geniş lenslerin yaydığı o tekinsiz mide bulantısını verebilmiş olsaydı, müthiş bir yapım olurdu. bu filme sinematograf olarak terry gilliam girseydi mesela filmin ilk 15 dakikasında boşalırdım.

    ps:ayrıca shameless'da joan cusack'in birebir gena rowlands'i kopyaladığı görülebilir.

    ps2: who's afraid of virginia woolf'daki elizabeth taylor'la beraber gelmiş geçmiş en iyi hasta kadın performansı olduğunu düşünüyorum. oradaki elizabeth taylor az önce aklıma geldi.
  • sinema gibi sinema! müthiş oyunculuklar, müthiş bir kamera kullanımı. söylenecek her şey az gelir..
hesabın var mı? giriş yap