*

  • franz kafkanin olmeden once yazdigi son oyku... otobiyografik ogeler barindirir ve bir tur veda mektubu gibi de okunabilir...
  • franz kafka'nın 4 kısa hikayesinden oluşan kitap.
    kısa hikayelerin isimleri sırasıyla şöyledir ;

    *ilk acı
    *küçük bir kadın
    *açlık sanatçısı
    *josephine,şarkıcı ya da fare insanlar

    belki de ilk defa franz kafka'nın bu kadar sade ve akıcı bir dil kullandığına şahit olunmuştur..banu ırmak'ın çevirisi de takdire şayandır.
  • ülkemizde 6 45 yayincilik tarafından yayınlanmış franz kafka hikayesidir.
    hikaye, yalınlığının yanısıra, içinde bulunan sürreal tiplemeler ile dikkat çeker. bu tipler kitabın içinde 2-3 resim ile işlenir, bir hayli etkileyicidir.
  • kafka'nın en güzel hikayelerindendir. aslında sadece hoşuna giden bir yemek bulamadığı için aç kalmayı tercih eden ama kimse tarafından anlaşılamayan; "dürüstlükle çalışan" ama "insanlar tarafından hakkı yenen" açlık cambazının ölümünün ardından kafesine bir panter yerleştirilir. belki de öykünün en can alıcı kısmı bundan sonrasıdır.
    "açlık cambazını otlarle birlikte gömüp kafesini genç bir pantere verdiler. vahşi hayvanın kafes içinde kendini oradan oraya atışını seyretmekten en duygusuz kimseler bile haz duyuyordu. hiç bir eksiği yoktu hayvanın. canının istediği yiyecekler bakıcılar tarafından getirilip önüne konuyordu. hatta bir tutsaklık duygusu hissetmediği bile söylenebilirdi. gerekli bütün erdemleri fazlasıyla kendisinde barındıran bu soylu vücut, adeta özgürlüğünü de beraberinde yaşıyordu; herhalde ağzının bir köşesinde taşıyordu bu özgürlüğü. yaşama tutkusu öylesine bir ateşle hançeresinden çıkıyordu ki, seyirciler için buna katlanmak biraz zordu. ama yine de korkularını yenip kafesin çevresini sarıyor ve hayvanın seyrine bir türlü doyamıyorlardı."
  • "çünkü sevdiğim yiyeceği bulamıyorum. eğer bulsaydım, inanın bana, ben de siz ve diğerleri gibi tıka basa karnımı doyururdum."
  • --- spoiler ---

    "... açlık gösterilerinin tam anlamıyla memnun kalmış tek seyircisi yine kendisi olabilirdi. gel gelelim açlık şampiyonu da bir başka bakımdan asla memnunluk duymuyordu; belki de kendi şahsına karşı beslediği hoşnutsuzluk, onun bu kadar zayıflamasına yol açmaktaydı."

    kendinden bu denli hoşnut olmamak. burda bay kafka'nın açlık şampiyonu karakteriyle kendini eşleştirdiği söylenebilir. lakin bu noktada, kafka'nın hâlen tanrı-yazar olarak hikâyesini yazmadığını görmek çok güzel, ne alçakgönüllülük. yukardaki alıntıdaki 'belki de' lafının tazeliği:

    -peki neden aç kalmak zorundasın?
    -çünkü ister istemez(!) aç kalmak zorundayım,
    -bak sen! peki, neden aç kalmak zorundasın?
    -çünkü.. çünkü hoşuma giden yemek bulamıyorum. bulsam inanın ki böyle bir ün peşinde koşmaz, ben de sizin gibi, başkaları gibi karnımı tıka basa doyururdum.

    hayır, hoşnutsuzluk değil bu kadar zayıflamasına yol açan şey. bu kadar basit. başkalarından farklı olmamızın nedeni bu kadar basit. yalnızca hoşuna giden bir yemeğin olmaması farklı kıldı. kafkayı farklı kılan hangi basit neden? alçakgönüllülük yalnız biri olurdu şüphesiz.

    --- spoiler ---

    nerden tutarsanız tutun elinizde kalıyor, hangi bağlamda tabii?

    "son on yıllarda açlık şampiyonlarına rağbet hayli azaldı". bu onların sorunu, onlar düşünsün, seyirciler.

    bazıları için "bir panter hikâyesi"*.
  • açlık şampiyonu gibi anlamsız bir isimle çevrilmiş, adı açlık sanatçısı olması gereken kafka öyküsü. bir kitabın adı, bir öykünün adı çok satsın falan gibi kaygılarla değiştirilmiş olabilir. ama açlık sanatçısı adı açlık şampiyonu gibi çiğ bir adla daha çok beğenilir mantığı nereden vahiy olmuştur çevirmene bilinmez. güzel kafalar bunlar.
  • kafka'nın hayatının bir özeti gibidir bu öykü. toplumun sanatçıya bakışını, sanatçının yalnızlığını ve sanatıyla birlikte çektiği acıyı her zaman olduğu gibi yine mesel tarzında anlatır kafka. ama öykü sadece sanata yönelik anlamıyla değil, gerçek anlamıyla da kafka'yı anımsatır gibidir.
  • yaşamının son haftalarında iyice ağırlaşan tüberkülozun boğazında yarattığı tahribat, kafka'nın yemek yemesini imkansız hâle getirir. ölümüne de, yıllar boyu çektiği tüberküloz değil, açlık sebep olur.

    "bir açlık şampiyonu" ise kafka'nın ölümünden iki yıl kadar önce, diğer birkaç kısa hikâyeyle beraber 1922'de basılır, ve sağlığında basılan son kitabı olur.

    kafesininin dibinde biriken artıklarla beraber dışarı atılarak yerini güçlü, çetin bir pantere bırakan açlık şampiyonu, birkaç sene sonra yatağında büzülmüş bir vaziyette, amansız bir yalnızlığın içinde açlıktan ölecek olan kafka'dır bir bakıma.
  • açlık sanatçısının son ana değin bedeniyle dillendirmekten taviz vermediği mesajı ne olabilir diye düşünürken aklıma şu dizeler geldi:

    "aşk kırıntısıyla doymaktansa
    tek başıma aç kalırım bu hayatta"
    https://www.youtube.com/watch?v=ue2gxrou9x0
    (kafka aşkı konu alan bir öykü bırakmamış olsa da, gregor samsa'yı hayal ederek "aşık samsa" adında bir öykü yazmıştı murakami)

    kırıntılarla doymak yerine aç kalmak.."ya hep ya hiç"in mantığı işler anoreksiğin zihninde.
    "çünkü sevdiğim yiyeceği bulamıyorum. eğer bulsaydım, inanın bana, ben de siz ve diğerleri gibi tıka basa karnımı doyururdum."

    açlığı sanatçı olarak kabul edilmeden önce de vardı "açlık sanatçısı"nın. temel açlıktır onunkisi, bir süreliğine sanatçı olarak kabul görmesiyse açlığını besleyen minik bir doyumdur.
hesabın var mı? giriş yap