• 1967 yapımı charlie chaplinin son filmi. başrollerde marlon brando ve sophia loren var. ayrıca kendisinin ilk ve son renkli filmi.
  • romantik komedi türü eski filmleri sevenlere tavsiye edilesi bir film.

    --- spoiler ---
    filmde, gemiyle hong kong'a gelen bir petrol kralı ogden*'in, bir geceliğine kendisine eşlik etmesi için tanıştırılan beyaz rus göçmeni natascha* ile karşılaştıktan sonra başına gelenler konu edilir. natascha ogden'le tanıştığı gecenin sonunda ogden'den habersiz kaçak yoldan amerika'ya girebilmek için gemide saklanır. gemi hong kong limanından hareket eder. olaylar gelişir.
    döneminde bu filmi sinamada seyredebilmiş olanların aklında, nedense bu film sophia loren'in gemi güvertesinden denize atladığı sahne ile kalmıştır.
    --- spoiler ---
  • müthiş bir kadrodan vasat bir film. 1967 yapımı ama 30'lar 40'lar havası hakim. bunda da chaplin'in senaryoyu o yıllarda yazmasının etkisi olabilir. esmerler esmeri sophia loren'in filmde bir beyaz rusu canlandırması ve 33'ünde olmasına rağmen suratının 40'larında gözükmesi hoş şeyler değildir.

    filmin seti korkunçtur. marlon brando öpüşme sahneleri sırasında loren'a "burun deliklerinde kıllar olduğunun farkında mısın?" demiş, loren de çılgına dönmüştür. ayrıca chaplin, oğlu sydney chaplin'i çekimler sırasında herkesin gözü önünde baya baya azarlamıştır. bunun üzerine marlon brando sinema tarihindeki yerini teslim edip, filmlerine hayranlığını belirtmekle birlikte chaplin için "gördüğüm en sadist adam" demiştir. chaplin de metot oyuncusu olduğu için çalışmakta zorlandığı brando için "impossible" demiştir. sonuçta chaplin'in son filmi gişede batarken, üstadı da depresyonlara sokmuştur.
  • oyuncular kralı marlon brando'nun yer yer vasatın altında figürler sergileyebildiği, güzel güzeli sophia loren'ın ise yer yer abartılı çirkin oyunculuk döktürebildiği şarlo filmi. fazla kafaya takmadan izlendiğinde ise çerez niyetine. leziz. antep fıstığı değil belki ama soslu fıstık. afiyet olsun.
  • müthiş bir kadrodan, kağıt üzerinde güzel bir senaryodan vasat bir film çıkmıştır. bu tarz konuların işlendiği pretty girl, sokak kızı ırma gibi romantik komedi filmleri tutmuştur genelde. fakat bu filmde bir eksiklik var sanki. bunu da marlon brando'nun bu tarz bir rol için fazla ciddi olmasına bağlıyorum. daha eğlenceli olabilirdi film. belki de yönetmen charlie chaplin ile marlon brando arasındaki gerilim filme de yansımıştır. sophia loren ve marlon brando arasında bir soğukluk hissediliyor sanki.
  • neredeyse tamamı bir gemi kamarasında geçen nahif film. sophia loren dişiliğinden ziyade sevimli mimikleriyle ön plana çıkmış. marlon brando ise zaten abide-i karizma. dekoru, renkleri, oyuncuları ile gayet güzel bir film. 1960'ları sevenlere ve hoş zaman geçirmek isteyenlere tavsiye edilir.
  • az önce bitirdiğim film.

    sophia loren ya da marlon brando'nun oyunculuklarının dışında filmin en heyecanlı yanı martha'nın yani tippi hedren'in gelişini beklemekti.
  • charlie chaplin'in müziklerini yaptığı, yazdığı ve yönettiği 1967 ingiliz romantik komedi filmi, eser aynı zamanda yönetmenliğini, senaristliğini, yapımcılığını ve müziklerini yaptığı son filmdir.

    senaryo 1922 tarihli my trip abroad adlı kitabında bahsedilen eski bir rus aristokratının hayatına da dayanmaktadır.

    filmde marlon brando ve sophia loren'in yanı sıra sydney chaplin (chaplin'in oğlu), tippi hedren, patrick cargill ve margaret rutherford önemli yardımcı rollerde rol aldı; chaplin ayrıca ekrandaki son cameosunu bu filmde gerçekleştirir.

    chaplin'in yazdığı bir basın açıklamasına şöyle demişti., "bu fikir 1931'de şangay'a yaptığım bir ziyarette rus devrimi'nden kaçmış bir dizi unvanlı aristokratla karşılaştığımda ortaya çıktı.''

    film, paulette goddard ile stowaway adı altında 1930'lardan beri geliştiriliyordu. ancak, boşanmalarının ve ardından hayatındaki pek çok sıkıntılı olayın ardından chaplin, 1960'ların ortalarında üretime hazır olana kadar üzerinde çalışmaya devam etti.

    nihayetinde bu onun tek renkli filmiydi ve chaplin'in yönettiği ve önemli bir rol oynamadığı iki filmden biriydi (diğeri 1923 yapımı a woman of paris).

    film, 5 ocak 1967'de londra'da gösterime girdi ve eleştirmenlerden olumsuz eleştiriler aldı. avrupa ve japonya'da büyük bir başarı elde etmesine rağmen, müzik parçasının başarısı bütçeyi karşılayabilse de gişede hala düşük performans gösterdi.

    filmin chaplin tarafından yazılan ve petula clark tarafından seslendirilen tema şarkısı "this ıs my song" dünya çapında bir başarı elde ederek birleşik krallık, irlanda, avustralya, hollanda ve belçika'da liste başı olurken, birleşik krallık'ta üç numaraya ulaştı.

    chaplin, senaryonun bir taslağını 1930'larda, o zamanki eşi paulette goddard için bir başrol aracı olarak the stowaway çalışma başlığı altında yazmıştı. ancak goddard, the great dictator için çalışırken paramount pictures ile bir sözleşme imzaladı ve ertesi yıl chaplin'den ayrıldı. chaplin ve goddard, boşanma anlaşmalarında birlikte bir film daha çekmeyi kabul etseler de, fikir asla gerçekleşmedi. sonraki yıllarda chaplin, "buraya biraz ekleyerek, oradan biraz keserek" senaryo üzerinde adım adım çalıştı.

    1963'te chaplin'in bir arkadaşı, rus prensesi natascha'nın başrolü için ona sophia loren'i önerdi. ogden karakteri için başlangıçta rex harrison veya cary grant'in rolü oynamasını istedi, ancak sonunda marlon brando kadroya alındı. 1965'te hem brando hem de sophia loren senaryoyu okumadan filme başladılar.

    alfred hitchcock'tan ayrılan tippi hedren de senaryoyu okumadan filme imza attı ve rolünün önemsizliğini öğrenince hayal kırıklığına uğradı. chaplin ona uyum sağlamaya çalışsa da başarabrando özellikle chaplin'in filmde destekleyici bir rolü olan oğlu sydney'e zalimce davrandığını düşündüğü bu davranışa öfkelendi: "chaplin muhtemelen şimdiye kadar tanıştığım en sadist adamdı."

    chaplin, oğlu sydney'i ve en büyük üç kızını kamera karşıısnda rol aldı: geraldine (46. ve 65. dakikalarda), josephine ve victoria chaplin (92. dakika). (dvd süresine göre)

    prodüksiyon 25 ocak 1966'da londra'nın hemen dışındaki buckinghamshire'daki pinewood stüdyolarında başladı. film, fahrenheit 451'den sonra universal'ın avrupa'daki ikinci birimiydi. brando'nun geç gelmesi ve ardından apandisit nedeniyle hastaneye kaldırılması nedeniyle prodüksiyon sık sık kesintiye uğradı.

    brando, chaplin sette sürekli kavga ediyordu...

    hatta brando bir defasında sette yüksek sesli olarak chaplin'in soğuk zalim, acımasız, işe yaramaz bir insan olduğunu söylemişti.

    17 mart 1967 tarihli new york times film için şöyle yazmıştı ''bay chaplin eğer sinemayı gerçekten sevseydi, bu filmden sonra utanıp bir daha perdeye bakamazdı.''

    zamanında oldukça sert eleştiriler alsa da günümüzde özellikle abd hükümeti ve halkının bakış açıları değiştiği için tekrardan değerlendirilen film sinema klasikleri arasında ve benim de kişisel olarak en sevdiğim dvd'lerim arasında.
hesabın var mı? giriş yap