• pattern recognitionin türkcesi.
  • belli bir siraya gore dizilmis sayi ve sekilleri tanimaya yarayan teknoloji. ornegin, yuz, iris, parmak izi giris oruntuleriyle kisi tanimlama ve yetkilendirme gibi. dna kimliklendirme, konusma tanima gibi.
  • pattern algoritmaları ile yapılan finansal analiz tekniği
  • ray kurzweil'in türkçeleştirilen kitabında şekil tanıma için çok da uygun olmayarak önerilen bilişsel işlevdir
  • bütün problem çözme metodlarının kökü olan olay.
  • (bkz: yuval noah harari) 21. yy icin 21 ders kitabında insanin oruntu tanima yetkisinde hareketle şöyle der; "geçtiğimiz yıllarda yapılan sinirbilim ve davranışsal ekonomi araştırmaları, bilim insanlarının insanin işletim sistemine erişim sağlamasına ve özellikle nasil tercih yaptığını daha iyi kavramaya izin verdi. ne yiyeceğimizden tutun kiminle sevişeceğimize kadar verdiğimiz bütüny kararlar; gizemli bir özgür iradeye bagli olarak değil, olasılıkları bir salisede hesaplayan milyarlarca nörona bağlı olduğu ortaya çıktı. insanin tarih boyunca yere göğe sığdıramadığı insani sezgiler aslında bir örüntü tanıma yetisidir."
  • dünyada iki tür insan vardır* bu sınıflandırmayı aklınıza gelen her açıdan yapabiliriz elbette.
    benim burada söyleyeceğim “baktığı her yerde örüntü bulmaya çalışanlar, yani örüntü arayanlar” ve “bunu hiç çekici bulmayan, yani ilgilenmeyen insanlar”.

    şizofreniler ve şizofreni olmayanlar için de geçerli olabilecek bu önerme (deliler ve dahiler arasındaki ince çizgiden de görüleceği üzere beyinleri yanlış veya doğru, sürekli örüntü arayanlar ile gerçek örüntüyü fark edenler, ayırt edenler olarak görebilirsiniz bunu. beyinlerinin çalışma şekli arasındaki farkları bir başka entryde açıklamaya çalışmıştım), aslında temelde evreni matematik olarak görenler ile görmeyenleri ifade eder. matematikçiler ve matematikçi olmayanlar.

    douglas hofstadter, bir kitabında der ki “matematikçiler görünürde hiçbir örüntü olmayan yerlerde, ellerinde olmadan kolayca örüntü arama dürtüsünün çekiciliğine kapılan kişilerdir. onları besleyen enerji, ruhlarındaki ateşi tutuşturan şey, görünürdeki düzensizlikte düzen arama tutkusudur.”

    insanları böyle bir sınıflandırmaya gitmek de aslında bir çeşit örüntü bulma dürtüsüdür. öyle ya insanlar arasında böyle bir örüntü vardır: örüntü arayanlar kümesi ve aramayanlar kümesi.

    diğer yandan nörobiyolojik olarak tüm memelilerin (belki de canlıların) nöral ağları yoluyla dış dünyayı sürekli olarak örüntü tanıma yoluyla anlayabildiği, karar verebildiği (bayesian karar mekanizmaları) sürece hayatta kalımını sağladığı bir gerçek.
    yazdıklarım bu gerçekten bagımsız olarak tüm memeliler (spesifik olarak insanlar) özelinde yeni bir alt küme daha oluşturmayı amaçlıyor.

    bazen bir matematikçi (ya da beyni bu şekilde çalışan bir insan diyelim; bu illa ki okulun matematik bölümünden mezun bir diplomalı olmak zorunda değil öyle degil mi?) herhangi bir örüntü arayışında iken bulduğu ya da incelediği dizinin, örüntünün ilerleyen safhasında “bir veya birden fazla” istisna ile karşılaşabilir.
    bu durumda ne yapar; vaz mı geçer?
    elbette hayır. yeterince esnek bir bakış açısına sahipseniz karşılaştığınız engel karşısında hemen yeni bir “tanımlama”ya ya da sınıflandırmaya geçersiniz.

    hofstadter daha sonra her matematikçinin ya da örüntü sevdalısı diyelim soracağı başka bir soru sorar:
    “nerede bir örüntü varsa, orada bir gerekçe var mıdır?”
    bu sorunun amacı, örüntünün rastgele basit bir çakışmadan oluşamayacağı inancı.
    sahi bu örüntünün arkasındaki gerekçe nedir? gerekçe olsun ya da olmasın ortaya mutlaka bir takım gerekçeler ortaya atılacaktır. kanıtlar bulunacaktır. bu kutsal bir görevdir. hiçbir şey rastgele gerçekleşemez. böyle mükemmel bir örüntünün matematiksel olarak arkada bir şeylerin gerçekleştiği imajını doğurur. varsayımlar ivedilikle teoreme dönüştürülmelidir. herhangi bir önermenin doğru olduğu her durumda onun bir kanıtı da olmalıdır. yanlışsa da kanıtın yokluğu geçerlidir. matematik bunun için vardır*

    *
  • 1. matematik, doğanın konuştuğu dildir.
    2. doğadaki her şey, sayılarla tanımlanabilir ve anlamlandırılabilir.
    3. eğer herhangi bir sistemin sayılarından bir grafik oluşturursak örüntüler ortaya çıkar (emerge olur).
    ref. ı am a strange loop

    evrene bu kabullerle yaklaşırsak (bkz: pi (film)) bizi götüreceği nokta, istinasız olarak örüntüler olacaktır. matematiğin bir özelliği, ele alınan şeyi mükemmel olarak kabul etmesidir.
    temek mantık, karmaşıklığın veya kaosun içinde düzeni görmektir.

    herhangi bir verili setten oluşan sistemin kaotik olsun veya olmasın içindeki düzeni görmek, bir takım tekrar eden şeyleri öne çıkarmaktır. bu da bir açıdan filtreleyici bir bakış gerektirir.
    bu sanki pirincin içindeki siyah taşları bulmak gibi. burada kaçırılan nokta ise düzensiz pirinç tanelerine odaklanmamayı seçmektir.
    yani kaosa değil düzene odaklanmaktır.
    halbuki düzen, düzensizlik ve kaos olmadan; düzensizlik ise düzen olmadan ortaya çıkamaz. bu sanırım daha temel, dilsel bir kategorikleştirme ile ilgilidir. sınıflandırmayı her şeye uygulamak mümkün.

    özel olmak mesela. aslında göreli bir terimdir. belirli bir bakış açısına göre özel olunur.
    fiziksel bir sistemin evrenin geri kalanı ile olan göreli etkileşimini düşünün. bu, o konuya ya da konuma karşı o sistemin özel bakış açısını gösterir. örneğin gökyüzünün dönmesi. biz dünyadaki varlıklar için mümkündür sadece. tamamen bizim özel bakış açımızla ilgilidir. ya da başka bir örnek, dünyanın evrendeki özel konumu. evrenin ortasında olmadığımız gibi, herhangi bir özel yerinde de değilizdir. ama tam da bulunduğumuz konuma göre onu özel olarak görmek mümkün.
    bu da bizi matematiğin de salt “yorumlama” ile ne kadar göreli yapılabileceğini gösterir.

    paranoid
    şizofren
    obsesif
    bipolar
    otistik
    özel konumları sebebiyle örüntü tanıma işlemini daha kolay gerçekleştirirler. düzen ve kaosu bir arada görmez; kaosun içindeki düzeni görür. çünkü içinde bulunduğu özel konum sebebiyle buna yakındır, yatkındır.
    öte yandan bu özel gruba daha temel bir seviyede baktığımızda sistemin (tüm insanlar) belirli bir yüzdesini içerdikleri gibi gauss dağılımına da uyarlar. bu da bizi baştaki 3. kabule götürüyor.

    edit: sanırım aynı başlıkta ikinci kez örüntü tanıma üzerine bir yazım debeye giriyor. hepimiz paranoid hepimiz okbli:)

    (bkz: #140527843)
  • bilgisayarların nesne tanıyarak onları isimlendirme süreci.

    bilgisayarların çalışırken kullandığı bazı yöntemler, insan beyni ile benzerlik gösterir. insan beyni, daha önce gördüğü nesneleri tanımlamak konusunda doğal bir yeteneğe sahiptir. bilgisayarın bunu yapabilmesi için kendisine verilen veri setlerinden yararlanması gerekir. buradaki temel benzerlik, insan beyninin de aslında daha önce gördüğü şeyleri uzun vadeli belleğine alarak kendisine yine bir veri seti oluşturmasıdır.

    görsel
    biz bu görsele baktığımız zaman kimin kadın kimin erkek olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz ancak bilgisayarın bunu yapabilmesi için birtakım detaylı bilgilere ihtiyacı vardır.

    yapay zekâ çalışmaları henüz %100 diyebileceğimiz kusursuz sonuçlar vermiyor. bu tür tanıma, tanımlama programlarında hâlâ, kendisine verilen belki biraz da soyut resim sınıfına girecek karmaşık bir gitar fotoğrafını rakun olarak tanımlayan programlara denk gelebiliyoruz. böyle programların geliştirilmesi, yüz tanıma, retina tanıma, robot resim çizdirme gibi güvenlik konuları alanında insanlığa büyük katkı sağlayabilir.
hesabın var mı? giriş yap