• çerkes ethem'in ağabeyi olan asker ve siyasetçidir.1877'de bursa'da doğmuş, 1951'de yine bursa'da ölmüştür.

    19. asırda bandırma'nın bir köyü olan emre köy'e yerleşmiş şapsığ boyundan, ali bey'in beş oğlundan biridir. harbiye mezunudur. teşkilât-ı mahsusa'da görev almıştır. çeşitli cephelerde savaşa katılmıştır, kuvvayı seyyare milis süvari birliği subaylığı, osmanlı meclis-i mebusan ıv. dönem saruhan mebusluğu, tbmm ı. dönem saruhan milletvekilliği (8 ocak 1921 tarih ve 88 sayılı kararla milletvekilliği düşürülmüştür.) yapmıştır. evli ve dört çocuk babasıdır.

    kardeşi ile birlikte yunanistan'a sığınmasının ardından ankara istiklal mahkemesi tarafından idâma mahkûm edilmiştir. sonradan 150'likler listesine alınmıştır. yazar güner kuban'ın babasıdır.
  • "[bekir sami günsav ve yüzbaşı selahattin bey*] yunanlıları ege'nin diğer kıyısına püskürtme amacıyla yürütülen gizli bir çalışmaya katılmalarını istemek için bölgenin en güçlü ailelerinden birini ziyarete bandırma'ya gelmişlerdi. bekir sami ve selahattin bey, 22-23 mayıs 1919 tarihlerinden birinde yöredeki emreköy'de çerkes reşit'in evine geldiler. çerkes reşit evde olmasa da babası hasan, bu iki adamı karşılamak için oradaydı. çerkes reşit'in eski okul arkadaşı bekir bey, yunanların oluşturduğu yakın tehlikeyi ev sahibine izah etme fırsatı buldu. bekir bey, 'millet bu tehlike zamanında reşit'i çağırıyor' demişti. akşam sona ererken, çerkes reşit'in kayınlarından biri bekir bey'in elini ayağını öptü; ailenin yardıma gitmesi kararlaştırıldı.

    bekir sami, selahattin bey ve arkadaşlarını öngördüğü direniş hareketinin başarısı, çerkes reşit ve ailesinin sadakatine bağlıydı. ittihat ve terakki cemiyeti'nin kurucu üyelerinden çerkes reşit, devlet istihbaratının deneyimli bir ajanı ve imparatorluğu en etkili figürlerinin çoğunun yakın arkadaşıydı. ancak bekir sami, siyasi bağları olan bu taşra ailesinin moral desteğinden fazlasını istiyordu. aslında göz koyduğu şey, ailenin güney marmara menşeili suç şebekesinin hizmetleriydi. ailenin söz verdiği yardım, tanıştıktan sonra birkaç hafta içinde, bölgede şekillenen direniş hareketinin emrinde hazır bulunan yüzlerce milis biçiminde vücut bulacaktı.

    ittihat ve terakki cemiyeti, taşra çeteleri ve şebeke siyasetinin bağlantı noktası, savaş yıllarında güney marmara'nın yavaş yavaş cemaatlerarası şiddete doğru sürüklenişini anlamamız için hayati önem taşır. ittihat ve terakki cemiyeti'nin 1908'deki kuruluşundan itibaren, sabıkalılar ve parti yetkilileri birbirine karışmış, imparatorluk içinde kurumsallaşmış bir karışım meydana getirmişlerdi. osmanlı istihbaratı, teşkilat-ı mahsusa, başkent ve taşrayı birleştiren bu ittifakın vücut bulmuş haliydi. ittihat ve terakki cemiyeti'nin kalıntıları iktidardan bertaraf edilir edilmez, ortak kaderlerini tersine çevirmek ve en büyük başarısızlıklarını (yani devletin yakında bölüşülecek olması ve tehcir edilen gayrimüslimlerin sürgünden dönüşü) telafi etmek için yerel milislerle ittifaklarına geri döndüler."

    ryan gingeras, dertli sahiller - şiddet, etnisite ve osmanlı imparatorluğu'nun sonu, 1912-1923, çev. melike neva şellaki, tarih vakfı yurt yayınları, 2015, istanbul, s. 97-99.
  • asıl adı: pşevu reşit (tıpkı kardeşinin asıl adının pşevu ethem olması gibi).
    etnik kökeni: adige
    doğum yeri: bandırma
    baba mesleği: eşraf
    eğitim durumu: harbiye mezunu (kardeşi çerkes etmem ise rüştiye mezunu)
    ordu hizmeti/devlet görevi: libya ve balkan savaşları, teşkilat-ı mahsusa (1. dünya savaşı'nda savaştığına dair hiçbir kayıt mevcut değil).
    kurtuluş savaşı sonrası konumu: milliyetçi/loyalist.
    bölgesi: bandırma
    istihbaratla ilişkisi: 1908'de izmir'de ilk ittihat ve terakki cemiyeti hücrelerinden birinini kuruluşunca teşkilat-ı mahsusa'nın kurucularından eşref kuşçubaşı'na katıldı.
  • yunanlarla yaşamayı cana minnet bilen, venizelos’la diz dize oturabileceğini söyleyen 150’liklerden biri.

    22 aralık 1920’de ankara’da vilayet konağı’nda atatürk ile bazı milletvekillerinin ethem konusunda yaptıkları toplantıda şöyle diyor:

    “hâlâ düzenli ordular yapmak gibi boş hülyalar peşinde misiniz? hâlâ bu kurmay beylerle mi gavuru kovacağınızı zannediyorsunuz? bu anadolu hareketine iştirak ettiğimize hata etmişiz! bu yüzden bizim yüz binlerce liralık çiftliklerimiz, servet ve samanımız, düşman tarafında kaldı. benim ne zorum vardı da geleyim, buralarda sonunda bu hale getirilecek işler için uğraşıp durayım. zaten vatan ne kelimedir ki? vatan namına bana ıran da birdir, turan da. ben nerede olsa pekala oturabilir ve yaşayabilirim. daha açık söyleyeyim. ben venizelos’la da pekala diz dize oturabilir adamım.” (yunus nadi, ankara’nın ilk günleri, istanbul, 1955, s. 73)

    şark-ı karib çerkezleri temin-i hukuk cemiyeti 1922 yılı mart ayında balıkesir’de düzenlediği kongreden sonra bir bildiri yayımlıyor. manisa milletvekili olarak kendisinin de imzası bulunan bildiride şöyle deniyor:

    “yüzyılın vahşi ve barbar türkleri ile yaşamaktansa medeni milletlerden olan yunanlarla yaşamayı cana minnet biliriz. büyük yunan devletinin himayesi altında türklerden intikam alacağız.” (kemal özer, kurtuluş savaşı’nda gönen, balıkesir, 1964)

    diğer 150'liklerle birlikte ülkeden çıkarılacağı günler öncesinde, yunan makamlarına yazdığı sitem dolu yazıda şöyle diyor:

    "yunan ordusunun küçük asya seferinde bizler, sizlerin yanında yer aldık ve kuvvetlerinizin düzenli geri çekilişini destekledik. tarihin kritik anında bir halkın kurtuluşu, küçük bir azınlığa tabidir.
    gelecekte türk küstahlığının yok edilmesi biz çerkesler'in (bu kısım okunmuyor) ve kaderi olup olmayacağı bilinmemektedir. türk hükümeti’nin politikaları, çerkesler’in yurtseverliğinden kaynaklanan duruşları ile yunanlılar'ı birleştirdi. türk hükümeti'nin bizleri yok etmek üzere hareket eden politikası katiyen kabul edilemez. bizim sizden birşey talep etmeye hakkımız yok, ancak göz ardı edilmemiz de kabul edilemez. sayın bakan, bizim güvenliğimiz sizin elinizdedir. reşit, eski saruhan mebusu” (emrah cilasun, baki ilk selam çerkes ethem, belge yayınları, istanbul 2004, s. 117)
  • aralarında enver bey, eşref kuşçubaşı ve mustafa kemal'in de olduğu diğer fedai-i zabitan üyeleriyle birlikte trablusgarp harbinde bulunmus.
    (bkz: #76324199)
  • kardeşi gibi haindir. ismi, türk devleti'nin ilgili dönemde hainlere uyguladığı 150'lilikler diye bilinen yasa ile yurtdışına sürülenler ya da yurda alınmayacaklar listesindedir.
    millli mücadele döneminde pşevu reşit yunan tarafına geçince şunları söylemiştir: yüzyılın vahşi ve barbar türkleri ile yaşamaktansa medeni milletlerden olan yunanlarla yaşamayı cana minnet biliriz. büyük yunan devletinin himayesi altında türklerden intikam alacağız.

    ocak 1922'de kardeşi ethem ile beraber meclise af ricasında bulunarak bir dilekçe gönderir. kabul edilmez.

    1925'de şeyh said isyanı çıkınca ethem ile beraber musul'a giderek destek toplamak için çalışır. hatta musul'a gitmeden önce atina'da bu konu hakkında konuşurken kuşcubaşı eşref "bu işin içinde olamayacağım" demesi üzerine tartışma çıkar. eşref reşit'e yumruk atıp dişini kırar.

    ocak 1928'de yunan devleti, türk devletine ihanetleri karşılığı verdiği maaşı kesince, atatürk ve inönü'ye mektup yazıp günah çıkartmak ister. ethem'in yaptıkları için elinden birşey gelmediğini kardeşinin cahil olduğunu, kendisini çok uyardığını ama işe yaramadığını yazar.

    kardeşi ile beraber 1925-1930 arasında ermeni hoybun cemiyeti'nden, halife abdülmecit'ten, irak mısır ve ürdün'den para temin etmiştir.

    kürtçülük propagandası ile doğu anadolu'da kürt isyanları çıkarmak için mesai harcamıştır. 1930 ağrı isyanı'nda her iki kardeşin de emeği vardır.

    meşrutiyet'ten sonra teşkilat-ı mahsusa'da fedai,
    1. mecliste yeşil ordu grubunda bolşevik,
    milli mücadele döneminde yunan işbirlikçisi,
    şeyh said isyanı'nda kürtçü,
    ortadoğu'da hilafetçi,
    amman'da moskofçu,
    1942'de nazi sempatizanı,
    2. dünya savaşından sonra amerikancı olarak yaşayıp 1950'de demokrat parti'ye oğlu ahmet şay vasıtası ile başvurarak ülkeye döndü. bandırma'da diğer oğlu terzi hakkı burcu'nun yanına yerleşip ziyaretine gelenlere hatalarını ve pişmanlıklarını anlatarak yaşayıp 1952'de ölmüştür.

    1935'de atina'da kızı güner kuban doğar. atina'daki fransız st. joseph okuluna giden güner, okula maria josephine ismi ile kaydedilip vaftiz edilir.
    görsel
hesabın var mı? giriş yap