*

  • zihinsel sureclerde ardisik eslenmelerin (association icin 'birlesmeyi' kullanasim gelmedi nedense) esas oldugunu vurgulayan akim. afaik, vurgu burada zaman bakimindan ardisikliga gittigi icin, verdigim tanimin dar anlamli oldugunu hatirlatmak istiyorum. wiki'nin yalancisiyim, associationism'in kokenleri aristo ve plato agabey'lere kadar uzaniyormus (zaten nerden durtsek bi aristo bi plato cikiyor, ben bir de muridi oldugum schopenhauer'i eklerim bu ikiliye (gerci burda cikmadi o ayri)). fodor, bir roportajdan hatirladigim kadariyla, yapay sinir aglarini (neural nets) yeni usul associationism olarak ele alip laf arasi elestirir mesela. bu yuzden, dar tanimin disinda neural net'e uzanan bir alakanin mevcut oldugunu (veya mevcut edildigini) hatirlatarak kendi atip tutmalarima geciyorum hayirlisiyla (haydin).

    zamana gore ardisikligin ve alakaliligin zihinde eslestirmeler olusturmasindan hareket etmek, sade ve -- kanimca -- kismen-verimli bir rota sagliyor aslinda. kismilik diye acik ediverdigim tereddut, 'eslestirmeleri' (association'lari) genel bir kural olarak zihnin isleyisinin tamamina yayma cabasinin yarattigi supheden kaynaklaniyor. verimli, zira dusuk-seviye (icgudusel) yonelimlerde kati birliktelik ve yan-yanalik bagintilarini gozlemleyebiliyorum. kismen, zira yuksek-seviye (iradi) yonelim-muhakemelerde, esnekligi ve donusturuculugu gorebiliyorum. yani, her ne kadar asagi-yukari sifatlandirmasinin, kademelendirmesinin zihin gibi karmasik bir mefhum icin basit kactigini dusunsem de, boyle bir ayrimin, yani bu karmasiklik yari-hiyerarsisinin, associationism kabilinden mulahazalar hakkinda daha ince-eleyip-sik-dokuyan dizgeler olusturmamiza yardim edebilecegini umuyorum, acikcasi. kacikcasi.
  • bu teoriye göre fikirlerin çağrışımı psikolojinin temel ilkesidir ve bütün zihinsel fenomenleri açıklar. hartley'e göre eğer bir duyum defalarca tekrarlanırsa onun kendiliğinden tekrar etmesi eğilimi doğar.
  • kaynaklarda dilimizde asosiyasyonizm şeklinde kullanıldığı görülmüştür. bazen eş anlamlı olarak da tedai kelimesi kullanılmıştır. yani çağrışımcılık.
  • düşüncenin işleyişinden bilginin oluşumuna, belleğin çalışmasından usun bütün ilkelerine varıncaya dek tüm bir zihinsel yaşamın temelinde "çağrışım"ın yattığını; bilincin "düşüncelerin çağrışımı"yla işlediğini savunan öğreti.

    çağrışımı bütün bir zihinsel yaşamın olmazsa olmaz ilkesi olarak gören bu öğretinin kökleri aristoteles'te bulunsa da çağrışımcılık daha çok ingiliz deneycilerinin ve ardıllarının zihin anlayışlarının merkezinde yer almaktadır. locke'tan hume'a, hume'dan j.s. mill'e tüm çağrışımcılar, düşüncelerin, duyumların ve imgelerin birbirlerini anımsatmasıyla zihinsel sürecin işlediğini, bunların benzerlik, karşıtlık, bitişiklik ve ardışıklıktan oluşan "çağrışım yasaları"nca birbirlerini çağrıştırdıklarını öne sürerler.

    düşüncelerin birbirlerini anımsatarak birbirlerini izlemelerinin nedenlerini soruşturup açıklamaya yönelik ilk dizgeli çabaya aristoteles'in bellek ve anımsama üstüne (de memoria et reminiscentia) adlı yapıtında rastlanmaktadır. "düşüncelerin çağrışımı" (association of ideas) terimi ise ilk kez john locke'un insanın anlama yetisi üzerine bir deneme (an essay concerning human understanding, 1690) başlıklı başyapıtında göze çarpmaktadır. bu çalışmanın yayımlanmasında yaklaşık yarım yüzyıl sonra david hume insan doğası üzerine bir inceleme (a treatise of human nature, 1739) adlı yapıtında, çağrışımın neliğini, ne olup ne olmadığını enine boyuna tartışarak çağrışımcılığın temellerini atmıştır. hume'a göre son çözümlemede çağrışım insan zihninin temel kurucu düzeneği olarak görülmelidir. düşünce ile bilginin dayandığı ana ilkelerini art arda yapılan sayısız deney aracılığıyla ortaya çıkan "düşüncelerin çağrışımı" tarafından oluşturulduğunu öne süren bir görüş olarak çağrışımcılık, daha sonraları, david hartley, james mill, john stuart mill, alexander bain, herbert spencer tarafından geliştirilmiştir. sözgelimi david hartley'in kuramı doğrudan deneyim olmadığında zihnin düşünceleri nasıl ürettiğini açıklamaya yönelikken, evrimci çizgide yürüyen herbert spencer deneyci görüşle doğuştancı öğretiyi harmanlayarak çağrışım düşüncesine ya da tasarımına evrim ve kalıtım kavramlarını katmıştır.

    ruhbilim alanında ise çağrışım ile çağrışım yasalarını tüm bir ruhbilimin odağına koymaya, bütün ruhsal olayları da bu yolla açıklamaya soyunan çağrışımcılık, davranışçılığın bilinç ve ruhsal olaylar üzerine daha gelişkin düşünceler ortaya koymasıyla önemini yitirmeye başlamıştır.
hesabın var mı? giriş yap