85 entry daha
  • görme özürlü biriyle dalga geçiyor musunuz? ya da topal biriyle? hah o zaman, yer yön duygusu olmayanları da aşağılamayın. çünkü artık inandım, bu tamamen beyindeki bir çeşit fonksiyon bozukluğundan kaynaklanıyor. ne kadar çabalasak, gayret göstersek de kar etmiyor, çünkü harita oluşturamıyoruz biz. ne zaman bir arkadaşımdan yol tarifi isteyecek olsam, kalem kağıdı kaptığım gibi yanına oturup "ama bi salağa tarif eder gibi edeceksin" demek zorunda kalıyorum. oysa ben de istemez miyim normal insanlar gibi "erenköy ışıkları geç, hede hödö kavşağından dümdüz devam et orda" dendiğinde, "tamam anladım sağol" deyip konuyu kapatabilmeyi.

    bir akşam arkadaşımın gebze'deki evine gitmiştim. oradan da pendik'e döneceğim. arkadaşımın eşi, bana dönüş yolunu tarif etti. bir türlü anlamayıp ıncık gıncık tüm detaylarıyla çizmesini istediğim için de dalga geçti: en kötü ihtimalle dümdüz gidersen tem'e girip bakırköy'e annene gidersin, ordan dönersin ehehhhe". yarım saat sonra telefon ettim: " mustafa ben köprüyü geçtim, geri nerden dönebilirim?"

    alışveriş gerektiğinde zırt pırt kozyatağı karfura gidiyorum. evden karfura giden yolu çarpım tablosu gibi ezberledim, kaybolmuyorum. ama avrupa yakasından ya da gebze yönünden otobandan falan geliyorsam aslında karfurun dibinden geçiyor olmama rağmen devam edip -şaka gibi- bostancı'ya giriyorum, tam evin önünden u dönüşü yapıp karfura doğru tekrar yola çıkıyorum. neden? çünkü lan şurası işte du şurdan dönersem önüne çıkarım herhalde şeklindeki mantık yürütmelerimin tamamı içerenköy'ün arka sokaklarında kaybolmamla tamamlanıyor. karfuru geçtim, bezip evin yolunu sora sora zor buluyorum.

    arabayı servise bıraktım geçen. akşam müdürümle çıktık, beni servise bırakacak, arabayı alıp ben devam edeceğim. servis nerede diye soruyor. kadıköy'den bostancı'ya giderken e-5'e bağlandığın bir yer var ya? hah ordan bağlanmıyosun biraz devam ediyosun orda diyorum. kadıköyden e-5 bağlanabileceğin kırk yer var, muhit olarak neresi diyor. allahım nasıl bir çaresizlik, nasıl bir ben ibişim ruh hali. hani bir problem tipine ait çözümü ezberleyip, soruda milim değişiklik yapılsa mal gibi kalan öğrenciler olur ya.. onlardanım işte. direkt ezberliyorum yolları, benim ezberlediğim güzergahın bir paralelinden girsen mal gibi kayboluyorum. yol inşaatı yüzünden bir yolu kaparlar falan ya hani, bu tip durumlarla yüzyüze kalıp gecenin bir yarısı kendimi sarıgazi'de, yakacık'ta ikitelli'de bulmuşluğum çoktur. en son geçen e-5'teki trafikten bezip bilmediğim bir aradan sahil yoluna çıkmaya çalıştığımda tuzla'da buldum kendimi. yaklaşık 45 dakika tuzla sokaklarını arşınladım, pardon sahile nasıl çıkabilirim diyerek 9-10 kişiye yol sordum. sonunda yol bile bitti, deniz piyade okulu mu, birliği mi ne onun önüne çıktım. saatin 11'inde oraya gelmemden kıllanan görevli halimi anlayınca acıyarak tarif etmeye çalıştı yolu, bulamayacağıma da emin.. üstelik direksiyon başında olmaya bile gerek yok. geçen sene büyükçe bir fuarda holler arasında kaybolup yaklaşık yarım saat kan ter içinde çıkışı aramışlığım var.

    bu da böyle bir bug işte. biz "yer yön duygusu olmayan insanlar"ın bununla yaşamayı öğrenmemiz lazım. misal gitmek istediğim bir yeri kaybola kaybola hasbelkader bir kez bulduysam, bir sonrakine "dur, geçen sefer şöyle kaybolmuştum" diyerek hatırlayıp uzun ve meşakkatli yoldan da olsa tekrar bulabiliyorum artık ben.
  • bu güruhta olan kaderdaşlarım bilirler, adres sorulan insanlar üç gruba ayrılır.

    en dış halkada “bıyık altı gülücüler” yaşar. onlar ki tabelasız yol ayrımlarının merhametsiz bekçileri, kötü haber üfleyiciler, yer yön duygusuzların kabusudurlar...

    - afedersiniz ben ümraniye igdaş’ı arıyodum...
    - eheh.. eh.. yani apla öyle bi gelmişin ki... sen önce ümraniye’ye git, orda tekrar sor istersen:)

    yol sorduğun insanın direkt yüzüne odaklanırsın o yüzden, kaygıyla o imalı gülüş kaslarını kollarsın “allam nolur çalışmasın nolur” diyerek... çünkü bir kez çalıştı mı, bir kez o dudağın yanında o büzgü belirdi mi anlarsın ki sıçtın, bıyık altı gülücülerin ülkesindesin henüz ve gidilecek yerin çooook uzağındasın.

    zikzak çize çize bıyık altı gülücülerin bölgesinden çıkabilirsen, “gözleri kısıcılar” gelir. “gidilecek yere yaklaştın, ancak tarif edebilmek için düşünmesi gerekecek kadar da uzaksın” bölgesinin hakimleridir bunlar da. karakteristikleri, soruyu duyunca gözlerini kısıp, yerin adını tekrarlayarak bir süre uzak ufukları taramalarıdır...

    - pardon ben ümraniye igdaş’ı soracaktım ama?
    - ümraniye igdaş... ümraniye igdaaaş... bak şimdi şu karşı caddeye çıkıyosun, biir-ikii-üüüç-dört ışık geçiyosun. ya dört ya beş... orda solda cami var ordan anlarsın... camiden sonra yol ikiye ayrılıcak, biri köprünün altına...

    gözleri kısıcıların tarifi komplike ve uzun olur. ilk üç cümleden sonrası dünyada aklında kalmaz zaten. o yüzden bir adres, asla tek göz kısıcının tarifiyle bulunmaz. sıcak-soğuk oyunu gibi, yaklaşıp yaklaşmadığını, kişinin kısık gözle tarif edeceği yerin adını tekrarladığı süreyi ölçerek anlarsın. iteratif şekilde, her sorduğun kişide süre biraz daha kısalıyorsa yaklaşıyorsun demektir.

    son kertede ise “hemen tarifleyiciler” gelir, soru daha ağzında bitmeden hemen adres verenler. onlar ki, tüm suratsızlıklarına rağmen kayıp bir cennetin ak kanatlı bekçileri gibidir gözümde...

    - afedersiniz ümraniye igd...
    - 200 metre düz git sola dön
    - çok teşekkürler:))

    ortalama bir yer yön duygusuz, bıyık altı gülücüler, gözleri kısıcılar ve hemen tarifleyiciler bölgelerini sırasıyla aşarak, bir spiral çize çize, yavaş da olsa ortadaki hedefe ulaşır. uzman bir yer yön duygusuz için ise kan ter içinde ulaştığı "hemen tarifleyiciler" bölgesinden, geri "bıyık altı gülücüler" bölgesine sekmek tek varsayıma bakar : - 200 metre sonra sola dön dedi ama burası ters yön, bi arkadan girsem gene bu sokağa çıkarım heralde?...
762 entry daha
hesabın var mı? giriş yap