• öbür dünya ile ilgili olan.
  • (bkz: kutsal)
  • (bkz: zuhrevi)
  • dünyevi olanın zıddıdır, ölümden sonrasıdır.
  • dünya hayatının asıl yüzü, gerçek ve sonsuz bir yaşam olan ahireti bilmektir, tanımaktır.
    uhrevi, yani ahirete dair, ahiret ile alakalı olan konuları bilmek ve buna göre dünya hayatını tanzim etmek gerekmektedir.

    cenâb-ı hak buyuruyor:
    bismillahirrahmanirrahim

    “onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.” (rûm, 7)

    rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

    “dünyaya sövmeyiniz. müminin dünya üzerinde hayrın kendisine ulaşıp şerden uzaklaştığı bir surette dolaşması ne de güzeldir! kul: “allah dünyaya lânet etsin!” dediği zaman dünya da: “allah da kendisine isyan edenlere lânet etsin!” diye karşılık verir.” (deylemî, hadis no: 7288)

    dünyaya lânetin mubah olduğuyla ilgili ondan bir hadis vârid olmamıştır. dünyanın bir kısmının, insanı allah teâlâ’dan uzaklaştırıp başka şeyle uğraştırmasından dolayı hakikat ehli bazı kimseler: “seni mevla’dan alıkoyan şey, senin dünyan ve senin bahtsızlık sebebindir.” demişlerdir. insanı allah’a yaklaştıran ve o’na ibâdete yardımcı olan dünya ise övgüye lâyıktır.

    mesnevî’de şöyle der:

    dünya nedir? allah’tan gâfil olmak
    kumaş, para, tartı ve kadın dünya değildir.
    din için kazandığın mal için:
    rasûl: ‘o ne güzel maldır’ buyurur
    geminin içindeki su gemiyi batırır
    geminin altındaki su ise ona destektir.
    nebî, malı ve mülkü kalbinden kovduğu için
    kendisine yoksuldan başka bir isim vermedi.

    büyüklerden bazıları şöyle demiştir. “her kim dünyayı kötülerse, muhakkak annesine âsî olmuş olur. çünkü insanların dünyaya nisbet ettikleri uğursuzluk ve şerlerin hepsi dünyaya âid olmayıp, o dünyanın evlâdlarına âiddir. zira şer, mükellefe âid olan, dünyaya âid olmayan bir fiildir. dünya sadece kulun üzerinde hayra ulaşıp şerden uzaklaşması gereken bir mekândır. dünya, sakinlerinden hiç birinin kendisine âsî olmamasını arzu eder. çünkü o (yani anne makamındaki dünya) evlatlarına karşı çok şefkatlidir. dünya onları doğurmak ve terbiyelerinde vakit kaybetmemekle beraber onların hazırlıksız olarak uhrevî bir felâkete de yakalanmalarından korku duymaktadır. dünya evlâdlarının dünyaya isyanından maksad, onların bütün hayır fiilerini ahrete hasrederek dünya üzerindeyken icrâ etmiş oldukları sâlih amellere “ahiret amelleri” demeleridir. hâlbuki ahirette iyi makamlara giden evlatların da onların evlâdlarının da ecri anneleri olan dünyaya âiddir. o halde dünyayı zemmeden kimse insaflı değildir. bilakis o anne hakkını bilmemektedir. bu durumda olan kimse ahretin hakkını ise hiç bilemez.” (ismail hakkı bursevî, rûhu’l-beyân-20, 251-252, erkam yay.)

    kâmil bir mü’min, eline geçen her fırsatı, ahiret sermâyesi yapabilmek için büyük bir nimet olarak görür. zira bilir ki, dünya, âhiretin tarlasıdır.
  • dünya fani ölüm ani. uhreviyatın temeli budur. din korkmaktır.
hesabın var mı? giriş yap