• 2009 temmuz sonunda abd'de yayina girecek olan japonya'da gosteri ve yemek amaclı avlanan yunuslarin dramını anlatan film.

    resmi web sitesinde ulkemizde yayina girip girmeyecegi belirtilmemis, gerci sharkwater turkiye'de gosterilecek diye ilan edilmesine ragmen sinemalarimiz sacma sapan filmleri yayinlamayi tercih ettiler. umarim bu kez bu yanlistan donulur ve sinemalarda izleyebiliriz.

    http://thecovemovie.com/
  • biraz önce izlesem mi izlemesem mi diye karar veremediğim film.en sonunda o güzel yunusları avladıklarını vs. görmeye dayanamayacağımı düşünüp vazgeçtim.düşüncesi bile üzdü.
  • yunuslara karsi islenen vahsetin korktugum kadar gorsel olmadigi belgesel. sonunda insanin yuregini yakan goruntuler var ama bunlar hic bir sekilde bir haber bulteninde gorduklerinizden daha kanli goruntuler degil. yunuslara karsi islenen katliamin dunyanin diger yanlarin da gorunen gorece daha ciddi vahsetin yaninda esamesinin okunmamasi gerektigini dusunenlere o'barr'in verdigi cevapsa cok dusundurucu. "bu kucuk koydaki sorunu cozemiyorsak cok daha buyuk sorunlari nasil cozebiliriz?"

    --- spoiler olur mu bilmem ---

    gizlice yerlestirilen kameralara yakalanan avcilardan birinin anlattigi hikayenin avladiklari bir balinayla ilgili olmasiysa cok manidardir. hani ayarlamak istesen boylesi denk gelmez. ayrica japonya'da yasama hayalleri kuran beni bile bu dusunceden cark ettirebilecek kadar itici bir japonu gostermis belgeseldir.

    --- spoiler olmussa da teget gecti cok sukur ---

    edit: dizi demisim, fazla icmisim uyarisi icin magicflute'a tesekkurler
  • 29. uluslararası istanbul film festivali kapsamında ntv belgesel kuşağı’nda gösterilecek olan film.
  • an itibariyle oscar'i kapmistir.

    ric o'barry yunuslar icin calismaya devam ediyor, sahnede 'text dolphins to 44144' pankartini acti.

    neden oscar'i alirken digerleri gibi sahneye cikip ailesine, dostlarina tesekkur etmek yerine, o pankarti acti kendisi? cunku oduller onun icin onemli degil, hala yarim kalan gorevini yerine getirmeye calisiyor. yarim kalan ne mi? yunuslar. kendisinin de dedigi gibi bu belgesel bir amac degil, arac. taiji'de, o kucucuk koyda olanlari tum dunyaya gostermek, insanlari bilinclendirmek. bundan sonra da bitmiyor gorev. ric o'barry orada olanlari tamamen bitirmeyi amacliyor. bakin kendisini destekleyen hayranlarina attigi mail'de neler demis:

    "if you watched the oscars, you saw me and director louie psihoyos accept the best documentary awarded by the academy. wow, what an incredible moment!

    without your support, this would never have happened. so, even though i wasn’t able to thank you all at the podium, i thank you all now.

    but this has never been about winning awards. our job is to end the slaughter and stop the poisoning. and now our work in japan begins anew. we must focus like a laser on getting the cove and our message to the japanese people.

    but there are threats on the horizon. officials in japan are threatening repercussions against university and community groups that dare to show the cove. dolphin-killing fishermen’s unions are threatening lawsuits against theaters that show the film. there are even some signs that i could face arrest in japan, even though i’ve broken no laws whatsoever.

    we wont give in to this pressure. instead, i am making plans to spend months in japan with our save japan dolphins team. i want to be wherever we can find an audience. our message will particularly resonate with young people, to whom we need to reach out with the dangers of mercury-contaminated dolphin meat and the slaughter of dolphins they love as much as we do.

    if you can help me, it will make a world of difference.

    the oscar telecast is the most-watched tv show in japan! and they, and more than a billion other viewers, saw the cove movie win!

    but now i also need your help in sending a clear message to japan’s minister of state for consumer affairs and food safety, that the sale of mercury-laden dolphin meat must end now: sign and send the petition at: thepetitionsite.com/4/ban-the-sale-of-dolphin-meat.

    we need help in promoting the japanese version of the cove in the next weeks before the cove opens at japanese theaters. we need help for travel, video promotion, website outreach, legal defense, and screening the cove outside of theaters in libraries, universities, and town halls in japan.

    japan has 126 million people; only 600 have seen the cove so far. those who saw it were shocked and dismayed that this slaughter was happening in their country. we need to enlist their help and the help of millions of their fellow citizens to stop the japanese government from issuing 23,000 permits annually to slaughter dolphins. we need to seize on the momentum now to pursue an end to the slaughter, once and for all!

    will you help us get the truth out?

    thank you for your generous support of our efforts!

    ric o’barry
    campaign director
    save japan dolphins campaign

    p.s. the save japan dolphins campaign and earth island institute do not get any funds from the cove movie sales. (those funds go to the ops, which made the film, and their investors to reimburse them for their considerable costs in making the cove.)

    p.p.s. if you think there is any possibility that you might be able to come over to taiji on september 1st to celebrate the beauty of taiji and let them know that the killing of dolphins shouldn’t start again, please note that on the comment field on the donation form."
  • 60'ların tuhaf dizisi flipper'da flipper rolünü oynayan 5 yunusu eğiten ric o'bary'nin , bizzat flipperlardan birinin kucağında intihar etmesi üzerine yaşama, mesleğine olan bakış açısını değiştirmesinden sonra ortaya çıkan bir belgesel. o'barry bilerek "intihar" kelimesini seçiyor. yunusların, deniz memelilerinin bizim gibi istemsiz nefes almadığını, her nefeslerinin bir çabanın ürünü olduğunu anlattıktan sonra flipper'ın, gözü önünde son nefesini verip bir daha nefes almamayı "tercih ettiğini" ve kendini öldürdüğünü,
    bir yunusun bir akvaryumda, havuzda büyük bir depresyona girdiğini ve kendi varlığının bilincinde olduğu için büyük acılar çektiğini anlatıyor.
    bu olaydan sonra çalıştığı havuzda tutsak edilmiş tüm yunusları serbest bırakırken yakalanıyor.
    çok iyi para kazandığı ve kendi tabiriyle "her yıl porshce'sini yenilemesine imkan veren" işini bırakıyor.

    the cove'un hareket noktası bu...sonra bir grup aktivistin hayatlarını tehlikeye atarak japon hükümetinin her yıl 23.000 yunusun katline olur veren politikasını nasıl ifşa ettiğini izliyoruz.

    not: kan bataklığına dönen taiji millî parkındaki görüntülerin şahısların hassasiyet eşiğine göre sebep olacağı rahatsızlığın değişebileceği uyarısında bulunayım.
  • bir hayvan türü insanlarla ne kadar fazla iletişim kurabiliyorsa ve ne kadar şirinse, o kadar merhamet duygusu uyandırıyor bizde. onlara zarar gelmemesi için dernekler kuruluyor, kampanyalar düzenleniyor, belgeseller yapılıyor ve insanlık vicdanını bu yolla temizliyor. insan oğlunun bırakın öldürmeyi, tamamen neslini tükettiği binlerce hayvan türü kimisi böcek, kimisi yumuşakca, kimisi kuş, kimisi de öyle pek de sevimli olmayan memeliler olduğu için kimsenin umurunda olmuyor.

    bu tip belgeseller insanoğlunun vicdansızlığını ve acımasızlığını gösterdiği kadar iki yüzlülüğünü de gösteriyor bize. belgeselde yunuslara yapılan muamele, her gün afiyetle etlerini yediğimiz ineklere, koyunlara, tavuklara yapılanlardan çok da farklı değil. her sene balık sezonu açıldığında ağlarla tonlarca hamsi yakalamak, onları afiyetle kızartıp rakıya meze yapmak pek makbul görünürken, hamsilerin ağların içinde belki de en feci şekilde, boğularak öldüklerini düşünmüyoruz elbette.

    başka ülkelerin yemek kültürlerini de sorgulamadan önce daha sütten yeni kesilmiş kuzuları, danaları lezzetli olduğu için kesip kebap yapan bir kültürde yaşadığımızı da göz ardı etmemeliyiz.

    şu gerçeği de unutmamalıyız ki insan oğlu acımasız, duyarsız ve vahşidir. bu belgesel de vahşiliğin yanlızca küçük bir ürününü göstermekten başka bir şey yapmıyor. japonları hedef tahtası haline getirmeden önce kendimize da şöyle alıcı gözüyle bir bakmamız lazım.
  • her ne kadar belgesel olsa da bir çok gerilim filminden daha çok geren, koy görüntülerinin olduğu sahnede tırnaklarım avucumu kanatıncaya kadar yumruğumu sıktığım bir film.

    --- spoiler ---
    bütün film yorumlar, bilgiler, açıklamalarla doluyken, katliam görüntülerinde hiçbir konuşma olmaması dikkat çekiciydi.
    --- spoiler ---

    yaşanan olayları ciddiye alanlar ve birşeyler yapmak isteyenler sitesinden yardım edebilirler.
  • bu insanlar yunuslari kurtarmaya karar verdiyse size ne kardesim? herkes bi secim yapmiyo mu bu hayatta? siz secim yapmiyo musunuz? bazi seyleri bazi seylerin ustune tercih etmiyo musunuz?

    evet insanoglu acimasiz, bencil ve vahsi. inekler koyunlar tavuklar varken biz niye yunuslari kurtaralim, di mi? peki siz ne yapiyosunuz bu dedikleriniz hakkinda? her ne nedenle olursa olsun ric o'barry ve takimi yunuslari kurtariyorlar. ise bi yerden baslamislar. aktifler ve savasiyolar. canlari, ozgurlukleri pahasina. bi ulkenin yasalarini cigneyerek. peki siz ne yapiyosunuz da bu konusma hakkini kendinizde buluyorsunuz?

    bakin ric o'barry ne diyor:

    "i have to see this end in my lifetime. right now i am focusing on that one little body of water where that slaughter takes place.

    if we can't stop that, if we can't fix that, forget about the bigger issues. there's no hope. "
  • filmi izledikten sonra, benim gibi hayvanlara karsi ozel bir duygusu olmayan bir insan bile olsaniz duygulaniyorsunuz. ama bir yandan da gercekten batiyor, ozellikle japon olsaydim sanirim daha da batabilirdi; bir grup amerikali gelmis size çok karli bir isi yapmayin etmeyin kapatin diyor. japon aktivistler falan olsaydi sanirim daha yumusak olabilirdi, yada ric ekibe bir de japon alsaydi. simdi gercekten dunyayi kurtaran amerikali imaji olmus. siz önce kendi ülkenize bakin demek istiyorum bir yandan ama bir yandan da o kadar kan içinde can çekisen hayvanlari aklimdan çikaramiyorum.
hesabın var mı? giriş yap