serkan türk
-
trabzonlu şair, öykücü, radyocu. uzak yaz adlı ilk öykü kitabı kül sanat yayınları'ndan çıktı. http://www.aktifradyo.com.tr/ adresinde edebiyat yüklü güzel programlar yapıyor. program internetten online da dinlenebiliyor. şiddetle tavsiye ederim.
-
(bkz: rüzgarlı camlar) adlı öykü kitabı yayımlanan yazar.
-
gazeteport'taki yazar aranıyor yarışmasında finale doğru hızla ilerleyen yazar.
halihazırda http://www.gazeteport.com.tr/…aniyor/news/gp_344983 linki üzerinden ulaşılıp oylanabilecek bir yazısı da mevcut.
bu arada benden duymuş olmayın ama bu yarışma için yazdığı yazıların bir kısmını denemelerinden derleyeceği bir kitapta kullanmayı düşünüyormuş, bir de bonus roman hazırlığındaymış ki sormayın gitsin. *
öykülerinde tasvir gücü yüksek birisiydi, şiirlerinde de bunu iyi kullanmıştı bakalım romanı nasıl olacak. bekliyoruz. -
"her şeyin güzel olma nedenleri" isimli şiir kitabıyla, şubat ayında okuyucularla buluşacak olan, dergici, radyocu, üretken kişilik.
bütün bunlardan da önemlisi iyi bir arkadaş. -
her şeyin güzel olma nedenleri adlı kitabını kül sanat yayınlarından çıkartmış bulunan yazar.
21-24 şubat arası ankara akm'deki bir etkinlik dahilinde, imza dağıtıp söyleşi yapacakmış. -
bulduğum an alıp okuyacağım her şeyin güzel olma nedenlerinin genç yazarı. insan bu kitabı sadece ismi için bile alıp okuyabilir.
-
öykücülüğünün izlerini taşıyan güzel şiirlere sahip genç bir şairdir ayrıca. -bu tehlikelidir aslında, öykülemenin bıçak sırtında dolaşmak. ama bunu iyi bilir ve o bıçaksırtında dans eder!-
ben net'te takılırken ve bir yandan yaptığı, şiir ve güzel müziklerle dolu o güzel radyo programlarından birini dinlerken ansızın msn'den bir word belgesi göndererek, yeni bir şiiri ile beni selamlayan; yine ansızın "hadi seni canlı yayına alayım" diyerek, beni, belirlediği bir konuda doğaçlama konuşmaya zorlayan üretken bir insandır, candır, en asil duygunun insanıdır;)
işte şiirlerinden de birkaç örnek;
her aşk biterken biraz ihtiyar
haziran rüzgârında uğuldayan ses
der ki : kalbini bırakmışsın bir tepeye
yorgun sancısını taşımaktan o kalp
yalan otları kaplamış bahçeni
bu yüzden her ayrılık biraz intihar
bu aşkı istifaya davet ediyorum
biliyorum ölecek çiçeklerimin hepsi
üşüyerek solacak tenimin kokusu
her sözcüğüm bir diğerinden alacaklı kalacak
razı değilim ama
bırakamam kader rüzgârına işimi
her aşk biterken biraz ihtiyar
gözleri geceden yorgun
uzanacak ağrısıyla o gölge boylu boyunca
canımdan uzaklara sarkacak
semender
“yar yar
canımın çekirdeğinde diken
gözümün bebeğinde sitem var”
bedri rahmi eyüboğlu
kalbim bir yara mı göğsümün altında
ilerliyor günden güne bir semender ateşe
zaman soyunu sürüyor kışta
tanrım çok yanıldım gönlümü al
kendine bir düş evren çiziyor bahar
ağaçları, göğü ve dağları boyuyor sonra
kuşlar konuyor telefon direklerine
habersiz yapılan konuşmalardan
kilometrelerce ötelerde biri
kavuşmak diyor aşkı bulmaya
tenimin omurgası, kıblesi olmuşsun yüzümün
köprüleri sis basmış, içim güz
yapraklarını süpürürken ayrılık
ölü toprağını üzerine serpiyorum akrebin
anıları sarartıyor yelkovan
derimin altındaki bir nehir mi kan
günden güne ilerliyor bir ateş semendere
yanıyor ormanın ağzında rüzgâr
çok yanıldım tanrım gönlümü sar
her şeyin güzel olma nedenleri
her şeyin güzel olma nedenleri
var bilirsin, göğün kuşları da bilirler
yazın geçip giden bir yalnızın sesi olduğunu.
akşam oldu mu çöker içimizde bir yere o kuşlar
dalgaların çığlıkları adalardan gelir
serinlik kaplar evrenini
eski evlerin hayaletleri avlusunda dolaşır
ağaçlara gölgeleri karışmış anıların
izin verirse ömür kendimi birine adayarak
düğümleneceğim bu uğurda iplerine.
güzel yapabilir hayatlarımızı bu da
kalın bir kitabı okur gibi sular
yelkenimi dolduran rüzgârıyla çoğalacağım
dudak bir büyüdür
bıyıklarımla başlar her öpüşme
önünde eğildiğim tanrı gibi görür gözleri
yakalandığım fırtınayı
şeytan çarmıhındaki cambaz ipine dolanmış
kötürüm bir gemi durur onun omuzlarında
ben omuzlarını da severim
oradan başlarım büyümeye
güzellik ondan gelir gözlerime. -
sizi unutmadım adlı güzelim şiiri ilker filiz tarafından bestelenerek canına can katıldı. sesiyle yorumuyla şiire ayrı bir tat katan ilker filiz de bir yandan "şarkı sözü" ile "şiir" ayrımını gözümüze sokmuş oluyor ve o zaman anlıyoruz şarkıların içinin ne kadar da boşaldığını ya da daha doğru bir ifadeyle farkın ayırdına varıyoruz.
ha bu şarkı hatalı çalınsa, söylenirken detone olunsa bir de üstüne arkadaş ortamında çalınmış ve muhabbet sesleri arasından cep telefonuyla kaydedilmiş olsa, şimdiye çoktan ünlü olmuştu, ama güzel ya, olmaz, ama hakediyo. her neyse şarkı bu; sizi unutmadım, ünlü yapın onu. -
yalnızlığın göğsü
insanlar baksın, tepeyi de şuracığa
kondurmuşlar yalnızlığın göğsüne
benim sırtım kime dönük,
tanrı bilir, o değil mi içime dolduran ağaçları
susayan nehirleri kalbimden geçiren
ben mi bir mağara ağzındayım
yoksa bir mağara mı bakıyor
açmış göğe ağzını kuşları yutuyor
ordaydı gök, çam ağaçları, yoksulluk
canı çıksın terk edenlerin, diyen
söylenen ordaydı taşların arasında
çıplak bir dal gibi salınan boşlukta
tanrının günü varla yok arası
sırtında çağla ağaçlarının bittiği tepe,
gök de ordaydı, başımızın hemen üstünde
o çayırların içinde uzanmışken eski bir ot gibi
yalancı postacılar geçiyordu gözlerimden
insanlar çıksındı insindi tepeyi de şuracığa
kondurmuşlar yalnızlığın göğsüne -
aşağıdaki dizelerin sahibi,
güzide insan..:
çöl ve kir
bıraktığım, sustuğum, sırt döndüğüm
ne varsa benimle geliyor
içeriye açılan kapılar vardır
orada dururum birinin önünde
bakarım dönecek anahtarlara
kilitlere,
açılacak olana
tuhaf bir belirsizlik çöker akşamla
bir salyangoz yürür yeniden
aynı serin yaprakların arasında
hem ağrısısın içimin
hem istediği şenlik,
döndüm dersin
yakasını düzeltirken gömleğimin
kiriyle karşılaşmış kalbim sevinir
söz edersin tozundan kumundan ayaklarından
içimiz çölse biri geçmiştir
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap