• ankara'da faaliyet gösteren ve sokakta, metroda (fabrikada tarlada?) oyun sergileyen muhalif bir tiyatro topluluğu.

    ben kendilerini tuzla'daki işçi ölümlerine karşı yapılan tek günlük grev ve eylemde görmüştüm. işçi tulumu giymiş ve eylemde "ölmüşlerdi".

    12 eylül'de "darbe oyunu" adıyla sahneledikleri bir sokak tiyatrosu, ve 28 ekim'de "meta-le-vizyon" adlı bir oyunu kızılay'da (ondan önce metroda) sergilemişler.

    onlar sayesinde ankara'daki tiyatroya taze ve muhalif bir kan geldi. bakalım neler olacak?
  • meclis önündeki yaptıkları eylem-oyun'a polis müdahale etmiş.
    polislerden biri de tarihi bir söz söylemiş: "burası meclis, sahne değil"

    e çocuklar da onu diyordu.
    besbelli ki polis ne grubun ismini biliyormuş, ne de shakespeare okumuş.
    dünya bir sahnedir sayın üniformalı faşist.

    http://www.facebook.com/…8802910644&oid=32652554951
  • meclisten sonra yakında bakırköy adliyesi 13. ağır ceza mahkemesinde tiyatro oynamaya gidecek olan ekip. bu sefer de güler zere'leri, hrant'ları, kck mağdurlarını, tmk çocuklarını, kemal türkler davasını ve hepsinin ortasında hayata dönüş katliamını anlatacaklar bize.

    davet metinleriyse aşağıdaki gibidir.

    link: http://www.facebook.com/…nt.php?eid=174828489207460

    metin de aşağıdaki gibidir:

    haydi, bakırköy adliyesi 13. ağır ceza mahkemesi tiyatro salonuna

    biz tiyatrodan biliriz; sahnede bir avuç kumla çöl, bir tas suyla deniz yaratılabilir. ama biz gördük ki, mahkeme salonlarında da bir tüp gazdan bomba, takım elbiseli bir katilden çocuk yaratılabiliyor. bir şüphe yüzünden insanlar on yıllarca cezaevinde tutuluyor da, kemal türkler’in katili 30 yıl boyunca yargılanamayıp salıveriliyor.

    bu nasıl bir oyun! bu nasıl bir adalet?

    anlatacağız… biz bir kadın gördük, adı güler değildi. bir adam gördük, adı hrant değildi. elleri tozlu bir çocuk gördük, kürt değildi. bin yıldır gırtlakta ezilen bir dil duyduk, kürtçe değildi. atış talimi yapar gibi vurulan bir genç gördük, adı şerzan değildi. biz bir mülk gördük ki, orada her bomba, bomba değil, her katil, katil değildi. ve biz adına “hayata dönüş” denilen bir mahşer yeri gördük ki, anlatmaya dil varmaz… biz çoktan öğrendik ki, onların vaat ettiği hayatı yaşamak, ölmek demektir. o mülkün sahipleri bilsin ki, bizim mülkümüzde her ölüm, ölüm değildir.
    bir çok şey gördük ve yüzümüzü onlara döndük. biz onların masalını anlatmaya durduk.

    biz sahne dışı sokak tiyatrosu olarak:
    bugüne kadar sokaklarda, direniş alanlarında, gecekondu mahallelerinde sergilediğimiz oyunlarla anlattığımız sınıfsal çelişkileri bir de o duruşma salonlarına taşıyalım; yaşanan bu adalet/sizlik sürecine biz de müdahil olalım istedik. gün geçtikçe tiyatro salonlarına dönüştürülen, kostümlü temsillerin verildiği, ezber replikli mahkeme salonlarında kurmacayı değil gerçeği anlatmaya gidiyoruz. biz de dekorumuzu, kostümümüzü ve masalımızı sırtlanıp ankara’dan kalkıp istanbul’a, bakırköy adliyesi’ne; “hayata dönüş” operasyonu davasının başladığı aynı duruşma salonuna gidiyoruz.
    hatırlarsınız, daha önce de başka bir masalı sırtlanıp “taş atan çocuklara” anlatmak için tbmm önüne gitmiştik. masalımızı anlatmamız engellenmişti.

    şimdi bir masalımız daha var...
  • dtcf sosyoloji günleri'nde bir oyun sergilenmesine de önayak olmuş güzel insanlar topluluğu. oyunlarının bir kısmına facebook sayfalarından ulaşmak mümkün.
  • ayrışma bildirgesi yayınlanmış olan ekiptir.

    bugüne kadar sahne dışı adıyla devam eden sokak tiyatromuzun ayrışma deklarasyonudur.

    sahne dışı, 2008'den bugüne kadar geçen süreçte, verilen emeğin kolektif ismi olmuştur. üretimde bulunulan süreçlerde kendini var etmiş ve ismini yaratmıştır. bu ismi yaratan ise; geçen bu süreçte mücadelenin içinde bulunan bileşenler olmuştur.

    bugün gelinen noktada, sahne dışı’nın sokak oyunlarıyla destek olacağı politik alanların tercihi ve iç ilişkilerdeki çürümeler nedeniyle başlayan karışıklık, ekibin kurucu bileşenlerini dört aylık bir tartışma sürecinden geçirmiştir. ayrışmayı yaratan bu tartışma, sahne dışı’nın üç senelik birikiminin ardından bugün yoluna nasıl bir yapıyla devam edeceği üstünedir. bu süreçte bizler sahne dışı’nın; sanat alanında devrimci bir tavır oluşturması, sokak tiyatrosu alanında kuramsal çalışmalarını hızlandırması, alternatif biçim tartışmalarıyla üretimini güçlendirmesi ve iç ilişkilerini kolektif bir işleyiş zeminine oturtması için kendi içinde örgütlü bir yapı önerisi sunduk. fakat cevap olarak bugünlerde çok rastladığımız özgürlük kisvesi altına sığınmış liberal söylemlerle karşılaştık. sunduğumuz örgütlü yapının karşısına örgütsüzlük, kolektif üretimin karşısına hiyerarşi, sanat alanında devrimci bir duruşun karşısına ise statüko önerilmiştir. ve bizleri, liberallerin son dönem moda deyimi olan “ortodoks marksist”lik kisvesi altında “muhafazakârlık”la suçlamışlardır.

    aynı zamanda bu tartışmalar, karşı tarafın hukuk tanımaz üslubu ve ekip üstünde kurmaya çalıştığı iktidarla kesintiye uğratılmaya çalışılmıştır. kişisel olarak yapılan karalama çalışmaları; devrimci niyetlerle kaleme alınmış oyun metinlerinden alıntılara kadar gitmiş ve yapıcı bir üslup kullanılmadan süreç yıpratılmaya çalışılmıştır. karşısına koyduğumuz politik ve kuramsal argümanlar ise duymazlıktan gelinmiştir. 22 nisan 2011 tarihinde en son toplantıda yaşananlar ise anti-demokratik bir baskı kurma cüretine kadar varmış; söz alıp konuşmak isteyen arkadaşlarımızın sözü “ben seni tanımıyorum, kaç yıldır buradasın, senin ne kadar emeğin var ki!” diyerek kesilmiş ve toplantı tek taraflı olarak bitirilmeye çalışılmış; kurmaya çalıştıkları statü farkı bariz olarak kendini göstermiştir. hatta işler öyle bir noktaya gelmiştir ki, kapatılması karar verilen sahnedisi@gmail.comadresimizin şifresi değiştirilmiş, bizim ulaşmamız engellenmiştir. aynı zamanda sahne dışı’nın facebook sayfasının kapatılması yönündeki ortak karara rağmen, karşı taraf bizleri sayfadan atmış, kendilerini sayfa yöneticisi olarak atamışlardır. bu durum karşı tarafın yaklaşımını ve bundan sonra yapabileceklerini göstermesi açısından da manidardır.

    bugün sahne dışı’nda yaratılmaya çalışılan bu iktidar mekanizması sanatsal üretimi engellemiştir. dünyayı değiştirme niyetiyle yola koyulduğumuz bu toplam, bugün sokak tiyatrosu üzerine kuramsal/pratik çalışmalar yapması, devrimci sanat üzerine tartışmalar yürüterek bir yol tarif etmesi gerekirken; birkaç kişinin pervasızca süren üslubu ve kişisel egolarıyla kurmaya çalıştıkları baskı sonucunda kendini lağvetmek zorunda bırakılmıştır.

    bu açıklamayı aşağıda ismi geçen sahne dışı sokak tiyatrosu üyeleri olarak kaleme aldık. bilinmelidir ki bundan sonra herhangi bir alanda karşınıza çıkacak olan sahne dışı ismi aşağıda imzası olan bizlerin dışında fevri olarak kullanılan bir isimdir. çünkü biz biliyoruz ki kutsallaştırılan bu isim; 2008’den bugüne kadar geçen süreçte, verilen emeğin kolektif ismi olmuştur. ve bizler bugün bu isimle mahkeme salonlarında yargılanmaya devam ederken, hakkımızda sahne dışı sokak tiyatrosu üyesi sıfatıyla fezlekeler oluşturulmuşken, bu ismin hukuk tanımaz bir biçimde sahiplenilmeye ve kullanılmaya çalışılması, devrimci ahlaka sığmayan, kabul edilemez bir davranıştır.

    biz yaşanan bu tartışma süreçlerinin daha fazla karalama kampanyalarına dönüşmesini istemediğimiz için sahne dışı ismini iki tarafında kullanmamasını önerdik. çünkü kolektif üretimin bileşenleri ayrışmakta olduğundan, bu isim kendi sayfasını kapatmıştır. bizler bundan sonra yolumuza aynı kararlığımızla devam edeceğiz. sosyalizme olan inancımız ve dünyayı değiştirme kavgamız sokak tiyatrosu aracılığıyla oyunlarımızla vücut bulmaya devam edecek. dün emeğimizle ve mücadelemizle sahne dışı ismini yarattığımız gibi yarın da başka bir ismi yaratacağız.

    ve son olarak tekrar belirtmek isteriz: yaşanan bu ayrışma sürecinin ardından, bilinmelidir ki sahne dışı ismi her telaffuz edildiğinde devrimci ahlak çiğnenmiş ve hukuksuzluk yapılmış olacaktır.
    bilginize

    sahne dişi sokak tiyatrosu adına:
    tufan taştan - ozan yildirim - sarp aydoğdu - öykü ağtaş - görkem şahinkaya - sinem uyar - deniz kesmez
  • (bkz: kızıl davul)
  • özgeçmişleri ve misyonlarını şöyle özetliyorlar:"sahne dışı, bir sokak tiyatrosu grubu. bunun politik olmayanı var mıdır bilmiyoruz ama, politik tiyatro yapıyoruz. bizi ilgilendiren konularda hem düşünsel hem de pratik anlamıyla teatral bir söz üretmeye çalışıyoruz. direniş alanlarında, gecekondu mahallelerinde, merkezi caddelerde oyunlar oynadık. ılk oyunumuzu 16 haziran 2008'de tuzla tersaneleri'ndeki grev için oynamıştık. "böyle düzene sokak tiyatrosu" adıyla başladığımız yola, 1 mayıs 2009'dan beri sahne dışı olarak devam ediyoruz..."

    bir de şu blogdan kayda alınmış gösterilerine ulaşılabilir:
    http://sahnedisigrubu.blogspot.com/

    ölüm oruçlarıyla ilgili bir videolarını da ekleyeyim: https://www.facebook.com/…oto.php?v=464588606918406
  • isviçreli bilim adamları tarafından ''sinekus lezbiyenus'' olarak nitelendirilen sineklerdir.
hesabın var mı? giriş yap