• "mandıra filozofu bu kez de istanbulluların kafasını karıştırmaya geliyor. bodrum’un çökertme köyünde, bir lokma bir hırka yaşayan mustafali, istanbul üzerinden modern dünya ile hesaplaşıyor."

    filmin fragmanı için burdan yakın
  • güzel şeylerin bokunu çıkartmada üstümüze yok. ilk filmi güzeldi, tadındaydı, hoştu ama ne bileyim ilki tuttu bu sefer hadi şehire gidip biraz da orada aynı mantığı güdelim demek saçmaydı. zaten karakter çocuklar duymasında yeteri kadar işlendi, ötesine ne gerek var ki.

    izleyince göreceğiz bakalım ama bu ön yargı ile gideceğim kesin. umarım güzel bir film çıkar da ben de bu dediklerimi yerim.
  • (bkz: karşıyım da karşıyım)
    (bkz: al buna da karşı mısın)

    ayrica calisma hayati konusundaki goruslerine kismen katilsam da, argumentum ad naturam hatalarindan gecilmeyen goruslere sahip bir filozof (?) barindiran bir film olacak.
  • türk filmlerine gitmeyen beni, sinemalara götürecek film...
  • 1.si okadar begenildimi ki 2.yi de cektiler diye dusunmuyor degilim. komedi filmi olarak fragmaninda herhangi bir komedi unsuru gormedim acikcasi.

    yoksa bende yavas yavas hic birseyi begenmeyen eksiciler arasina mi giriyorum anlamadim.
  • tv'deki reklamları ile bıktırmış film.
  • ilkini begenmistim. yani vakit gecirmeye yarayan cok bisi beklemeyen arada bir iki gulumseten filmler vardir ya o tipten bir filmdi. ayni hislerle ikincisine gittik, ama omrumde sinemada sıkıldığını bilmeyen ben bunaldim da bunaldim. parasi batsin kalkak gidek dedim 3 5 dk da bir. yani icerik salaga anlatir gibi omrunde hic ben kapitalizm duymadim, ben bilmem esim bilir diyene bile hitap etmeyecek kadar dusuktu. mesela adam ben paraya karsiyim diyo, karsidaki boyle bi hareketler vay anasini nasil der lan bunu fln iki saat sacma sapan hareketler yapiyo. ozetle gitmeyin, torrentten indirmeyin, tv de acik birakip elektrik harcatmayin, yazik her bir kurusuna.

    ayrica mehmet auf hocam, okulda dersime girdiniz ne de guzel adamdiniz. hic mi izlemediniz sinemalara dagitirken, hic mi sallamadiniz allasen?
  • feel good movie tarzında bir komedi filmi. ne düğün dernekteki kadar çok kahkaha atarsınız, ne de alt-orta seviye komedi filmlerindeki gibi sıkılırsınız.
  • baştan sona sosyal mesaj dolu film.

    ilk filmi izlememiştim. hiç ilgimi çekmemişti. ikincisini de izlemeyi düşünmüyordum. ama arkadaşlara bırakılan bir sinema organizasyonu sonucu kendimi bu filmi izlerken buldum. öyle komik bir film falan değil. zaten genel olarak bilinen felsefik şeyleri film yapmışlar, öyle işte. benim de hayatta motto olarak kabul ettiğim, daha üç gün sonra ne olacağımızı bilmezken, ileri gelecek için plan yapmanın saçmalığından bahsediyor bir yerinde. bu ve buna benzer bol miktarda sosyal mesaj veriyor. ben sıkıldım izlerken. gülmedim de.

    tabi bu ülke, bu filmdeki sosyal mesajları bir kaç defa izlemesi gereken insanlarla dolu orası ayrı. sinema olarak değil de, kamu spotu gibi yayınlansa ve herkes izlese fena olmaz.
  • benim de bugün izlediğim film. her şeyden önce, filmdeki çoğu tespit ve durum için hepimizin günlük hayatta karşılaştığı durumlar olarak niteleyebiliriz. evet, çoğumuz demişizdir o cümlelerin, ama benzer bir ortam hiçbir zaman hiç kimse için oluşmadı. yani filmdeki o sahne gibi bir hayatı olmadı kimsenin. herkes sarf ettiği o ütopik cümleleri ile ortamlarda millete "bak oluuum, ben çok derin düşünüyorum. başarısızım; çünkü karşıyım." demiş olabilir. fakat filmi gerçek hayat ile ayıran nokta da tam olarak bu zaten.
    hiçbir zaman, bir patron bu şekilde bir çaycı ile muhattap olmayacaktır. ve çaycıyı dinleyip şirket prensiplerinden vazgeçmeyecektir.
    hayata bir insanın bu kadar pozitif bakması da yine düşük ihtimal. ilk filmde de ikinci filmde de ana karakter, kusursuz derecede sakin-pozitif ve her şeyi değiştirebilen/etkileyebilen bir karakter.
    peki bunlar ne anlama gelmekte?
    senarist birol güven bizlere bildiklerimizden bir düş oluşturmuş.
    insanlara hayalini kurdukları, bir karakter-hikaye sunmaya çalışmış.
    yani adam diyor ki; abicim sen bunları kafanda hep kurgulamıyor musun? bak bakalım bu şekilde izleyince nasıl olmuş diyor.

    yukarda yazdıklarım filmi bir başyapıt-kusursuz gördüğüm anlamında yorumlanmamalı. zira ben de senaryonun daha farklı bir şekilde yazılabileceğini ve arka plandaki olayların klişe ve nereye gideceği belli olacağına biraz daha gizem verilebilinirliğini düşündüm.
    antagonist konusunda da biraz sağlamlaştırılabilinirdi.

    *doktorun rolünü iyi oynayamadığını düşünüyorum. amatör kalmış.
    *çocukluk arkadaşı hilmi idi adı yanılmıyorsam, karakter olarak bana yeterli gelmedi. hikayenin çoğunda önemli bir rol iken, diyalogları ve jest-mimikleri noksandı bence.
    *girişteki, muhtemelen dji phantom ile çekilen görüntüler, manzarayı çok sevdim. renklendirme-saturation hoşuma gitti.
    *istanbul'un değişik yerlerinde yapılan çekimler yine hoşuma gitti. istanbul'u ne kadar biliyoruza getirdi. tabiri caizse, gezdik iki dakika.
hesabın var mı? giriş yap