11052 entry daha
  • --- spoiler ---

    böyle final mi olur aa lostlar...

    sanki o kutup ayısını, zaman yolculuğunu, kara dumanı gözümüze sokup bizleri meraktan perişan eden senaristler gitmiş, aynalı tahir'in senaristleri gelmiş. tamam 5. sezonda sıçtınız "du bakalım" dedik, 6. sezonda sıvadınız "finalde koyacaklar çocuğu" dedik, bekledik. ee finalde ne izledik; hiçbir şey. final öncesi jacob'ın, lostie'lerin adaya gelme ve adaylığa seçilme nedenini anlattığında bana bi titreme geldi. şöyle bi shannon'a dokununca her şeyi anlayan sayid'e döndüm. ne demek lan çok yalnızdınız. hayvanlığın lüzumu yok sarı pipi. adadan kurtulan kurtuldu, hadi benjamin ada çocuğu, peki tamam da bunun hurley'si desmond'ı ne olacak?

    - ee öldüler çok sonrası.
    - öyle mi?!
    - bi de şey, hepsi kavuştu öbür tarafta. çok mutlu oldular.
    - budur yani?!
    - ...

    olmaz aga, ben kabul etmem bu finali. nasıl o son birayı içmeyeceksek, o son finali de izlemeyecektik. sonlara doğru jack ve babası konuşana kadar vay dedim çok iyi olmasa da iyi bağladılar. neden, çünkü ben düşündüm ki, desmond bir ara çok yalama oldu bir geçmişe, bir geleceğe. işte o sıralar yolunu da yapmış demek ki adadan çıkışın. herkesi diğer tarafta (paralelde yani araf maraf değil) toplayıp burdan devam edecekler, herkes de adadan kurtulmuş olacak, adada ölmüş olanlar da dahil. ben tam bunları düşünürken jack babasına "sen ne ayaksın ki ben seni görüyorum" dedi. babası da "asıl sen ne ayaksın kido" deyince hassiktir dedim bunlar salağa bağladı. bütün hayallerim orada yıkıldı işte. keşke hepsi aynı hastanede deli olaydı da bu olmayaydı, 6 sene böyle harcanmayaydı. şimdi söyleyin bana, böyle final mi olur aa lost'lar.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    hurley in en sonlara kadar kale gibi durmasıyla, bir filmde/dizide şişman çocuk ve orman varsa, ormanda ilk ölen şişman çocuk olur klişesi yıkılıvermiştir.

    --- spoiler ---

    edit: arkadaşlar uyardı, gözlüğü yokmuş............
  • şimdi millet, şöyle bir adım geri çekilip, bakalım olaya. buyrun size bir literature review.

    final bölümü: evet, bence böyle bir final bölümü gerekliydi; hikayenin sonunu bağlamak açısından da çok başarılı olurdu, tabi ortada bir hikaye olsaydı. önce bir söz verdiğin gibi diziyi toparlarsın, sonra böyle mıck mıcık bir final yaparsın, kimse de bir şey demez.

    şimdi öncelikle, dünyada zilyon tane insanın takip ettiği, yani zerre bütçe sıkıntısı olmayan bir dizinin son sezonlara doğru ne kadar özensiz yapılmaya başlandığı konusunda hemfikir olacağımızı sanıyorum. son bölüm mesela, böyle rezil bir prodüksiyon olabilir mi? bakalım yazarlar ne demiş son bölüm için.

    mahatma demiş ki: "arkadaş o kadar gelirle böyle osuruktan bir prodüksiyonla bitirilmez böyle bir dizi. adam margarin kolisini pembeye boyayıp kaya diye kamera kadrajına fırlatmış. elemanın teki de kamerayı titretmekte deprem efekti için. ayıp lan." #19162348

    sina: "kabin basıncının çok önemli olduğu uçaklarda siktiri boktan bir yama ve koli bandıyla o uçağı uçarıyorsun, üstüne miles'a dünyanın en gereksiz repliğini söyletiyorsun: "hayatta bir şeye inanırım o da koli bandı""

    benim yorumum: tabi ki bu yavşaklar koli bandıyla uçak tamir edilmeyeceğini adları gibi biliyorlar. allah bilir kendileri de ne kadar güldü. ama yine de küfreder gibi hikayeye yazdılar işte.
    [edit: marpione diyo ki, koli bandı değil, duct tape olacak o, ve duct tape bazen mucizeler yaratır.]

    the last soul in a fish bowl: "final bölümünde kafama en çok takılan şu; o uçak çalı çırpının içerisinden bir pushback veya bir tow bar yardımı olmadan nasıl geri geri çıkabildi (uçaklarda geri vites yoktur, sadece thrust yani itiş vardır)..ve bir de apu veya gpu olmadan nasıl oldu da çalıştı aylardır beklemiş uçak..anlaşılan ada uçağa da ekstra yetenekler vermiş.." #19146602

    sina'dan devam: "uçmak için 1 saatimiz var diyorsunuz pencere kısmına iskele yapmışlar mübarek, ne zaman topladınız o ağaçları da bağladınız birbirine, bu arada uçaklarda da her daim oksijen kaynağı varmış mübarek" #19160425
    -------------------------------------------
    ve şimdi en sinirimi bozan nokta. yatagimin etrafinda nobet tutan 13 melek'ten aşırdığım tabirle, karakter draması. öncelikle, o anlık sinirle, bu diziyi karakter draması olarak izleyenlere omzumla beraber kafam girsin diyen benim. o yüzden kendisinin [(bkz: #19142520) bahsettiği] terbiyesiz benim. öncelikle kendisinden gerçekten özür diliyorum; dediğim gibi, benim karakter draması kelimelerini kullanmam, bunun durumu çok iyi özetleyen bir belirtisiz isim tamlaması olduğunu düşünmemdendi, kişisel değil. hem bence bu adamın lost konusunda bu kadar romantik olması son derece anlaşılabilir bir şey. kendisi demiş ki:

    "lost'un benim icin baska bir manasi var. uc sene once ucuncu sezonun final bolumunu evde kiz arkadasimla izliyorduk. bir lost forumundan tanismistik . . . [o] aksam cesaretimi topladim, diz cokup kiz arkadasima evlenme teklif ettim. hatta simdi sacma gelse de "bizim askimiz da richard gibi uzun omurlu olsun" dedim yuzugu ona uzatirken. o da kabul etti. dun aksam lost bitti ama bizim sevgimiz bitmedi, sonsuza kadar da surecek. iki sene once evlendik, balayimizi hawai'de yaptik, su anda aramiza katilacak ailemizin ucuncu ferdini bekliyoruz."

    e yani, ben ne diyim size? allah mesut etsin, çok samimiyim, gerçekten hoş bir şey.

    ama ben yine konuya dönmek durumundayım. daha önce de dedim, şimdi de diyorum: bu dizi karakter draması olarak pazarlanmadı. karakter kısmı, sadece lost'un en güçlü yanlarından biriydi. ama asıl pazarlama aracının ne olduğunu defalarca söyledik: gizem ve vaatler. ya da darth maul'un deyimiyle,

    "sorular sordurmasıydı. lakin bu şekilde izleyici toplarken basitliği de kaçmamışlardı. gerek karakter çözümlemesi, gerekse de arka hikayeler çok sağlam yapılmıştı. fantastik yönünün yanı sıra drama yanıyla da çok güçlüydü." #19160327

    peki karakterler gerçekten çok mu başarılıydı? ilk iki sezona kimse laf etmiyor. hatta ilk 4 sezon da bir şekilde kurtarsın diyelim, ama son iki sezonda doğru düzgün karakter kurgusu kalmadı dizide.

    locutus demiş ki: "ilk sezonlarda, yarattığı gizemler kadar her hafta yeni bir yönünü keşfettiğimiz karakterleriyle ve bu karakterlerin kendi içinde tutarlı davranışlarıyla ilgi çekiyordu. evet o zamanlarda da karakterler ketumdu, birbirlerine gördüklerini, bulduklarını anlatmayıp gereksiz gerilim yaratıyorlardı ama az ya da çok anlamlı sebepleri vardı. "because i'm supposed to" lafından henüz gına gelmemişti bizlere.zamanla, gizemler arttıkça, öykü karmaşıklaştıkça, karakterlerin geri zekalılıkları, iletişim eksiklikleri, hiçbir soru sormadan başlarına gelenleri kabullenişleri öyle bir noktaya vardı ki, artık olayları sürükleyen bireyler olmaktan çıkıp; olayların, gizemlerin, soruların, fantastik olayların içinde oradan oraya savrulan, bu sırada zerre merak duymadan sadece anın gerektirdiği gibi davranan, bir davranışı bir sonrakini tutmayan karton karakterler haline geldiler."

    işte benim demek istediğim de bu: karton karakterler. madem karakterler çok başarılıydı, şu sorulara bir cevap verin.
    mesela sina sormuş: "o zaman tek soru sayid necidir? nadia mı shannon mı? 2 bölüm önce nadia ama finale bakarsan hayatındaki en önemli kişi shannon. daha adamlar bunda bile tutarlı olamamışlar, dizi toplamda tutarlı değil, koca finali nasıl toplasınlar, toplayamadılarda, bende şimdi burdan diyorum ey tatmin olanlar bunu göremeyecek ne var?" #19160425

    ben de soruyorum: bu sayid dediğimiz adam, daha bu sezon ölüp dirilmedi mi? dirilmesinin sebebinin kara duman olmadığını da biliyoruz. karakter olarak son derece köklü bir değişim geçirdi sayid bu süre zarfında. bir ara iyice zombiye bağlamıştı hatırlarsınız; sonra birden kahraman oldu, midesine 4 lokum c4 (aa bak, lost sayılarının ilki 4, teyy teoriye gel) yedi. sayid kimdi? karakter olarak nasıl bir süreçten geçiyordu? veya sayid "neydi"?

    örneğin jack. o da daha bu sezon fener kulesinde çıldırıp aynayı kırmamış mıydı? jacob'a göre "ayna feda olsun, yeter ki jack kaderini anlasın" değil miydi? jack'e kaderini anlatan neydi? aynayı kırdığı için girdiği suçluluk duygusu mu? orada "beni niye getirdin lan adaya?" diye kafayı yiyen jack, aynayı kırınca "anaa kaç paradır allah bilir" deyip suçluluk duygusuna mı kapıldı da, adaya(ve tüm insanlığa, hee hee) karşı görevimi yerine getirmeliyim bilincine erişti? final bölümüne kadar "im supposed to", "you are supposed to" dan başka cevap alamayan jack "eh yeter amına koyim herkes ne ketummuş" deyip de canına kıymaya mı karar verdi? nedir yani, biri açıklasın.
    -------------------------------------------
    vee, açıklamalar kısmı. öncelikle, biz ne "istemiyormuşuz"?
    hayatın anlamı, kuantum fiziğinin kara tahtada detaylı analizi, zamanda sıçramanın bilimsel teorileri, star wars'da ışın kılıcının nasıl çalıştığı, yüzüklerin efendisinde yüzüğün nasıl büyülü olduğu; kısaca, senaristlerin ne kurgunun önemli bir parçası olduğunu söylediği, ne de açıklama sözü verdiği her şey. örneğin bu konuda sinabey şöyle dediydi:

    "wachowski kardeşler de filmin başından sonuna kadar haplar nedir açıklayacağız diyip, haplar kapsüldür demedi, tolkien de büyüyü son kitapta açıklayacağım diye kanımızı kurutup en sonunda "büyüyü sauron yaptı" demedi, ya da jerry siegel yıllarca "durun cevabı zamanı geldiğinde vereceğim" dedikten "evet açıklıyorum, süpermen kendi kolunu bükecek kadar güçlü" demedi. ve tabii ki hiç biri, bunları söyledikten sonra coşkulu orkestra müziği ile, evrenin sırrını çözmüşçesine, nasıl bir ruhsal yolculuk yaşadığına dair röportajlar vermedi." #19148685

    ne istiyorduk peki? senaristlerin açıklayacağız dediği şeyleri. bu kadar basit. ve bunu da dizi finalinde istemiyorduk, final sezonunda istiyorduk. hiç saptırmayın muhabbeti. yukarıda dedim, böyle bir dizi finali anlaşılabilir ama önce bir hikayeyi bağlarsın, sonra dramatik final yaparsın. ama yok dizinin sonuna kadar gizem sıça sıça gider*, sonunda da "aa bak, kuş!"* deyip kaçarsan, bozuşuruz işte.

    şöyle de bir sorun var ki, verilen cevapların çoğu neredeyse "mr. obvious" tarzında cevaplardı. yine sinabey'den gelsin:

    "black smoke nedir açıklandı deniyor. hayır açıklanmadı, black smoke'un oluşma sürecindeki bir adım belli oldu sadece. durduğu yerde bir insan evladı dumana dönüşemeyeceğine göre, herhalde arada doğa üstü bir şey olacaktı. bunu dizi söylemese de bilmiyor muyuz yani? bunu anlamak için dahi olmak gerekmediği gibi, zaten bilinen şey cevap olarak sunulduğunda sinirlenmek kadar doğal bir şey olamaz."

    bu sözde açıklamalara daha eklenebilir: richard niye ölümsüz? jacob elledi diye. ada niye önemli? çünkü altında tıpa var. tıpa niye önemli? çünkü çıkarırsan deprem olur, ışık söner, herkes ölür (hmm). jacob kara dumanı niye öldüremiyo? çünkü kurallar öyle. adadan niye çıkılamıyo? çünkü kurallar öyle.

    bizim cevap olarak istediğimizi söylemeden önce, şunu alıntılayayım:
    carlton cuse şöyle demiş: everyone is like, “i want to unlock the single secret to lost.” there isn’t any one secret. there is not a unified field theory for lost, nor do we think there should be, because philosophically we don’t buy into that as a conceit. #18864724

    öyle bir konuşuyor ki, we don't "phylosophically" buy into that as a conceit derken, sanırsın felsefenin amına koymuş. biz sizden birleşik alanlar kuramı beklemiyoruz; tek beklediğimiz bunca zaman yapılan edilenin tamamen rastgele veya arbitrary olmadığını ispatlayabilmenizdi. sonuçta iş arbitrary gizem sıçmaya gelince, herkes sıçar; sizden çok daha iyi de sıçan olur korkmayın.

    sonra da demiş ki yine cuse: "the great mysteries of life fundamentally can’t be addressed. we just have to tell a good story and let the chips fall where they may."

    şimdi bi dakka, ne hayatından, ne çözülemeyecek büyük sırlarından bahsediyorsun? konumuz lost, hayat değil. konumuz bir kurgu. bana öyle kozmos mozmos ayağı çekme; serim, düğüm, çözüm arkadaşım. adam seriyo, sonra düğümlüyo, sonra da kendi attığı düğüme bakıp "yüce rappim ne karmaşık yaratmış, bizim ilmimiz yetmez, biz keyif almaya bakalım" diyor terbiyesiz.

    son olarak, hala e ne bekliyordunuz diyecek varsa, teoberk'ten geliyor*:

    dizinin senaristleri herşeyin düzgün bir şekilde bağlanacağını söylediler.
    dizinin senaristleri herşeyin düzgün bir şekilde bağlanacağını söylediler.
    dizinin senaristleri herşeyin düzgün bir şekilde bağlanacağını söylediler.
    dizinin senaristleri herşeyin düzgün bir şekilde bağlanacağını söylediler.
    dizinin senaristleri herşeyin düzgün bir şekilde bağlanacağını söylediler.

    edit: modlog'da yine ispiyonlandığını görüyorum bu entrynin. hiç yorulmayın, formata uygundur kendisi.
  • yanaklarımdan süzülen haddinden fazla gözyaşıyla veda edendir. bende geriye bıraktığı an itibariyle kıpkırmızı gözler olsa da, beni gece gece bu kadar duygusallaştıran bitişinin sembolik anlamıdır. 80 kuşağı için micheal jackson'ın geçen seneki ölümü çocukluğun ölümüyse, lost'un bitişi de aynı şekilde gençliğimin bitişini sembolize ediyor benim için.
    dile kolay sözlük, 2005'in kışında toy bir üniversite öğrencisiyken tanıştığım,

    içkileri yuvarlayıp, üzerine dostlarla saatlerce teoriler yürüttüğümüz,

    boyumuza posumuza bakmadan rasyonalist, empirist, post-yapısalcı, hegelci, kantçı, lacancı, bakışlar fırlattığımız,

    geçen beş yılda birden fazla sevgilim olmasına rağmen etkisinden kurtulamadığım sekanslarıyla hala bana penny'imi, charlotte'umu ya da juliet'imi arattıran,

    cesur, akılcı, duygusal, şehvetli, bencil, kırılgan ve daha onlarca davranış arketipini çevremde gördüğüm yetmiyormuş gibi bana her hafta gösterip insan olarak prototipleşmememi sağlayandır.

    kısaca ne söylesem azdır, varolduğum sürece hafızamdan silinmeyecek olandır.

    --- 6 sezonluk spoiler içerir ---

    6 sezonun bir kaç cümleyle felsefi özetini yapmak gerekirse;

    senaristler ilk sezonlarda jack shephard-john locke aracılığıyla bir rasyonalizm-emprizm ikililiği yarattılar. ikilemi bizzat varolmasıyla kıran gerçek hayatta olduğu gibi desmond hume oldu. nasıl ki hume kant'ı düşünsel anlamda dürtüklediyse, desmond'ta faraday'ı aynı şekilde dürtükledi. bu noktadan sonra daniel faraday kant, hegel ve wittgenstein gibi olayı çözdüğünü ve döngüyü kırdığını zannetti ama yine onlar gibi ontolojik bir kapsayıcılık yakalamadığını anladığımızda kendisi hayatta değildi. son 1.5 sezon ontolojik farkındalık sezonuydu tüm karakterlerimiz için. we have to go back kate tümcesi varolmasının anlamını arayan çaresiz shephard'ın yakarışıydı. başlarda rasyonalizmin yılmaz savunucusu olan jack bu cümleyi kurduğundan itibaren kendini gerçekleştirme yoluna girdi ve varlığın çağırısına kulak veren dasein oldu(bkz: martin heidegger). flashsideways tüm kahramanlarımız için bir anlatı oldu. bu öyle bir anlatıydı ki her bireyin bilinci karşılaşmalarla oluştu ve kilise sahnesinde bir kollektif bilinç yaratıldı(bkz: carl gustav jung) (bkz: paul ricoeur). final sahnesi beklenildiği gibi jack bir bengi dönüş yaşadı. bu gerçekle yüzleştikten sonra kanımca biz felsefeyi sevenlere kala kala ne kadar dönersek dönelim popumuzun hep arkamızda olduğu gerçeği kaldı (bkz: herakleitos) (bkz: stoacılar)

    --- 6 sezonluk spoiler içerir ---
  • lost benim the constant'imdi.

    5 yil once, su anda yasamakta oldugum ulkeye gelmeden once sozluk yazari bir arkadasimdan hard diskime aktarmistim ilk sezonu. "sozlukte soyle boyle teoriler kasiliyor, hatta soyle soyle elemanlar var paragraf paragraf yazi yaziyor bir bak" diye de eklemisti. dediklerine o zaman anlam verememistim ama gizemli bir konsepti oldugu icin merak da ediyordum.

    24 saatlik bir ucak yolculugu sonrasi yasadigim cilgin jetlag sonrasinda kivranirken, bari su lost denen naneyi izleyeyim vakit gecirmek icin" dememle, resmen 1.5 gunde butun birinci sezonu izlemem bir olmustu.

    lost, 27 yillik hayatimin su ana kadarki en kritik donemlerinde gosterimdeydi. izlemeye basladigimda hala bir universite ogrencisiydim, gelecekle alakali hic bir fikrim yoktu, hayatin gercek ve bayat yuzuyle her gun karsilasmiyordum. lost'ta bu hayal dunyasinda, nadide bir cicekti benim icin.

    biz buyurken, basimizdan bir cok seyler gecti. aile fertlerinden bazilari bizleri terketti, cocukluk arkadaslarimizla bozustuk, asklarimiz bizi terketti veya biz mantikli karar verdik diye dusunerek bizi sevenleri terkettik. is dunyasina adim atabilmek icin, is gorusmelerinde diger adaylara acimasizca saldirdik. is hayatinda da, yeri geldiginde (yani cogu zaman) politik davranmak, ayiya dayi demek zorunda kaldik. iste lost bu noktada simdi hayal gibi duran eski yasamimla aramdaki bir bagdi, the constant'ti. o buyulu dunyayi izleyince, gercek dunyaya dayanma gucunu kendimde buluyordum. bir nevi desmond'un olmekten kurtulmak icin penny'yi aramasi gibi.

    en son gameshow ilk kapandiginda boyle boslukta hissetmistim. o zaman tabi daha kucuk oldugumuz icin olusan bosluk daha buyuktu. simdi biliyorum ki lost'unda yeri doldurulur, baska dizi izlenir. aynen baska sevgili bulundugu, baska is bulundugu gibi. ama iste o hayatin erken donemlerinin tadi hic bir zaman olmayacak.

    o yuzden hala hurley niye zayiflamamis, heykeli kim dikmis gibi sorular yanitlanmadi diye kafayi yiyenlere kizamiyorum. ne kadar bos ve cevaplanmasi gereksiz sorular olsada. dharma'nin o yiyecekleri neden atmaya devam ettigini kafaya takan insan, diziyi bosa izlemistir diyesim bile geliyor. ama anliyorum onlar, diziye benden cok daha farkli anlamlar yuklemisler. hayatta hala sadece siyah veya sadece beyaz oldugunu saniyorlar. oysaki ironiktir bu dizinin konusu en basindan beri "man of science, man of faith"tir. bence bu son bolumle gayet guzel olaylari toparladilar.

    cevaplanmayan ufak sorularda, benim hayatima devam ederken kullanacagim ufak constant'lar olarak kalsin. bitti!
  • dile kolay tam 6 sene izledik ve 6 sene teoriler uydurduk bu dizi hakkında.mısır mitolojisi ,dinler,peygamberler,filozoflar, isim benzerlikleri,zaman yolculuğu ,fizik ,metafizik hepsinin altından girip üstünden çıktık sırf şu dizideki gizemlere bi açıklık getirebilmek için.ama neymiş sevgili sözlük,bütün olay bi tıpaymış,kocaman taştan bi tıpa.bu da bize tıpa olsun.
  • hala burada 'bana ne lost'a 6 senemi verdiiiim, yıllarımı verdim saçlarımı süpürge ettim' diye mızıldayanlara diyorum ki:

    get a life!! (brother)

    hayatınızın en önemli ve üzerinde en çok zaman harcanan kısmı bir diziyse, yazık size. gidin yaşamaya bakın, kuşlar böcekler çiçekler...bakın yaz geldi. dünya güzel.
  • adadaki hamile kadınların ölmesinin sebebi mib'in yeni candidateleri yok etme isteğidir. mümkün olabildiğince insanları öldürmeye çalışmaktadır jacob'ın amacına ulaşmasını engellemek için.
3532 entry daha
hesabın var mı? giriş yap