8055 entry daha
  • --- spoiler ---

    s06e06

    sevgili dostlarım sizlere bir iyi haberim var , bir de kötü haberim malesef yok. iyi haber , pek tabii kötü haberin olmaması. kötü haberin olmamasının nedeni ise bu haftaki sundown isimli bölümü , spoiler yemeden izlememden kaynaklanıyor. bunu da kendim yazdığım bir spoiler scripti ile becerdim. ne işe yarıyor bu script ? şimdi efenim , spoiler'lardan kaçmak istiyorsanız , hele ki benim gibi her hafta bazı pezevenkler yüzünden mağdur oluyorsanız , bahsi geçen script yüklendiğinde -eğer spoiler duyduysanız- , o spoiler'ı beyninizden siliyor , sizlere unutturuyor. şimdilik beta aşamasında olan bu uygulamayı deneyenlerden bazıları komple 5 sezonu unuttu. indirmek isterseniz , www.nobrai.....şaka lan şaka yok öyle bir şey. her entry'sine bu siteyi yazan salaklar gibi yapmam merak etmeyin , lost başlığı burası ayrıca unutmayın. adamın anüsünden kan alırlar valla.

    öncelikle , iki dakika bile olsa ciddi olmak istiyorum. bölüm inanılmazdı , harikuladeydi. 6. sezonun şu ana kadar yayınlandığı bölümler arasında the substitute isimli bölümden sonra en iyisiydi.

    evet. en uzun süreli ciddiyetlik rekorumu kırmış bulundum böylece -ki iki dakika bile olmadı-. fakat hakikaten yine değinmek istediğim bazı noktalar var ve bence bunların içinde en önemlisi , hatunların efendi adam yerine piç tercihi sorunsalının , nadia hanım tarafından yerle bir edilmesidir. nadia hanım , sayid gibi , çocukken bile gözünü kırpmadan tavıkların boynunu kırabilen bir serseri piç yerine , abisi olan , babasının gözünde korkak , pısırık ve bir o kadar da efendi insan olan ömere gönlünü vermiştir. ayrıca sadece gönlünü vermemiştir. iki tane de çocuğu olmuş , allah bağışlasın. demek ki neymiş ?? paralel evrendeki karılar piçleri sevmiyormuş!!!999 tercihlerini , aile babası olabilen ama borca harca girip , götü başı dağıtan efendi adamlardan yana kullanıyormuş. eyyyy efendileeeeeeer , beni iyi dinleyin. paralel evrende efendi erkeklere varıveriyorlarmış. oooolm paralel evrende kızlar teklif ediyormuş.

    bir başka husus ise , martin keamy. benim bu adama karşı , kötü bir insan olsa dahi bir sempatim vardı. "top musun olm ?" diye mesaj atanın teferruatını sikerim , ona göre. demek istediğim , kötü bir insandı ve benim kalbim dark side'da olduğundan dolayıdır ki , ölümüne üzülmüştüm. paralel evrende ise yine çıkardılar bu adamı fakat keşke çıkarmasaydılar. tipi değişmiş , çakma stand-up'çılara benzemiş. ceket meket giyip , mafya kıvamına gelse de , sayid silahı doğrultunca o yediği yumurtayı saniyede sıçızlayıverdi , omar'dan bez istedi. memati ya da abdülhey silah tutsa ne yapardı allah bilir ? şimdi size bu değişimin nasıl gerçekleştiğini resimlerle göstermek isterim. bunu ister bu deli oğlan;

    bu 4. sezondaki hali;

    http://images3.wikia.nocookie.net/…2_meetingben.jpg

    bu 6. sezondaki hali;

    http://i47.tinypic.com/30le7a0.jpg

    sıfata bak amına koyim çizgi filmde oynuyor sanki. al koy bu herifi herhangi bir çizgi filme , davşan rolünde , bir allahın kulu bile ayırt edemez gerçeğiynen.

    http://www.teachmecartoons.com/…on-bunny-rabbit.jpg

    ulan adamı taşak oğlanına çevirmişler be. ben de burda vurdukça vuruyorum. her evrende öldürdüler , kafasına beynine verdiler de verdiler. neyse ruhu şad olsun diyelim bari , bakarsın yine geri gelir. emin olamıyorsun ki anasını satayım. black smoke sağolsun. sayid "kollarımda öldü" diyor (burda sayid'in bahsettiği , hem nadia olabilir , hem de shannon olabilü. zira ikisi de kollarında öldü bu el-arabic'in.) black smoke "olsun hacı getiririz" diye cevap veriyor. tedarikçi bir kişiliği de mevcut şu kahrolası zenci smoke'un. ölen olduğu zaman geri getiriliyor yani. sonra da jacob'a kızar "sen getirdin onları" diye , ipnetor.

    claire mevzusu ise çok farklı yerlere gitmeye başladı , tırsıyorum. bak harbi tırslıyorum -ki 1-2 bölüm önce kendisinden çok tatlı diye bahsetmiştim , okumuş olanlar hatırlayacaktır-. öyle bir bakış attı ki bu bölümde kate kevaşesine , bırakıyordum altıma malzemeyi. aman diyim cem , aman karışma. bu karı , çocuğuna 3 yıl boyunca bakıp büyüttüler diye sinirlenip adam öldürmeye kalkıyorsa , sen bir kere "sofrayı bugünlük sen toplar mısın karıcığım ?" diye sormaya yeltensen allah muhafaza strap-on'ları üzerine giyip , geceyi çok güzel ve farklı bir şekilde geçirmeni sağlar. kanım dondu dostlarım. o yüzdendir ki , şu satırları kendim ve kendim gibi düşünenler için yazdıradurdum;

    claire dedim be dedim
    bir dediğini iki etmedim
    sadece bir öpücüktü istediğim
    arkadan dokandın , tom gibi hissettim

    --- spoiler ---

    lan ben korkuyorum bu senaristler dizinin finalinde "arkadaşlar paralel evrende geçen olaylar, dizideki asıl hikayenin gerçekleştiği olaylardı. ada diye bir şey yoktu başlangıçta. biz sizi 6 sezon boyunca bir güzel siktik." diyecekler deyu.
  • --- 6x6 spoiler ---

    bu bölüm itibariyle senaristlerin ne yaptıklarını bilmediklerini düşünüyorum artık. mantıklı açıklama dediniz de hala bir şey yok elimizde. bi de sayid sevilen biri değilmiş demek.

    yahu adam hiç mutlu olamadı. adada da mutsuz, adaya düşmeyen halinde de. ayrıca delikanlı delikanlı hayatımda istediğim tek şey kollarımda öldü diyor ama gidip tavuk bile öldüremeyen kardeşiyle evlendirmiş biricik sevdiceğini. sonra da ben seni hak etmiyorum falan diyor. madem o kadar seviyorsun, kendini suçlu hissediyorsun, tövbe et, adam gibi yaşa dimi? yok illa hata yapacak.

    ayrıca, şu 100 küsür bölüm içinde böyle yumruğunu masaya vurup da cevap istiyorum ulan diye bağıran bi sayid çıktı. kırıp dökmeden önce bi dinlemek istedi. sawyer gibi aa cevabı varmış peşinden gideyim demedi. ama keşke işini yarım bırakmasa, sadece o makineyle kalmasaydı. çünkü kimse bir şey sormadan birilerinin peşine takılıp gidiyor sürekli.

    jin ve sun ne olur artık buluşsun. herkes bunları tek tek gördü ama bunlar birbirini göremedi. bi de sürekli ilk sezonda claire'in verismaybeybii diye ağlaması gibi jin'i gördün mü, sun yaşıyor mu diye soruyorlar. bir buluştursalar da şu gereksiz sorulardan kurtulsak.

    ve destiny destiny diye diye gözümüze soktular artık olayı. anladık herkes herkesle bir yerde karşılaşacak illa ki ama bunları diğer hayatta buluşturacağım diye de böyle taklalara ne gerek var. sen git havaalanında tutuklanmış jin'i dondurucudan çıkar. allah bilir ağzını açar açmaz sun yaşıyor mu diye sormuştur sayid'e.

    --- 6x6 spoiler ---
  • --- spoiler ---
    iyilik, kötülük, siyah, beyaz, bilim, inanç, kader... 3 nokta koydum sonuna ilk cümlenin çünkü yığınla kavram kargaşası, zıtlıklar arasından seçimlerin bizi adım adım fnale götüreceğini düşündük hep bu dizide. silin dimağınızdan,unutun bunları muhteremler. olayın özü hurley. hatırlayın ikinci sezonu libby cıvırı etrafta gezerken hurley nasıl atak üzerine atak yapıp vurucu sorularla cevaplar aldırıyordu. libby mefta oldu. hurleycan da düz duvara tırmanır misali, elinde bir garip gitar kutusu ile geziyo etrafta. hurley kendine gelemedi velhasıl daha. gelse nasıl da çıkacak karanlıklar aydınlığa.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    "geliyorlar geliyorlar" diye bahsi geçen black smoke ve arkasındaki çapulcu takımı mı. e gülerim ben buna. bir de faraday`ın annesinin "savaş yaklaşıyor. siz adaya dönmezseniz yanlış taraf kazanacak" sözünü hatırlıyorum da onlar adaya dönmeseymiş görünüşe göre savaş falan olmayacakmış ki zaten. hasbinallah.

    --- spoiler ---
  • bu dizi hakkında hala her şeyi bilimsel bir mantık çerçevesinde açıklayacaklar diye temennisi olan izleyici. pek şeker, pek saf, pek naif insanlarsınız. yerim sizi ben.. finalde hayalkırıklığınızın büyük olmaması açısından üzerine basa basa dikkatinizi çekiyorum: ölülerin dirildiği bir dizi seyrediyorsunuz.. bir kendinize gelin piliz.
  • --- spoiler ---
    arkadaşlar ben şeyi anlamadım, bu sun'ın kocası ingilizce öğrenmemiş miydi? neden sayid'i görünce ingilizce bilmiyorummm dedi, çok saçma bu dizi kafamı karıştırıyor. şaka lan şaka, sakin ol şampiyon... burdan devam et. martin keamy neden jin kwon'u esir tutuyordu? akla gelen en makul açıklama şu; sun havaalanında jin'i bırakıp araziye uyuyor. babası bindikleri uçağı tespit edip amerika'daki ortağı widmore'a durumu haber veriyor, widmore bu tür pis işlerini martin'e havale ediyor; kızın yerini öğrenin ve öldürün benzeri bir talimat veriyor. martin'in ekibinde korece bilen yeminli tercüman olmadığı için bir posta dövüp gazeteye ilan veriyorlar. korece bilen biri gelene kadar stres atmak için dövüyorlar. jin zaten dayaktan aptallamış. içeri giren araba, korece yardırıyor arap, ingilizce cevap verince ben ingilizce bilmem diyor, o korece bilebilir yani... dayağın yan etkileri.

    dogen, sezon öncesi sözleşme imzalamış. madem beni öldüreceksiniz o vakit beni öldürecek karaktere temiz bir sopa atmam farz demiş. sayid'i havada karada sitti ama işte bir kaşık suda boğuldu... dogen aslında sayid'i ölmesi için yollamamıştı. claire'in sözlerine kulak veriyor ve sayid'e inanmak istiyordu. claire, sen buradan çıkmayacaksan öldüremeyeceği birini yolla, dedi. dogen elinin altında bulunan tek adayı gönderdi. adaylar öldürülemeyeceği için içi rahattı ama aynı zamanda şansını deniyordu. o bıçağı bir aday kullanabilir ve ancak bir aday, black smoke'un içine girdiği bedeni öldürebilirdi, tabi gerçekten içinde iyilik kaldıysa... kalmamıştı, sayid öldükten sonra içine kaçmaya başlayan black smoke, muhabbet etme imkanı bulunca rahatlıkla sayid'i kendi tarafına çekti.

    eğer ırak'ta dünyaya geldiyseniz, ada-jacob ikilisinin varlığı ya da yokluğu sizin için bir anlam ifade etmez. ya sevdiğiniz kollarınızda ölür ya da yengeniz olur. o savaşın içinde büyümeniz sizi bitirir. çok şükür amerika, ırak'a demokrasi getirdi, artık yeni sayidler olmasın diye... böyle alttan mesaj vermeyin.
    --- spoiler ---
  • doymadım doyamadım.

    bilmem kaçıncı sezonda jack kate hurley michael falan toplanıp dark territory diye bir mekana gidiyorlardı. yolda yeşil, kartala çok benzeyen kocaman bir kuş ağaçların içinden elemanlar oradan geçerken uçuyordu. bu kuşun ne olduğunu pek umursamıyorlardı ancak bu kuş, ortalıkta hurley'nin kuşu - eee boşverin - olarak geçiyor ve son derece mitolojik bir yaratık. avustralya yerlilerinin dünyayı yarattığına inandıkları bir kuş, bu kuşa çok benziyor. o kuşun adı da altjira. çok tanıdık geliyor nerden ajira'dan. bir de horus, yeşil bir şahin olarak tasvir ediliyor mısır panteonunda. bu kuşun ne olduğunu da bu sezon görecekmişiz.

    http://www.youtube.com/watch?v=dgjreyvrawm

    şu anda lost'la ilgili yapılacak en iyi şey eski sezonları izlemek olabilir çünkü unutulan tonla şey var eskilerden ve bunların çoğu son sezonla çok bağlantılı.
  • --- s06e06 spoiler ---

    --- spoiler ---

    bir ara budaklı meşe odununa karşı çalı süpürgesinin mücadelesine tanık olduğumuz bölüm oldu.. mecazi değil gerçek..

    --- spoiler ---

    --- s06e06 spoiler ---
  • --- spoiler ---

    sayid 6x06 itibariyle tam bir şaban çıktı.

    locke: bize bir ajan lazım ama kim?
    claire: jack nasıl?
    locke: yok yaramaz, tilki gibi suratı var.
    claire: peki ya hurley?
    locke: ııh çok aptal, arkadaşlarını satmaz.
    claire: e kim olacak?
    locke: salak olmalı, kızlara zaafı olmalı (plan değişir; sayid tapınakta salak salak dolaşmaktadır), kalleş olmalı, arkadaşlarını satabilmeli (sayid önce dogen ile kavga eder, sonra arkadaş olur, en sonunda da boğar), her istediğimizi yapabilmeli... buldum! sayid jarrah.
    claire: peki nasıl ikna edeceğiz?
    locke: onu bana bırak. (bu arada sayid elinde bıçakla tapınaktan çıkar ve olaylar gelişir)

    hayvan herife bir nadia dediler; içeride miles mı var, kate mi var bakmadan mına koydu mis gibi tapınağın. bu arada ilerleyen bölümlerde claire kate'in ağzını yırtacak gibi. eğer lost yazarları tahmin ettiğim gibi kemal sunal hayranı çıkıp, yine eski türk filmlerine gönderme yaparlarsa kate ile claire arasında hamamda bir atışma sahnesi bekleyebiliriz.

    --- spoiler ---
  • 6. sezon 6. bölümü 1.5 saat kadar önce izledim. kanepemde oturuyorum, kucağımda notebook... lost entrylerini okuyarak geçen yaklaşık 1 saatten sonra bir şeyler yazmaya koyuldum. her yazdığımı, teorilerimi ve tespitlerimi sildim.. boşluğa bakar vaziyetteyim, sanırım daldım... huuuuıııhıııııııı gibi bir müzik efekti ile karşınızda flashback:

    --- darth kaiser flashback ---

    2004 yılının sonları yaklaşıyor. evimizdeki nüfus henüz sadece ben ve eşimden oluşmakta. birkaç ay önce alınmış bir dev ekran plazma tv ve karşısına kurulmuş darth kaiser. tv'nin şerefine, digiturk'te sinema pakedine de abone olunmuş. kanallar heyecanla zaplenmekte. 5 numaralı kanala gelip dizi max ibaresi görülür ve hiçbir diziye bağlanma potansiyeli olmayan bünye bir sonrakine geçmek üzereyken bir şey onu dürter ve infoya basılır.

    lost. 1. sezon, 1. bölüm. kalan süre 41 dk.

    ilk defa bir dizinin ilk bölümü hem de daha en başında yakalanır. mutfağı toplamakta olan eşe seslenilir:

    - hanııım koş, bir dizi başlıyor, ilk bölümü
    - işim var, sen izle bana anlatırsın başını

    aradan 4-5 dk geçer...

    - hanııım koş koş, güzele benziyor
    - 3 dakkaaa

    aradan bilmiyorum kaç dakika geçer ama işler sarpa sarmaktadır, black smoke ilk kez görülmüştür...

    - yahu gel artık yaa, en önemli yerini kaçırdın, bir şeyin en önemli detayı en başta verilir esasen.. kaçırıyorsun, hiç izleme daha iyi bundan sonra..
    - uff geldim işte...

    ilk bölüm biter

    - valla çok sevdim. neydi ki acaba o şey? ule adada bi değişik numaralar filan mı var acep?... haftaya mutlaka izleyelim ikinci bölümü
    - hmm, güzelmiş ama saçma birşey çıkabilir bak
    - valla bırakırız olmadı sonra*, şu ağaçları söken şey neymiş hele onu bir anlayak*

    --- darth kaiser flashback ---

    vuuuuuğğğvv gibi bir müzikle günümüze dönülür, darth kaiser lost'un ilk bölümünü izlediği kanepesinde oturmaktadır..dalgındır ve boşluğa bakmaktadır... entrysini bitirir ve yollaya basar.
6526 entry daha
hesabın var mı? giriş yap