186 entry daha
  • müslümanlarca "fakirler et yesin, paylaşım olsun, sosyal bir ortam oluşsun" sebebiyle allah ismi verilen tanrı tarafından vacib kılındığı sanılan ibadet.
    aslında alakası bile yoktur. sebebi gayet tabi ki; bu çağa artık yakışmayan, çağdışı (ilkel) dürtüler ve sanrılar sonucu "tanrı eğer varsa nasıl bir şeydir" sorusundaki "tanrıyı" kavramsallaştıramamak ve vahşi biçimde "tanrıya kurban sunmaktır."

    yardımlaşma ile falan alakası yoktur. "bu bayramın amacı yardımlaşmak ve fakirleri - ihtiyaç sahiplerini doyurmak içindir" mantığı, var olan "kurban" olayının üzerine çok sonradan getirilmiş anlamlardır.. bir nevi "ortadaki saçmalıktan vazgeçemiyorum bari rasyonalize edeyim!" mantığıdır.

    şimdi;

    ** "ibrahim'e koç inmesi" olayında, ibrahim oğlu ismail'i "fakirler et yesin, paylaşım olsun, sosyal bir ortam oluşsun" sebebi ile mi kurban ediyordu? yoksa tanrısına kurban mı sunuyordu?

    ** kur'an'da anlatılan adem ve oğulları habil ile kabil'in hikayesinde de allah'a kurban verilme hikayesi vardır.. hatta -herkesin bildiği üzere- kabil'in habil'i öldürme sebebi, allah'ın habil'in kurbanını kabul etmesi, kabil'in kurban olarak sunduğu hediyeleri kabul etmemesi, kabil'in de kıskançlık yapıp habil'i öldürmesidir .
    kur'an'da kurban örneği olarak anlatılan bu hikayede adem ve iki oğlu tepenin başına çıkıp tepsiler içinde kurbanlarını bırakıp, dağdan geri inmelerinin arkasında yatan mantık "fakirler et yesin, paylaşım olsun, sosyal bir ortam oluşsun" sebebi ile mi yoksa "allah'a kurban sunmak" için mi? ortada bir fakir yok ki? insan yok daha!!

    ** bir başka açı da "en semiz, en besili, en düzgün" kurbanlık hayvanı allah'a sunmak olayı.. boynuzunda ufacık bir çizik - çatlak olan, ayaklarında tırnakları kırık olan, gözü kör olan vs. hayvan kurbanlık sayılmıyor mesala.. ne yani!! fakirlere boynuzunda ufacık bir kırık olan koyundan kesilmiş et ile yardım yapsak fakirin karnı doymuyor mu? fakire illa tırnakları sağlam olan koyundan çıkan et ile mi yardım yapacağiz.
    yoksa bu kurbanlık hayvana uygun olma kriterileri, yani en besili, en semiz, eli ayağı en düzgün hayvanın kurban olabilmesinin sebebi; bu hayvan allah'a sunulduğu için, tanrı uğruna kurban edildiği için mi?

    ** bir başka açı da kurban'ın aslında hacıları ilgilendiren bir ibadet olması.. kurban, mekke'de hac ibadetini gerçekleştiren bir müslüman haricindeki müslümanlar için vacib bir ibadet.. mekke'de hac ibadetini gerçekleştiren hacı adayları için ise şart..
    islamdan hemen önceki pagan araplar kabe'ye putları doldururlar bu taptıkları put-tanrılarının çevrelerinde çırılçıplak dönüp bütün günahlarından arındıklarına inanırlardı.. bu putlardan büyük olanlardan birisinin ismi de bilindiği gibi "allah" idi. islamda'da kabe için "allah'ın evi" denilmesi burdan gelir.. allah isimli putun evi idi çünkü burası.. islamda da çıplak dönmek yerine, çıplak vücut üzerine sadece beyaz bir eşraf geçirilir ve dönülür (tavaf edilir), hacı olup günahlardan arınıldığına inanılır.. islam öncesi araplar'da put-tanrılarının dibinde, yani hacı olurken bu put-tanrılarının uğruna kurbanlar keserlermiş..
    aynen şu anda islamiyette hacıların mekke'de kurban kesmeleri gibi..
    sizce şimdi bu olayın mantığı "fakirler et yesin, paylaşım olsun, sosyal bir ortam oluşsun" diye mi? yoksa "allah'ın evi" ne gidip, uğruna kurban vermek, kurbanlar sunmak mı?

    müslümanların şöyle de bir savunması vardır; "kurbana karşısın ama etleri löp löp yiyorsun bakıyorum da.. o yediğin hamburgerler, köfteler nasıl elde ediliyor sanıyorsun".. veya "dünya'da her gün şu kadar şu kadar hayvan zaten tüketim amaçlı kesiliyor ki"
    (bkz: müslümanların kurban bayramı savunma argümanları)

    "gıda" amaçlı, hijyenik koşullarda kesilip paketlenmiş ve marketten yarım kilo tarttırıp almaya ben neden karşı olayım pek sevgili muhterem, mübarek, nur saçan müslüman kardeşim.
    benim karşı olduğum ve ilkel bulduğum "bulutlar için, gökler uğruna, bedeninizi ve yeryüzünü inkar edip hayatın anlamı orda dediğiniz masal dünyası" uğruna hayvanları topluca katletmeniz.. sadece senin içinde hissettiğin bir his ve ileride kavuşacağini sandığın huriler, kevser şarabı akan dereler vs. sebebi ile yaşadığın çevredeki bir canlıyı katletmen.. topluca katletmeniz..
    gıda için bir koyunu kesmek ile öldükten sonra hurilere kavuşma ümidi ile bir koyunu kesmek arasında çok fark var. "koyun kesmek ile kurban kesmek arasındaki farklar" var ya.. ben buna karşı çıkıyorum.

    uğruna kurbanlar kesilmesini isteyen, kendisi için bir canlıyı devirip kurban eden birisini daha çok seveceğini söyleyen bir tanrıyı ben kavramsallaştıramıyorum.. ilkel bir sanrıdan başka bir şey olamaz.. elin adamı cern'de protonları çarpıştırırken, hala azonce haberlerde gördüğüm "kabe örtüsünden süzülen suları içmek" eylemini gerçekleştiren insanların, yaşadığım çevrede çoğunlukta olması gerçekten çok acı..

    --

    ayrıca yanyana gelen iki kelimenin ne kadar oksimoron bir yapı oluşturacağına bir örnektir bu bayram..
    "kurban" ve "bayram" kelimeleri yanyana..
  • dün bir rüya gördüm,

    gözlerimi açıyorum rüyamda, her taraf kapkaranlık,
    gözlerimi açtım, eminim...
    bi kaç saniye sonra farkediyorum gözlerimin bağlı olduğunu.

    sesler geliyor etrafımdan, anlamsızlar.
    ne söylediklerini anlamak adına dikkat kesiliyorum,
    anlayamıyorum. bilmediğim bir dil konuşuyorlar sanki.
    "hey!" diye sesleniyorum,
    cevap yok.
    "heeey!" diye tekrarlıyorum, daha yüksek sesle.
    hala cevap veren yok.
    sanki duymuyorlar beni, sürekli konuşuyorlar.
    bir şeyler söylemek istiyorum ama ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
    susup, biraz daha dikkatli dinliyorum fakat olmuyor, anlaşılacak gibi değil.
    konuşmaları böğürüşmeyi andırıyor, sanki konuşmuyor, bir araya gelmiş ve böğrüşüyorlar.
    birbirinin içine geçmiş bir sürü ses var havada, hangisini kapsam kulağımı tırmalıyor.

    sesler arkaplanda akarken ellerimin sırtımda birbirine bağlı olduğunu farkediyorum.
    uzanıyorum yerde.

    kalın bir halatla bağlamışlar ellerimi, gayet sıkı.
    çabalıyorum fakat açamıyorum.
    çırpınmalarım arasında boğazımda bir ip daha farkediyorum.
    sanırım onunla da başka bir yere bağlıyım.
    galiba, galiba birileri beni esir aldı diye telaşlanıyorum.
    niyetleri kötü, yoksa neden bağlasınlar elimi kolumu.
    acaba böbreklerimi mi istiyorlar?
    yoksa fidye mi?
    işsiz güçsüz adamım, cebimden toplasan 20 lira çıkar.
    hem kimden isteyecekler fidyeyi, o denli parayı verecek ailem mi var?
    hayır, fidye değil bundan eminim.
    başka bir şey istedikleri.

    böğrüşmeler gitgide yaklaşıyor, sanırım uyandığımı farkettiler.
    geliyorlar, duyuyorum.
    derken gözümün bağı açılıyor.

    güneş...
    güneş gözlerimi kamaştırıyor.
    kısıyorum gözlerimi ama yetmiyor, sanki güneş suratımın ortasında doğuyor.

    parlaklığa alışan gözlerimi yavaş yavaş açıyorum.
    bir sürü insan var etrafımda,
    böğrüşüyorlar...

    etrafıma bakıyorum hemen,
    boş bir arazideyim.
    benim gibi bağlı başkaları da var.
    gözleri kapalı hepsinin.
    başlarında kümelenmiş insanlar var, onlar da böğrüşüyorlar.
    bağlı olanlarının bazılarının kafasına çuval geçirilmiş ama niye?
    ne yapmış bu bağlı olanlar diğerlerine! neymiş suçumuz?

    halattan tutup çekiyor biri beni, adım atmaya çalışıyorum,
    ayaklarımın birbirine bağlı olduğunu bilmiyordum, kapaklanıyorum yere.
    çekmeye devam ediyor, sürükleniyorum peşinden.

    bir çukura sürüklüyor beni.
    canlı canlı gömecekler mi yoksa? ama yapamazlar.
    çukur ortalama bir mezarın 5 de 1 i büyüklüğünde,
    oraya ben değil, anca kafam sığar.
    bir dakka...

    sanırım onlar da zaten kafamı istiyor biri yaklaşıyor bıçak var elinde!
    kafam çukura gelecek şekilde sürüklemeye devam ediyorlar.
    şuanda tam çukura bakıyorum.
    korkunun yanında telaş da duyuyorum her bir hücremde çünkü sanırım canlı canlı kesicekler beni.
    çırğınıyorum, kaçmaya çalışıyorum derken 2 tanesi çullanıyor üstüme.
    “ayaklarım zaten bağlı tutmana ne gerek var be adam!”
    çırpınmam sonuç vermiyor, yerini titremeye bırakıyorum.
    “neden?” diyorum “neden? niye kesiyosunuz lan beni! ne yaptım ben size?” diyorum.
    içlerinden biri şarkı söylemeye başlıyor, diğerleri susuyor.
    manyak mısınız lan siz! sapık mısınız? diye bağırıyorum,
    bu sefer diğerleri de elinde bıçak olan adamın söylediği şarkıya eşlik ediyorlar.
    çok sesli bir koro ayin yapıyor başımda.
    benim kanım da ayini taçlandıracak belli ki.
    allah’ım kime kurban ediyorlar beni bunlar?
    sen büyüksün, koru beni.

    ne bitmez ayinmiş bu,
    şimdi de eli bıçaklı olan bir şey söylüyor, diğerleri de tekrar ediyor.
    bense küfrediyorum.
    neden burada olduğuma, niçin kurban edildiğime dair bir şey bilmeden, ağzımdan tükürükler saçarak son nefesimle yardım istiyorum…

    az önce suratımda doğan güneş batıyor şimdi.
    boğazımdan akan kan yavaşça çukuru doldururken, son kez soruyorum “neden?”

    an itibariyle başlayandır.
    kurban bayramınız kutlu olsun efendim.
  • şimdi şöyle bir şey var; vakti evvel, adanan bir adak üzerine çocuğunu kurban etmek durumunda kalan bir babaya sunulmuş alternatif besi hayvanıdır buradaki kurban. lakin burada yaşanan hüzünlü bir olaydır ve niye bayram havası verilmeye çalışılır bir türlü anlamadım ben bunu. hayır çocuğun ölümden kurtulmasına sevinip bayram yapacaksam bu başka bir şey. o zaman büyüklerin elini öpeceğime, giderim ne kadar kuzu, koyun varsa onların ayaklarını öperim. onları kesip yemek yerine, onlara ömürleri boyunca yaşayacakları en güzel günü yaşatmaya çalışırım. hiç yiyemedikleri otları bulup yedirmeye çalışırım. onlar olmasaydı çocuk ölecekti çünkü. yani şunu söylemeye çalışıyorum: kitaplarda hakkında o kadar merhametli, affedici, adaletli bir varlık olarak bahsedilen bir tanrının; kuzu, koyun kanı gördüğünde tatmin olduğunu söylemeyin bana. burada kendini tatmin etmeye çalışan tek varlık ne yazık ki yine insanın ta kendisidir.
  • maymunculari yine rahatsiz etmis olan bayram.

    tum muslumanlarin bayrami mubarek olsun.
  • yılda bir tek bu bayramda et yiyebilmenin yanından dahi geçmemiş, kafasının içinde beyin yerine su olan bazılarının anlamakta güçlük çektiği bayramdır.

    bayramınız mübarek olsun.
  • bircok insanin orijini hakkinda yanlis bilgiler icinde oldugu muslumanlarin 2 bayramindan birisidir..
    merak edenler icin de (bkz: #17360613)
  • süpermarketlerde cesitli formlarda ürünlerin satildigi et reyonlarindan besin degeri yüksek hayvan eti alarak beslenmenin mümkün olmadigi zamanlarda kurulmus, yani asil amaci "beslenmek" temali yerlesmis bir düzen oldugunu düsündügüm olgu. iyi bayramlar.
  • her bayram gibi birlik-beraberliğin esas alındığı bir bayramdır. toplumu, insanları bir araya getirmek, kaynaştırmak birlikte olmanın esas amacını kavratmak ve bu yönde insanlara alışkanlık kazandırmak için vardır.

    sorarım sizlere bayramlar olmasa babannenizi, annanenizi ne zaman görüyorsunuz ?

    ya da amcanızı ?

    teyzenizi ?

    "aa bu bizim komşu muydu yauv" diye hayıflanıp gördüğünüz üst komşunuzu ?

    ne zaman o çok sevdiğinizi bahsettiğiniz ölmüş akrabalarınızı mezarlarını ziyaret ediyorsunuz ?

    "bak oğlum bu bizim bilmem kaçıncı kuşaktan yakın akrabamız" diye tanıtılan yakın akrabalarınızı ne ara görebildiniz ?

    ne zaman yoldan geçerken tanımadığınız biri size selam verdiğinde siz de ona karşılık veriyorsunuz ? bu samimiyeti yaratan şeyin bu güzel bayram günleri olduğunun ne zaman farkına varmayı düşünüyorsunuz ?
1176 entry daha
hesabın var mı? giriş yap