687 entry daha
  • ne zaman 3-5 satır karalamak istesem hrant dink hakkında ya dilime küfürler dolanıyor, ya da boğazım düğümleniyordu acizlikten. yazamadım... bu başlıkta yazılan bütün entryleri okudum bugün. ne çabuk unutuyorum, ne kadar kör bir hafızayla lanetlenmişim... 19 ocak'ta ne olmuştu?

    hrant'ın öldürüldüğü gün hissettiğimiz "güvercin tedirginliği"ni ne de çabuk atlatmışız. ne çabuk hazmetmişiz olanları, belki de hazırlanmışız olabileceklere. hazmetmek, kabullenmek bu kadar kolay olmamalı. bu kadar huzurlu uyumamalı insanlar. en mutlu demlerini bile karnında bir sancıyla yaşamalı... bu sancıyı unutmaya yüz tuttuğum için, dönüp hatırladığımda bundan utanç duyduğum için, güzelliklerin ölümünden kendimi sorumlu hissettiğim için; benim kadar unutkan insanların olabileceğini düşündüğüm için bir hatırlatmada bulunmak istedim : 19 ocak'ta ne olmuştu?

    • bir sözlük yazarınin biraz edebi, üzerinde uğraşılmış, dramatikleştirilmiş yazısını okuduğumda gözlerim sulanmış olabilir ama kendisi için ölüm haberini aldığımda ağlamadım; kızdım. çok kızdım. yazık.
    (archaon, 20.01.2007) (#7439553)

    • türkler ve ermeniler mi? 1915 falan ha? herkes bizim dediklerimizi tekrarlamalıdır bu konuda... bir ayin gibi... koro halinde... tek gerçek bizimdir... biz bir yumruk gibi.. tek yürek tek millet... biz bize benzeriz... farklılıklar tiksindirir bizi... ya sev ya terk et… ama farklı..? hayır, farklı düşünemezsiniz...
    (rind, 8.10.2005) (#8335376)

    • yazdigi makaleden "türklüğe hakaret, ırkçılık, şovenizm" gibi yargılara ulaşanların okuma bayramlarında takmış oldukları kurdelalar da geri alınmalıdır.
    (cinayet masasi, 11.10.2005) (#8349650)

    • başına gelenler, halkımızın aklına ermeni deyince; hamparsum limoncuyan, artin penik, bedros keresteciyan, berc keresteciyan, agop dilaçar ya da irma felekyan degil de; sogomon teyleryan, hampig sasunyan ya da gurgen yanikiyan geldiginin gostergesidir. türklüğe hakaret paranoyası icinde yaşayanlar, tavırlarının ikinci grubu büyüttüğünün farkinda bile değiller.
    (guru, 14.10.2005) (#8365597)

    • aramızdaki farklar "üstünlüğümüz" değil birbirimize karşı... sen kendini oluşturan değerlerle bütünleştin, ben de beni...
    (pofuduk, 24.10.2005) (#8419266)

    • demek ki biz, bin yıllık hüküm sürdüğümüz anadolu'nun medeniyetinden bir sikim alamamışız. demek ki biz şeyh bedrettin'lerden, pir sultan abdal'lardan gelen aykırılığın tadına bir türlü varamamışız. çoğulcunun yanında olmayan herkesi kurşuna mı dizelim? ermeni asıllı olup da bu ülkenin, bu toprağın çocuğu olmayı seçenleri sırf farklı düşünüyorlar diye öldürelim mi?

    bugün yaşamış olduğumuz bu olay, adice ve alçakça bir saldırı değildir sadece. bu ülkenin onuruna, gururuna sıkılmıştır bu kurşunlar. ele güne rezil olmak değildir asıl mesele. hadisenin özü, sabah uyanıp da aynaya bakınca kendine bakmaktan utanmaktır artık. yaşadığın, havasını soluduğun toplumun dizginlenemeyen vahşi milliyetçiliğinden usanmış olmanın verdiği acıdır.
    (jokond, 19.01.2007) (#10491775)

    • uzlaşmadan, barıştan, bir arada yaşamaktan bahseden bir kardeşimizi öldürdüler ya, bir ermeni azaldı işte onların gözünde. oysa bu toprak bir kocaman oğlunu kaybetti...
    (umka, 19.01.2007) (#10491887)

    • bağır bağır bağırmak istiyorum. faili faşizmdir!
    (potentia, 19.01.2007) (#10491927)

    • paranoyak, herkesi (kendi vatandaşlarımızı bile) düşman belleyen bir toplum olduk çıktık.
    (empas kumpas, 19.01.2007) (#10491930)

    • ister türkiye'de yaşayan azınlıklardan birinin sesi olarak adlandırılsın, ister özgür gazeteci... ölen en nihayetinde bir insandır; konuştuğu, düşündüğü, çoğunluğun hoşuna gitsin ya da gitmesin inandıklarını savunduğu için öldürülmüş bir insan. sevdikleri, sevenleri olan, birilerinin ailesinin bir parçası olan, nefes alan ve hayal kuran bir insan artık yok.
    (romica, 19.01.2007) (#10491944)

    • (bkz: fikirler kurşun geçirmezdir)
    (cookie, 19.01.2007) (#10491953)

    • başımı eğdiniz yine. bunu kabullenirsem çocuklarıma el süreceksiniz bir gün, düşündükleri için. buna izin veremem. karanlık ne fena, özgür düşünememek ne fena, toplumsal atalet ne fena şey!
    (superjesus, 19.01.2007) (#10492002)

    • yazdığı için öldürüldü. sorguladığı için. farklılığa tahammül edemeyen, tahammülsüz, nefret suçu işleyenler tarafından.
    (ride, 19.01.2007) (#10492021)

    • önceki cinayetlerinize ne kadar da çok benziyor; gri gökyüzü, üzeri örtülü bir ceset, etrafında kalabalık... senin fotoğrafın bu faşizm. kimse seni ayakta alkışlamayacak faşizm, şu an düşmanını nasıl alkışlıyorlar, duy.
    (mastor, 19.01.2007) (#10492060)

    • sayesinde, türk olmaktan gurur duymayı hiç bir zaman anlamamıştım ama utanç duymayı anlamaya başladığım insan.
    (tonyterrino, 19.01.2007) (#10492088)

    • sokakta "yaşasın halkların kardeşliği" diye bağırıyor birileri. kavgasını vermezsek yaşatmayacaklar. ben mi? ben ağlıyorum şimdi.
    (babaerenler, 19.01.2007) (#10492133)

    • edit : babamla yaşıtmış, benim babam daha çok genç.
    (master of puppets, 19.01.2007) (#10492143)

    • okuma alışkanlığı olmayan türkiyem'de yine yazan birinin öldürülmesi ne kadar garip değil mi?
    (mihmandar, 19.01.2007) (#10492185)

    • kaybıyla birlikte çok kültürlü ve çok yürekli gerçek kimliğimizi biraz daha kaybettiğimiz adam. sonunda bu kimlik, küçüle küçüle öyle bir yok olacak ki, elimizde 301'le korunmaya çalışılan hezeyandan başka hiçbir şey kalmayacak "kimlik" adına.
    (conahmetinmakinesi, 19.01.2007) (#10492428)

    • iyi adam, kötü dünya.
    (gari, 19.01.2007) (#10492450)

    • de, da, ama, fakat... beni geride kalanlar arasinda olduğum için utanç içinde bırakan insan.
    (fitfit, 19.01.2007) (#10492472)

    • gözümü yaşlı görenlerin "yakının mıydı?" diye sordukları insandır. yakınlığı sadece günlük telefon konuşmalari, kan baği, aynı ortamda çalışmak olarak görüyor insanlar. yazık... evet hrant yakınımdı. değerli bir yakınım.

    birileri çayini yudumlarken "bir sessizlik var burada felaket mi olacak nedir?" diyebiliyor, gülebiliyor, geçebiliyor. güzel bir adamın öldürülmesini felaket olarak görmeyebiliyor. olayı daha da üzücü hale getiriyor bu...
    (nutkututuk, 19.01.2007) (#10492487)

    • mermercilerin mozaikten söktükleri son taş.
    (bonadrag, 19.01.2007) (#10492617)

    • dolmuşta, markette, okulda, orda burda kendileri ile temasta bulunduğunuz, para uzattığınız, paranızın üzerini aldığınız, yanında yürüdüğünüz, yamacında oturduğunuz, çarptığınız için özür dilediğiniz birilerinin böyle biri olabileceği ihtimali bir paranoyanın halihazırdaki fitilini ateşlemiştir artık.

    ölüm "ama" kaldırmaz. ölüm kendine ilişkin herşeyi soğurur. öfke ise nefrete çanak. ve ben artık bu ülkeden nefret ediyorum!
    (katil balina, 19.01.2007) (#10492674)

    • dünyamızdan bir renk daha eksildi. ben kırmızı olarak sarı ile konuşamayacaksam, herkesi kırmızıya çevirecekse insanlar, ne anlamı kalır kırmızı olmanın?
    (carpenoctem, 19.01.2007) (#10492677)

    • bugün baktım, tertemiz kanı akmıştı osmanbey sokaklarında.tabanı delik ayakkabılarıyla oracıkta yatarken nasıl da bu memleketin evladıydı. gariban ve yalnız...
    (hagi, 19.01.2007) (#10493015)

    • aynı dağa bakarak, farklı dillerde ancak aynı duygularla, aynı türküyü söyleyen iki halkın da başı sağolsun. başımız sağolsun.
    (bu da gecer ya hu, 19.01.2007) (#10493179)

    • (bkz: ırkından önce insanlığını keşfet ey canavar)
    (manu, 19.01.2007) (#10493468)

    • o güzel kafamızdaki türk imgesinin toprağını eşelediğimizde ne çıkıyor biliyor musunuz? dışlama. saldırı. cinayet! nazım hikmet çıkıyor. uğur mumcu çıkıyor, erdal eren, turan dursun, ahmet taner kışlalı, hrant dink çıkıyor. kimi yabancılaştırılmış, anlaşılmamış, kimi kovulmuş, kimine tahammül edilememiş, kimi katledilmiş... hepsinin hayaleti, o at sırtında koşturan yiğit, o çılgın türk'ü kovalıyor. ve bu lanetli sicil; işlenen her cinayetin unutulması, özgürlüğe karşı işlenen her suçun o balık hafızamızdan çıkıp gitmesi gibi öyle kolay ve sinsice yok olmayacak. bu ülkenin insanları; atalarının soyu sopu, dini, ya da mezhebinden önce, "insan" olduklarını fark etmediği sürece, her ayıbımızın artık üstümüze başımıza, her yerimize bulaşmış kanı; gözü açık ölüme terk ettiklerimizin uykumuza çöken kabusu silinmeyecek! silinmesin. çünkü hrant dink de öldü.
    (xeyn, 20.01.2007) (#10493749)

    • biz bugün üzüldük, ben seneler sonra tekrar ağladım ama biz kaç kişiyiz.
    (hans pfaal, 20.01.2007) (#10493877)

    • (bkz: bir şey yapmalı)
    (ebliss, 20.01.2007) (#10494253)

    • sağduyuyu neden öldürürsünüz? onun insanlığa ne zararı dokunmuştur? gaflette vurursunuz da, sağduyuyu vuracak kadar mı gaflette?
    (boshi, 20.01.2007) (#10494285)

    • ama ben ne ailemden, ne öğretmenlerimden, ne hayattan insanların farklı olduğunu; kiminin ermeni, kiminin türk, kiminin çin'li olduğunu öğreten bir ders almadım, öğrenmedim. benim bildiğim, herkes ayrı bir güzel, herkes ayrı bir kötü ama herkes aynı insandır.
    (the dentist, 20.01.2007) (#10496052)

    • ama diyorum ya bir korkak olarak yaşıyorum ben. hrant dink yemiştir o kursunları benim yerime. ben ağzımı yeterince açmadığım için yığılmış kalmıştır oracıkta. o yüzden başımı önüme eğmişimdir, birlikte çalıştığım polonyalı sorunca "gazeteci oldürülmüş sizin orada. ermeniymiş... neden öldürüldü?" diye. o kaldırımda yüzü koyun yatan topukları dışa doğru açık kalmış cansız vücut benim vücudumdur, anamın, babamın, ablamın, esimin sevdiğim tüm insanlarin vücududur aslinda. o yüzden ayaciklarını düzeltmek gelmiştir içimden. oradan bir an önce kaldırıp kucaklamak istemişimdir hrant dink ağabeyimizi. tek yapabildiğim bu işte. yine methiyeler düzmek.
    (bosch kalfa, 21.01.2007) (#10497160)

    • sustuğum... doğmayacak çocuklarima taşıdığım utancım. yurtsuzluğum ve yersizliğim.
    (geographica, 22.01.2007) (#10503107)

    • vicdanımla hesaplaşmayı, bir başka ömre bırakmak istemiyorum. yarın, canımın daha az yanacak olmasından utanmak istemiyorum. yapamadıklarımı unutmak istemiyorum. hep kal.
    (nosurprises, 23.01.2007) (#10506234)

    • kendim ölsem bu kadar üzülmezdim.
    (cyrano, 26.01.2007) (#10515808)

    • (bkz: akşam olunca eve dönse ölü babalar)
    (seagullineskisehir, 18.01.2008) (#12323566)

    • geçen sene bugündü...
    (holysinner, 19.01.2008) (#12331950)

    • yıllarca "ali topu agop'a at" diye boşuna söylememiş olandır...
    (kediaman, 20.03.2008) (#12892958)

    • dedikleri gibi, bu ülkede güzel şeyler de oluyor ama maalesef fazla yaşamıyor.
    (hiyel, 23.12.2008) (#14686003)

    • gözleri doluyordu “ülkem” derken. “git derlerse yolda ölürüm”... bir ülkeyi sevmek işte böyle bir şeydi.
    (emotembelyazar, 18.01.2009) (#15094680)

    • anlamanın, anlamak istemeyenin kafasına vura vura anlatmanın üzerimize vazife olduğuydu. ben de suçluyum.
    (hexa, 19.01.2009) (#15099352)

    • sahi, iki yıl oldu, ne oldu?
    (latent, 19.01.2009) (#15099828)

    • biz, ayakkabısının teki tabanı delik halde yüzüstü yatmış kaldırımdaki cansız bedeninin o onurlu görüntüsünü kıskanırız. o orda yatıyor hala. devlet, kendi pisliği de gözükmesin diye gazete kağıtlarıyla örtüyor gene. biz, onun hala başı dik, sapasağlam ayakta olduğuna inandığımız için örtüyoruz.
    (sag eliyle dusunen adam, 17.01.2010) (#17860943)

    • samimiyetsizlik dedim aklıma geldi, sahi ne oldu 19 ocak'ta?
    agos'un önünde olacağız. hrant için adalet için.
    (alexdelarge, 17.01.2010) (#17860079)

    •çağından sorumlu olmak : kimse atalarından sorumlu değildir ama herkes yaşadığı çağdan sorumludur. ayrıca sadece devletine, milletine değil, en başta kendi vicdanına, ayrıca yakınlarına, gelecek nesillere, tüm insanlık ailesine, doğaya karşı da sorumludur. kendi adıma ülkemdeki kötü gelişmelerden (muğlak konuşuyorum ki hem fikir olmaya devam edelim), oturmuş, gerçek bir demokrasinin ve yapıcı bir tartışma kültürünün yokluğundan kendi payıma düştüğü kadar sorumluluk hissediyorum. işime arabayla gidip geliyor olmaktan, alışverişlerimde plastik torba kullanmaktan, yağmur ormanlarını, soyu tükenen hayvanları korumak için yeteri kadar çaba sarfetmemekten dolayı sorumluluk duyuyorum. amerika'nın ırak işgaline karşı koymak için elimden geleni yaptım mı, dünyanın diğer yerlerindeki katliamları engellemek için neden parmağımı bile oynatmadım soruları vicdanımı rahatsız ediyor. övünüyorum anlamı çıkmasın, şöyle diyeyim, arada bir rahatsız ediyor, sonra kendi minik bencil dertlerime dalıyorum, böyle gelmiş böyle gider gibi yalanlarla kendimi avutuyorum.
    (faydasiz, 19.12.2008) (#14632211)

    •anlamak, dinlemek, öğrenmek, sevmek bir zul olduğundan beri şiddet çok sıradan. çok bizden, çok bildik.
    (endless dream, 16.01.2010) (#17849441)

    "kurtardım ceylanı avcının elinden,
    ama daha baygın yatar ayılamadı.
    kopardım portakalı dalından,
    ama kabuğu soyulamadı.
    oldum yıldızlarla haşır neşir,
    ama sayısı bir tamam sayılamadı.
    çektim kuyudan suyu,
    ama bardaklara konulamadı.
    güller dizildi tepsiye,
    ama taştan fincan oyulamadı.
    sevdalara doyulamadı...
    giderayak işlerim var bitirilecek,
    giderayak..."
    nazım hikmet
  • (bkz: #17877848)
  • 3 yıldır her 19 ocak'ta içimin acımasının, canımın yanmasının nedeni olan güzel insan..
  • namluyu doğrultanın, tetiği çekenin, bütün bunları izleyici kalanların ortak paydasındaki o tarihsel geçmişin hatırına; övünülen osmanlı nezaketi, türkçülük, milliyetçilik, ülkücülük gibi palavralar tarafından sokak ortasında öldürülmüş ermeni, türk vatandaşı, gazeteci, zoolog.

    bir büyük şehirde, gündüz vakti sokak ortasında bir türk vatandaşı sırtından alçakça öldürülüyor.
    katil gözaltına alınıyor, katille bayrak önünde fotoğraf çektiren şuursuzlar beliriyor.
    ardından adam kaşınmıştı zaten gibi tiksinç yorumlar geliyor,
    bir gazete internet sitesinde "hrant dink için fatiha okunması doğru mu?" şeklinde anlamsız bir ankete yer veriyor.
    ogün samast gibi süprüntünün başındaki beyaz bere o ve onun gibi kokuşmuşlar için bir modaya dönüşüyor,
    adamlar futbol tribünlerinden ayar verecek kadar ileri götürüyorlar içlerindeki pisliğe bulaşmış faşistliklerini.
    devlet bildiği halde koruyamıyor, göz yumuyor bu sürece. dava ogün samast ın ve onun gibi iki üç zavallının üzerinden yürüyor.
    gerçek ortaya çıkmıyor.
    herkesi dinleyen, herşeyden haberi olan iktidar hrant dink olayını her nedense bir türlü çözemiyor.
    şarkı bu ve benzeri, karanlık, nereden tutacağınızı bilemediğiniz,
    bölünmüş, cahil, insanlığı milliyetçiliğe değişen bir dünyayı anlatıyor.

    siyahlar ve beyazlar
    herkes için başka doğru var.

    (bkz: özgürlük sırtından vurulmuş)
  • ben ankara'da büyüdüm. bahçesinin ortasında durduğunda 3 ülkü ocağı görülen bir lisede okudum. solcu olduğum için (solculuktan anladığımızdan değil, 2-3 kitap okumaya çalıştığımızdan) dayak yedim, kavga ettim. sonra üniversite için istanbul'a geldim. bölümün de dayatmasıyla okudum, okudukça aileden, partiden, örgütlenmeden soğudum. bu sene, istanbuldaki beşinci senemde bir kaç ermeniyle, rumla, süryaniyle rastlantısal olarak tanıştım. biri beni feci etkiledi. o da ankaralıydı, ankara ermenisi, ömrümde ilk defa duyduğum bir sıfattı, onun ankara ermenisi olarak öne çıkmasının özel bir sebebi varmış. istanbul'daki ermenilerin çoğu buradaki ermeni okullarına devam ederek ermeniceyi iyi bir şekilde okur-yazar hale geliyorlar. ama ankara ermenileri, resmi ideolojinin göbeğinde çoğu kişinin normal karşılayabileceği bir şekilde ne olduğu unutturulmaya çalışılıyor. kendisi anlatmıyor bunları ama hissedebiliyorsunuz, en çocuksu halde bile olsa sorular soruluyor, "sen ne zaman sünnet olacaksın?" evde farklı isim okulda farklı isim. en sonunda bu adam istanbul'a geliyor. tek bildiği dil türkçe, bugün bu insan bir şekilde kendi kimliğini koruyabilmek için ermenice öğreniyor ve evet bu insan hrant değil, ama hrant'ın çalıştığı gazetede çalışıyor, ermenileri bu ülkede, bu topraklarda var etmek için her gün hrant'ın yüzü koyun sonsuzluğa uzandığı caddeden geçip işine gidiyor. her gün bu insanın zihninde bir gün beni de burada vurup öldürürler mi acaba? sorusu geçiyorsa bu insana ankara'da kendi dilini öğrenme şansı vermeyen zihniyetin, istanbul'da arkadan sinsice gelip kafalarına sıkarak varolmaya devam etmesidir ve işin en kötüsü bu insanların çoğunda bu korkuyu görmeniz fakat iki tarafında birbirini rahatlatacak hiç bir şey söylemeye dermanının ve güveninin olmamasıdır. ama bu güven ortamını yaratmanın yolu da her 19 ocak'ta agos'un önüne gitmekte, norradyo dinlemekte, tüm faşistlere inat, içindekileri anla anlama elinde agosla dolaşmakta geçiyor.

    bugün yine agos'un önünde olacağız. hrant için değil sadece, bu ülkede bir kültürü var etmeye çalışmak için. çünkü bu ülkedeki azınlıkların bir çoğu annenizin size verdiği siyasete karışma oğlum/kızım öğüdünü can korkusuyla içselleştiriyor, işte bu yüzden korkudan gelemeyen her ermeni için her azınlık için kendini çoğunluk olarak tarif edenlerin gelmesi icab ediyor.
  • 3 yıl önce bugün "ahh!" dedirmiştir, kalbimizin en derin yerinde onulmaz bir yara kalmıştır.
  • 17 ocak 2009, milliyet'te ece temelkuran'ın hrant dink için yazdığı yazı:

    ses... ses ver

    ölmüş annelerinin yüzlerini unutan çocukların göğüsleri nasıl alçak bir izbandut tarafından sıkıştırılırsa içim öyle daraldı hrant’ın sesini unuttuğumu fark edince... ölenlerin kokularını saklamayı icat etseler keşke ve iyi insanlar öldürüldüğünde onları hiç unutmamayı...
    gece... ekranda bir ses diyor ki “hrant aynı kaldırımda yatıyor”. kaldırımdan insanlar geçiyor. o gün orada gördüğüm kan izleri yok artık. ya da var... sadece görünmüyor. bir ses hrant’ı anlatıyor. önce sanıyorum ki hrant’ın sesi. sonra... yok, değil. peki, nasıldı onun sesi? bir an için, sadece bir an için unutuyorum sesini. sonra beynimin kuyularından, bir korkulu telaşla bulup çekiyorum, hatırlıyorum sesini. ne acayip şey. şimdi de günün birinde, eğer televizyonlar eski bantları döndürmezse, arkadaşımın sesini unutabileceğimin telaşına düşüyorum. kaç ölmüş arkadaşınızın sesini unuttunuz, düşünsenize...
    * * *
    sevgililerden, sevdiklerimizden kalan eşyalar, unutulmuş eşyalar evlerimizdeki... onlar önce kokularını saklarlar ait oldukları insanların. sonra günler geçer. koku, uçup gider. o eşyalar evlerimizin kokularına sarınır, bulanır. kimseye ait olmazlar artık, kokularını yitirdikleri gün sahipsiz kalırlar. nereye konur öyle eşyalar? çöp olmakla hatıra kalmak arasına sıkışıp kalmış gömlekler, fanilalar, eldivenler... bütün o şeyler, konacak yer bulamadan kendine, bir türlü hatırlanamayan ilk mısraı gibi bir şiirin, dolanır dururlar aklımızda, odalar arasında. rakel, delal, sera ve arat şimdi, muhakkak öyle eşyalara sahipler. bu ülkede kaç evde kokularından vazgeçmiş eşyalar var? askerlerin, gerillaların, tersane işçilerinin, aç çocukların, murat’ın, ali’nin, agop’un, avi’nin, bir kurşunla, bir bombayla öldürülmüş güzel adamların ve kadınların ne çok eşyası vardır şimdi. ne bileyim işte, düşündüm de...
    * * *
    şunu da düşündüm önceki gece, kaç insanın öldükten sonra çoğalır arkadaşları? ne iyi bu. keşke bunları arkadaşımıza söyleyecek melekler olsa, kalbi olan, gazeteleri okuyan melekler.
    müminleri değil, takipçileri değil, savunucuları değil... başından beri ‘hrant’ın arkadaşları’ oldu, ya da sonundan beri hikâyenin. çünkü bir insanın kalbini takip edenlere ancak arkadaş denir. başka ne? kalbi binlerce parçaya bölününce bir insanın binlerce kalp geriye. onun kalbinden konuşan binlerce kişi.
    sesini unutursan yani, konuş. konuş, kendi sesini dinle. senin sesin hrant’ın sesi. bağırma, çağırma, fısılda sadece. hrant’ın sesi gelecek sana da.
    * * *
    19 ocak’ta, agos gazetesinin önünde ol. saat 14:30’da. hrant’ın sesini unutmaktan korkan ihtimamlı kalplerin hepsi orada olacak.
    orada ol. çünkü bu sesi her unuttuğumuzda selendi’de romanları dövüyorlar. her unuttuğumuzda bir çocuğun iç organları parçalanıyor bir mayınla. bir kere unuttuk kürtleri taşladılar. unutur unutmaz tekel işçilerini dövüyorlar. ne zaman unuttuk, bir çocuk korkuyor ermeni olduğunu söylemekten, ser çao demekten, araplardan nefret ediyor biri, biri mutlaka taşı toprağı insandan önemli zannediyor, öfkelenmeyi sevmeye yeğliyor bir başkası. sakın geç kalma, çabuk gel. 14:30’da orada ol. sesini ver. ver ki ben de unutmayayım hrant’ın sesini.
  • en derin acılarımdan biri olarak kalan, her zaman kalacak olan.
  • kafes operasyonu eylem planını okuyanlar bilirler: bu belgede, diğer bir dizi katliamla birlikte, hrant dink'in öldürülmesinden de "operasyon" olarak bahsediliyor. hatta hrant'ın cenazesinde "hepimiz ermeniyiz" diyerek yürüyen 200 bin kişi kastedilerek, bu operasyondan beklenen sonucun alınamadığı; toplumda istenilen havanın yaratılamadığı söyleniyor (zaten 27 nisan e-muhtırasında, aynı kitle, "ne mutlu türküm diyene anlayışına karşı çıkanlar" olarak etiketlenmiş ve türk silahlı kuvvetleri'nin sonsuza kadar düşmanı ilan edilmişti).

    3 yıldır başlamayan davanın dosyasında, devlet görevlilerinin, resmi kişilerin ifadeleri her şeyi çözmeye yetiyor. jandarma, mit, polis; herkes bu cinayetin farkındaydı. devlet, hem hrant'ı hem de bu cinayetin azmettiricilerini dakika dakika takip ediyordu. hrant göz göre göre öldürüldü.

    hrant'ın arkadaşları, onun ölümünün üçüncü yılında, anma etkinliğinin sloganı olarak "katili tanıyoruz, adalet istiyoruz" cümlesini seçtiler.

    hakikaten tanıyoruz, yıllardır da söylüyoruz: hrant'ın katili ergenekon çetesi!

    bu yüzden yarın agos'un önünde, cumartesi günü ise darbeye karşı 70 milyon adım yürüyüşünde olacağız.
  • 19 ocak'ta bir şey olmadı aslında. bir anımsatma notu işte. buzdolabının üstüne ekmek süt yumurta bi de nutella diye markete giderken alman gerekenleri yazdığın bir notu bulmuş gibisin çünkü. hepiniz hepimiz. senden benden dizden kötülüğe yine bir hediye. ondan olmadı. eğer 19 ocak'ta bir şey olsaydı, her sene halaskargazi'nin üstünde bir avuç insan olmazdı. işte bi iğne, bir de sanki başına geleceği şeyi her saniye düşünüyormuş gibi bakan kocaman bir adamın fotoğrafını iliklemiş insanlar böğürlerine, öylece duruyor olmazlardı. bir katil, elinde silahla bir adam vurabilir ama bir katil bir adam vurduktan sonra başkaları öldüğünü düşündükleri bir adamı daha kaç kere vurabilirler ? senelerdir her gün halaskargazi'nin önünde aynı saatte aynı yerde aynı adam öldürüldü. kimsenin gı-kı çıkmadı. siz anın daha. ne oldu 19 ocakta? bi sikim olmadı. bundan 30 sene sonra öyle diyeceksin çünkü. ağzın öyle demeyecek hayır diyeceksin. yoook öyle değil diyeceksin. ama kabul edeceksin sonunda. vay pesimist orospu çocuğu vay de rahatla. şu anda taze tutmaya çabalıyorsun olanları. ama adaletsizliğin sisi önce tüm gözleri kapkara yapıncaya dek kaplar ortalığı, sonra da yavaaaaş yavaş dağılır. o sis tamamen dağıldıktan sonra yine yollarına gider insanlar. anma törenleri, merhumun yakınlarıyla arada sırada yapılan röportajlar, belki bir belgesel patlatırlar sonra cılız piyano melodileri eşliğinde piyaz tadında. aah ah dersin yazık oldu. bu mu lan dünya? bu işte bu. allahın her günü 19 ocak, sen hala soruyorsun 19 ocakta ne oldu diye. 19 ocakta senin benim gözümüzün önünde gözlerimiz kürelerinden alındı bir güzel, acıtmadan narince yere kondu sonra da üstüne basıldı. sahi sahi ya. nasılsınız şimdi? daha iyiyiz. merhuma rahmet. kesilmiş bir gazete gupürü kadar dümdüz edildi gözleriniz. geçmiş olsun.

    hrant, kardeşimsin.
1722 entry daha
hesabın var mı? giriş yap