• fransız ressam, jane avril gibi "alışılmadık" tabloları vardır, ayrıca, "l'ambassadeur" gibi yerlerin, "tounee du chat noir" ın reklamını yapan afişleri de çizmiştir, bunda da 1 delilik vardı hatırladığım kadarıyla...
  • tam adı henri de toulouse-lautrec olan post-impressionist, 19. yüzyılın sonunda yaşamış bi ressam. resimleri takdire şayan kanımca.
  • afis olayinin babasidir...
  • (bkz: moulin rouge)
  • erken dönem süper inanılmaz desenleri de vardır lautrec'in tadından yenmez.
  • sakarya daki net pikniğin duvarlarını moulin rouge, jane avril afişleri ile süslediğini yeni fark ettiğim ressam.
    (bkz: bakinca gormek)
  • (bkz: la goulue)
  • batı resim tarihinde, yüzeyin bazı yerlerini boyamadan bırakarak, resim yapilan yüzeyi de resme dahil eden ilk ressamdır. daha az çizgi, daha az boyama ile; ışık, gölge ve tonlama, oylumlama sorunlarına girmeden- yüzeyleri dümdüz boyayarak istenilenin ifade edilebileceğini göstermiş, resimde yalınlığa gitmiştir.
  • degirmendeki fil fikri ile kortezanlari costurmustur.
    byronesk bir karakter derler. "hangi sanatci topal ola ki o byronesk'tir" diyenlerin safarisini duzenlemek istiyorum.
  • 24 kasım 1864'te doğan ve ekspresyonizmin ortaya çıkışı ve gelişmesinde van gogh'tan sonraki en önemli ressam olan lautrec, desen çizmeye 10 yaşında başladı.pek zengin bir aileye sahipti ve hatta kendisinin adının önünde bir kont ünvanı bile mevcuttur. 1878 yılında atla ilgili bir kaza geçiren lautrec' in önce sağ kalça daha sonra da sol kalça kemiği kırıldı ve böylece hem kemik gelişimi durdu hem de eskiye nazaran yürümesi daha da zorlaştı...sözkonusu kaza sebebiyle bir anlamda hayattan da düşen lautrec, ümidini kaybetmedi ve tüm ilgisini ve yoğunluğunu resme kanalize ederek daha çok çalışmaya başladı ve ailesi kendisine özel desen dersleri aldırmaya başladı...hatta sağlık sorunu olmayan herhangi bir adamın gündelik hayata haracayacağı enerjiyi de, durumu sebebiyle desen çizmeye aktarması, üretkenliğini iyice arttırdı. daha sonra van gogh'la tanışması ve yaşadığı etkileşim sebebiyle akademik kuralları ve tüm geleneksel görme ve resmetme alışkanlıklarını bir yana bırakan lautrec, daha özgür çalışmaya başladı ve böylece tüm işleri de yeni doğan bir akımın en belirgin örnekleri olarak sanat tarihine geçmiş oldu...alkol düşkünlüğü ve yaşadığı gece hayatı sayesinde fahişelerin, dansçıların durmaksızın eğlenen bir kitlenini ve sıradan insanların da öykülerini resmeden lautrec, ilk sergisini 1893' te paris' te açtı...bir takım muhafazakar çevreler tarafından fahişeleri ve dansçıları resmediyor olması sert tepkiler alan lautrec bunu umursamaksızın çalışmaya devam etti ve aslında bir noktada da , bir fikir, obje ya da kişinin resmedilmesi için görülmesini yeteceği fikrini ve kişilerin çizilmek için sosyal statü sahibi olmaları gerekmediği gibi mantıklı ve sade bir önermeyi de aslında yavaş yavaş o çevreye, akımın diğer takipçileriyle birlikte sindirtmiş oldu... durmaksızın içki içen bir desen şairi olan lautrec, o dönemin şehir* yaşantılarını sıkça resmetmiştir ve işlerindeki, özellikle de desenlerindeki ritm muhteşemdir... son döneminde sağlık sorunları sebebiyle annesinin yanına çekilmiş ve orada ölmüştür... ölüm sebebi içkiye bağlıdır... dillere destan yağlı boya tablosu "marie charlé", diğer yağlı boyaları, bir çok afişi ve desenleriyle oldukça üretken bir hayat geçirmiş olan lautrec'in, o dönemin de etkisiyle altın çağını yaşayan paris 'in ve başta moulen rouge olmak üzere bir çok mekanın nasıl göründüğünün ve ne hikayeler barındırdığının, hayatın defterine not düşülmesine büyük katkısı olmuştur ...
hesabın var mı? giriş yap