hayırsız ada
-
(bkz: hayırsızada)
-
(bkz: hayirsiz adam)
-
bir can yücel şiiri
hayirsiz ada
bir haftadır yok yere dolaşıp duruyordum
bir haftadır içimde bir kırlangıç fırtınası
siyahın biri konup biri kalkıyor
şişli'den taa rami'ye kadar
her sokağın ayrı bir kanat çırpışı var
yeni cami önlerindeydim sonra
vapur düdüklerinden anladım
bir haftadır seni ararmışım meğer
köprü üstünde arif'e rastladım
patiska ararmış fakir
birlikte kadıköy'e geçtik
kardeşliği mavişliği üstünde denizin
bir yanı ışık bir yanı istanbul
şu kahraman harp gemileride olmasa
arif patiskayı unuturdu ben seni
oturur kalırdık mühürdar'da
altıyol'da şadi çıktı karşımıza
o da şeker peşindeymiş
üç kişi koyulduk yola
yol boyu çamdır püfür püfür
dallarda fingirdek kızlar
teri mur'ları görünür.
suadiye'de bir eşitliktir başladı
adam başına değil
adım başında bir villa
biz de panço villa'yı bulduk
ahçıymış villaların birinde
dilber dudağı yapmış o gün
ednan beğendi pişirmiş ama
canı özgürlük çekmiş
ille de özgürlük dedi
yetişmez dedik buralarda yemezler onu
tereotu nane maydanoz
nutuk otu dersen o başka
vazgeç dedik bu sevdadan dinletemedik
takıldı gavurun oğlu peşimize
dön babam dön dolaş babam dolaş
ne sen ne patiska ne şeker ne özgürlük
anlaşıldı dedik vehpinin kerrakesi
bizimkisi boşuna zahmet
nasıl olsa tarihi karanlığımız da bastı
yürü dedim arif yürü kardeşim şadi
yürü be panço villa
şuradan bir sandal araklarız
ver elini hayırsız
ben şadi arif bi de panço villa
hep hayırsız'dayız şimdi
ne sen ne patiska ne şeker ne özgürlük
martıları seyrediyoruz artık
o şekere patiskaya özgürlüğe
o sana benzeyen güzelim martıları -
seyfettin efendi ve olağanüstü maceraları serisinin ikinci cildinin adıdır.
konusu da sivriada'ya terk edilip orada acılar içinde ölüme mahkum edilen köpeklerin telef olmasıyla bilinen, adı daha sonra hayırsız ada olarak anılan yerle alakalıdır. gerek çizimsel kalite gerekse senaryo gelişimi özellikle bu çizgi romanda kendini bayağı hisettirir.
çizgi romanla alakalı yapılmış incelemeler: http://seyfettinefendi.blogspot.co.uk/…-yazlar.html -
diğer bir adı ile sivri ada. 1910 da dönemin istanbul kaymakamı tarafından bir işgüzarlık yapılır ve yaklaşık 80 bin sokak köpeği toplatılarak bu adaya bırakılır. olay haziran ayında gerçekleştirilir. ada kayalıklarla kaplı olup, yeşillik neredeyse yoktur. hayvanlar 4 tarafı tuzlu su ile çevrili yerde birbirlerini yemeye kalkarlar.. hatta bazı tekneler suda yüzen köpekleri karaya alır.. 80 bin hayvan telef olur. ertesi sene istanbul'da gerçekleşen büyük depremi de bu yaşanan olay yüzünden olduğu rivayet edilir.
[https://upload.wikimedia.org/…sivriada_monument.jpg
insan oğlu ne garip hem yap, hem de yaptığın ayıbın anıtını dik. -
2010 cannes film festivali'nde en iyi kısa metrajlı film ödülünü kazanan filmdir.
(bkz: chienne d'histoire)
http://www.youtube.com/watch?v=k9vvbxedwqu
bu adayla ilgili sartre ın akıl çağı kitabında da şu sözler geçer:
"… daniel eski istanbul köpeklerini düşündü: hayvanları sokaklarda kovalar, yakalayıp kocaman sepetlere doldurur ve ıssız bir adaya bırakırlarmış. köpekler orada birbirlerine saldırır, birbirlerini parçalar ve yermiş. ulumalarını denizin rüzgârı ta gemicilerin kulaklarına kadar götürürmüş. ‘oraya bırakılması gereken köpekler değildi hâlbuki.’” -
istanbul tarihinde çok trajik bir yeri olan marmara denizindeki ada.
"tarih boyunca istanbul şehrinin bir parçası olmuş olan köpekler özellikle osmanlılar döneminde ayrıcalıklı bir yere sahip oldular. istanbul’un sokaklarında mahallelerinde serbestçe dolaşan köpekler yabancı seyyah ve gözlemcilerin de ilgisini çekmiş o dönemlerdeki istanbul kart postallarının olmazsa olmazı gibi bir yer edinmişti. istanbul halkının hayvan sevgisi ve köpeklere gösterdiği özen 1909 yılında avrupa’da yayınlamış bir kitapta şöyle ifade ediliyordu:
"köpeklerin en çok sevildiği ülke hangisidir? türkiye. orada onların hepsine uygun olup olmadığına bak-maksızın yemek veriliyor. hamile dişi sokak köpeklerine doğum yap-maları için evlerin önünde ot veya samandan yatacak yer hazırlanıyor. camiden çıkıldığında, onlara özel olarak yapılmış peksimet dağıtılıyor. istanbul'da kendilerini barındırma hakları meşhurdur.
bu kentin sokak köpeklerinin nüfusu 60 bin kadar-dır. küçük aşiretlere bölünmüşler; bu aşiretlerin her birinin bir soka-ğı veya bir mahallesi bulunuyor ve oradan çıkmadıkları gibi kimseyi de sokmuyorlar, böylece her köpek aynı mahallede doğup, büyüyüp ölür. lüksün ve zarafetin merkezi olan pera caddesi'nin orta yerinde bu köpekleri caddenin veya kaldırı-mın ortasında yayılmış bulursunuz. kırların ortasındaki kadar rahat bir şekilde gelen geçeni umursamıyor-lar. daha doğrusu kendi evlerinde olan onlar; size de onların rahatını bozmamak düşüyor."'
19.yy’ın tanınmış seyyahlarından edmond de amicis ise istanbul’un köpekleri ile ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyordu: “istanbul kocaman bir köpek harasıdır; şehre varı varmaz herkes bunu görür. köpekler,şehrin ikinci nüfusunu oluştururlar ve her ne kadar sayıları birincisinden az ise de ilgi çekicilikte ondan geri kalmazlar!.. onlar kocaman bir bedavacılar cumhuriyetinde bir araya gelmiş durumdadır, ne tasmaları, ne sahipleri, ne kulübeleri ne evleri,ne de kanunları vardır. bütün hayatları sokaklarda geçer. orada kendilerine küçük yuvalar kazarlar, karınlarını doyurup uyurlar, doğarlar, yavrularını beslerler ve ölürler ve hiç kimse-hiç olmazsa stambul’da-işlerine veyahut istirahatlarına en ufak bir şekilde karışmaz.”
1800’lü yıllarda sayıları 60 bini bulan köpekler şehrin bir parçası olarak kabul edilmekteydi. köpekler istanbul halkı tarafından sevilirdi ve beslenmeleri halk tarafından karşılanırdı. buna karşın köpeklerin şehirde güvenlik, sağlık ve temizlikle ilgili çeşitli toplumsal görevleri bulunmaktaydı. istanbul’un köpekleri geceleri kendi mahallelerine gelen yabancılara ve şüpheli kimselere saldırarak bir çeşit zabıta görevi görürdü. köpeklerin bir diğer faydası ise şehrin temizliği ile ilgiliydi. kapı ve pencerelerden atılan yemek artıklarını yiyip bitirmeleriyle bu işlevi yerine getiriyorlardı. böylece çöp sorununun tam olarak çözülemediği şehirde köpekler çöp sorununa da çözüyorlardı. bu şekilde şehrin sağlığına da katkı da bulunuyorlardı.
osmanlı klasik döneminde şehrin bir öğesi kabul edilen ve önemli bir işlev gören köpeklere bakış açısı modernleşmeyle beraber değişmeye başladı. şehir hayatının canlanması ile mahallelerin özerkliğinin, mekansal sınırların ortadan kalkması mahalleler arasındaki geçişlerin hızlanması istanbul köpeklerinin bir sorun olarak görülmesine yol açacaktı. halk için olmasa da yöneticiler için köpekler artık şehirden sürülmesi gereken istenmeyen hayvanlar olarak görülmeye başlandı.
yazının devamını için aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
link -
-
devrim kunter'in şaheserlerinden. seyfettin efendi ve olağanüstü maceraları'nın ikinci kitabı.
--- spoiler ---
son dönemin osmanlı'sında geçen, almanların gizli deneylerini bu döneme taşıyan, hikayesi ve çizgisi başarılı bir çizgi romandır.
--- spoiler --- -
(bkz: sivriada)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap