1922 entry daha
  • yaşattığı acıyla beni daha da olgunlaştırdığı, güçlendirdiği için ne kadar teşekkür etsem az. sayesinde hiç olmadık spor dallarına olan ilgim artacak. hem bak wimbledon falan da yaklaşıyor. dünya kupası desen de öyle! kimbilir hiç izlemediğim belgeselleri bile izleyebilirim bundan sonra.
  • maç sonu ve sezon sonu itibariyle, kılıçla yaşayıp kılıçla ölen bir futbol takımı.

    sezon boyunca kendi evinde oynadığı maçlarda hakemin verdiği her karara takım halinde itiraz eden oyuncular, yine böyle bir itiraz sırasında gol yediler.

    golü yeme sebepleri beraber itiraz etmeleriydi. şampiyonluk bu yüzden kaybedildi.

    o itirazlara kart çıkmaması rahatsızlık veriyordu lakin ilahi adalet devreye girdi. çok iyi oynadıkları bir maçı bu hasletleri yüzünden kaybettiler. ders olsun.
  • sene 2006.

    yalnızlığın ve depresifliğin dibine vurduğum, odaları soğuk ancak ortamı sıcak odtü yurtlarında ikamet ettiğim dönem. şampiyonu belirleyecek denizlispor maçını izlemeye rahatsız olduğum için gidemeyip, odamda tek başıma radyodan dinliyorum olup biteni. maç öncesi telefonda babayla konuşulmuş, kendisi uzaklarda atkısını bayrağını hazır etmiş, şampiyonluk heyecanı içerisindeyiz. kendimi fanatik olarak nitelendirmem hiç bir zaman, ama maçı dinlerken kendimden geçmişim. ellerim titriyor, kulaklar kıpkırmızı. maç 1-1 devam ederken gelecek bir gol haberini bekliyorum kulaklarımı dört açmış. ve fakat gelemiyor o gol bi türlü. galatasaray şampiyonluk ipini göğüsler, yurtlarda ikamet eden -yalnızca galatasaraylılar değil- fenerbahçeli olmayan herkes tezahüratlarla sloganlarla sokaklara dökülürken sessizce tek kişilik ufak odanın camından dışarıyı izliyorum. derken en iyi dostum geliyor yanıma, aynı yurtta ikamet eden ve benim gibi sarı-lacivert renklere gönül vermiş olan. ikimizden de çıt çıkmıyor, "sözün bittiği yer" denilen nanenin tam olarak nasıl bir şey olduğunu ilk kez anlıyorum o gece. derken baba arıyor, sesi metanetli, üzülme diyor sadece. futbol bu, top yuvarlak, olmayacaksa olmuyor işte. o anda gözlerimden yaşlar boşanıyor, hayatımda ilk ve son defa bir futbol maçı sonrası ağlıyorum. dostum yanımda sessizce teselli ediyor beni, ancak nafile, biliyorum ki o gece uykusuz geçecek. biliyorum ki yarın -yalnızca galatasaraylılar değil- fenerbahçeli olmayan tüm arkadaşlarım karşımda olacak, takılacak. biliyorum ki futbolla bir şekilde alakalı, taraftar kültürüne sahip bir kimsenin başına belki yaşamda bir kez gelebilecek bir olayı tecrübe etmişim. sabah uyandığımda bir şeyler farklı olacak, onun da farkındayım. yine de yatağa giderken siliyorum göz yaşlarımı, yarının yeni bir gün olacağı bilincinde.

    sene 2010.

    aile ankara'ya taşınmış, ayrı evlerde ikamet ediyor olsak da aynı memleketteyiz artık. baba hala uzaklarda çalışmakta olsa da haftasonları uğruyor, son 5 yıldır görüşemediğimiz kadar görüşüyoruz. şampiyonluk son haftaya kalınca, maç da kadıköy'de olunca izmir'de ikamet etmekte olan ve ailevi sebeplerden ötürü kırk yılda bir ankara'ya gelebilen amca kalkıp o kadar yolu tepiyor ve haftasonu için, şampiyonluk maçını izlemek için geliyor. baba da geliyor şehirdışından, üstelik artık pek öyle maçlara bakmayan zamanının fanatik fenerbahçelisi dede de katılıyor aramıza. ve biz dört nesil fenerbahçeli, bir heyecanla oturuyoruz televizyon başına. amcanın babanın uzakta oluşu, dedenin de yaşı sebebiyle hayatımızda ilk olduğu kadar belki de son kez hep birlikte yaşayacağız şampiyonluk sevincini. şampiyonluğu son maçta kaybettiğimiz o travmatik geceden bu yana dört sene geçmiş, artık yaşça daha bi olgun olsam da maç öncesi hala aynı belirtiler. kırmızı kulaklar, titreyen eller. aradan geçen yılların getirisi sağlık sorunları neticesinde çarpıntı ve nefes darlığı. ancak hepimiz eminiz, bu kadar toplandık ettik, mutlaka şampiyon olacağız-dık- bu gece. baskılı bir oyunla maça başlayan fenerbahçe ilk golü bulduğunda ayaktayız, diyoruz ki başladık, gol veya goller gelecektir devamında. derken trabzonspor’un golü geliyor, evde bir sessizlik. sadece baba gülümsüyor, atacağız elbet diyor, baksana nasıl oynuyorlar. devre arasında yine sinirle evi tavaf etmekte olan ben, bu sefer neyse ki civarda olup beni sakinleştiren babam. atacağız diyor, daha ikinci yarı var, elbet vermeyiz maçı bu saatten sonra.

    olmuyor, gel gör ki.

    bitiş düdüğüyle birlikte sahada yankılanan skandal anonsun etkisiyle sahaya koşan fenerbahçeli’lerin aksine, durumun farkındayız biz evdekiler. dört nesil fenerbahçeli, dile kolay. evde derin bir sessizlik, yalnızca babam gülümsüyor hala. üstünde biraz da benim ısrarımla aldığı 2003-04 sezonunun üç yıldızlı forması, gülümsüyor oturduğu yerden. ben, maçın çoğunluğunda olduğu gibi, yerde halının üstündeyim. ellerimde zaten azalmakta olan saçlardan bir tutam, kulaklarsa hala kıpkırmızı. derken bana bakışını görüyorum babanın, ayağa kalkıyorum. ve tebessüm ediyorum, evet. aradan geçen dört yılın, olgunluk namına bana pek bir şey kazandırmadığı düşüncesi kayboluyor. ayağa kalkıyorum, şöyle bir silkinip kendime geliyorum ve artık yalnızca ufaktan bir başağrısı var, başka hiçbir şey yok. şöyle bir bakınıyorum etrafıma, dört nesil fenerbahçeli bir aradayız.

    dört nesil! dile kolay.

    şampiyon olamasak da, sezonu kupasız da kapatsak, isterseniz –ki, istersiniz- ligden de düşsek, bu heyecanı bir daha tadamayacağımın bilincindeyim artık.

    o anda anlıyorum işte, büyümek de böyle bir şeymiş demek ki. acısıyla tatlısıyla, hayatın her türlü getirisini –ve götürüsünü- tecrübe etmek, gene de yılmamak, ve daha da önemlisi hayatta herkesten ve her şeyden daha çok önemsediğin insanlarla birlikte yapabilmek bunu. ben yanılmışım, evet, bir dönem sona ermiş ve büyümüşüm ben. çocukluk sanrıları, işi inada bindirmeler, istenilen ve arzu edilen şey gerçekleşmeyince mızmızlanmalar sona ermiş. adam olmuşuz be, bildiğin adam! şimdi evimdeyim, biramı açtım, yapılan yorumları ve dalga geçmeleri bir tebessümle takip ediyorum. bir yandan da diyorum ki, ne mutlu bana, ne mutlu ki böyle bir olayı hayatta en çok önemsediğim ve kendime örnek aldığım insanlarla birlikte tattım. ne mutlu ki, başkalarının şampiyonluğuna sokaklara dökülmeden, mağrurca boynumu eğdim ve başa geleni kabullenmeyi bildim. ne mutlu ki bana, böyle adamlar örnek oldu bana hayatım boyunca, ve ömrüm nihayet bulana dek olmaya devam edecekler.

    ne mutlu bana ki, fenerbahçeli’yim!

    tanım? iyi günde kötü günde babadan, dededen gördüğüm terbiyeyle yanında olacağım ve asla vazgeçmeyeceğim, üç ay sonra buluşuncaya dek kendisine şu sözlerle veda etmek istediğim takımım:

    “haykıracak nefesim kalmasa bile
    ellerim uzanır olduğun yere
    gözlerim görmese ben bulurum yine
    kalbim durmuşsa inan çarpar seninle”
  • boşu boşuna dalga geçtiğimiz takımdır. zira kendileri son haftada şampiyonluğu kaptırmaya alışkın oldukları kadar, şampiyon olmuş sanrısına da bir o kadar alışkındırlar.

    http://sphotos.ak.fbcdn.net/…_3026170_6817144_n.jpg
  • kaosun takımı. şampiyonluk gitti, taraftar stadı yakmış, kaptan ve takımın büyük bölümü eve polis eşliğinde gitmiş. buraya kadar tepkiler normal denebilir bazıları tarafından, sesimi çıkartmam canları yanmış neticede.

    işin garibi şu; çok tepki alırım belki ama söylemem gerek ben bu kaos ortamından büyük bi zevk alıyorum.

    nobre çok gol atmasına rağmen anelka'yı daha çok sevmeye benziyor bu duygu biraz.

    evet, ekşi itirafa yazılması gereken bi entry oldu farkındayım.

    not: kaçan şampiyonluğa üzüldüm, alex'in evine polis arabasıyla gitmek zorunda kalmasına daha çok üzüldüm. bunlar ayrı şeyler.
  • 2009-2010 senesinde şampiyon olmuşcasına sevinme sebeplerini '' futbolcuları seyircilerden korumak için yaptık'' olarak açıklayan kulüp. yani bilerek, kendileri isteyerek beşiktaş-bursa maçının skorunu 2-2 yazdırmışlar ve yetmiyormuş gibi 3 kez de anons geçmişler. bu resmi açıklama insanın aklına çok soru getiriyor, en basitinden o bildik sloganlar; sevinmek için sevmedik, sevdamız renklere vs. bunlar yalan mıydı? ya da futbolcu hiç seyircisinden korkar mı? acayip işler bunlar...
  • dünyayı yakacakken, yanlışlıkla stadlarını yakan taraftara sahip kulüp.
  • bu gece en çok kıyıda köşede sessizce maçını izleyen, ağız dolusu küfür saçmayan ve gereksiz polemiğe girmeyen taraftarını üzmüştür şüphesiz. haftalar öncesinde beş puan gerideyken, şimdilerde esamesi okunmayan rakipler o zamanlarda liderlik potasındayken hangi fenerbahçe taraftarına sorsanız "ikinci olalım, şampiyonlar ligi olsun yeter" cevabını alırdınız ama böyle bir lig finali de haliyle koyuyor yahu. üst üste, gol dahi yemeden alınan galibiyetlerden sonra kendi sahamızda takılmak çok can sıkıyor. nüfus kütüğünde adınızın yazdığı şehir şampiyon olsa dahi içinizden bir parça kopup düşüyor önünüze.

    artık ne desek boş bu gece hakkında, tüm fenerbahçelilere sabırlar diler ve tüm branşlarda sağlanan büyük üstünlüğün buruk sevincini yaşamalarını öneririm. futbol olmayınca hep çok eksik hissediyor olsak da...
  • kalp doktoru olsam hastalarıma tutmayı yasaklayacağım takım..harbiden öldürür adamı..
51631 entry daha
hesabın var mı? giriş yap