870 entry daha
  • hukukun mantiga ustun gelmesi gibi bir sey mi ne... keske silinen entrylerin de icerigini görebilmemiz mümkün olabilseydi, olabilmesinin zorlugu elbette anlasilir -yunan demokrasisi bu sartlarda coktan zor.
    ama: vivo aristo(teles)! ver ar yu? (bkz: neredesin sen)

    edit: bana fatih altaylı entry kötületiyor dedirtemezsiniz...
  • kendisini hürriyet'teki köşesinden bir marifetmiş gibi yazdığı ferrarisiyle 250 basıp tem'de şehiriçinde yarıştığını anlattığı zamanlardan tanırım. (o dönem) 60 milyonu özendirdiği şeye bak. gazeteci sorumluluğu böyleyse vay halimize...
  • (not: zor olsa da yazıyı, "silinmiş entrynin davası olmaz" şiarını aklımın bir köşesinde tutarak yazmaya çalışıyorum)

    ***

    "işte aktüel kafası... geri zekalı entel kafası... daha doğrusu içinde beyin olmayan kompleks dolu aşağılık kafa." (*)

    mim koyduk, devam ediyoruz;

    (...)
    "bütün bunlar komplo teorisi olabilir mi? olabilir.
    ama komplo teorilerinin de "düşünce özgürlüğü" kapsamında ele alınması gerekir." (*)

    aktüel dergise sinirlenip külhani üslubunun (artık, maalesef) alışageldiğimiz incilerini saçan fatih bey'in düşünce özgürlüğü kapsamı, bilgi sahibi olmamaktan aldığı hatırı sayılır ilhamla zaman kaybı ve bomboş fikirler serdettiği onlarca konudan biri olan edebiyatı da kapsıyor. altaylı'dan pamuk'un edebi şahsiyetini hakkaniyetle tahlil etmesini beklemiyoruz son tahlilde. bu, maymunun shakespeare eseri yazması metaforu ölçüsünde 'olanaklı' bir durum olabilir ancak.
    vaziyet böyleyken altaylı'nın pamuk hakkında "komplo teorisi olabilir" diyerek gardını baştan aldığı bolcana bold'lanmış cılız spekülasyonlarını nasıl karşılamalıyız?

    yazıda sezdirildiği üzere, yerli üretim, yetenekli ama zayıf karakterli bir provokatör olarak pamuk vakası vardır. kitaplarının yazarının pamuk olduğu bile şüphe götürebilir. dış mihraklar şubesinde kadrolu olarak çalışan pamuk'un misyonu, ülkesindeki ekseri kesimin malumu, fakat altaylıca "müthiş radikal" olaran nitelenen açıklamaları yapmak ve "ülkeyi karıştırmak"tır.

    pekii, "doğa, yalçın küçük'e uzun ömürler versin" dedirtecek denli "mantıklı" ve "konuyla ilintili" iddiaları ortaya atan ve bunları daha en baştan fikir özgürlüğü kapsamına alıveren altayı, ekşi sözlükte başlığındaki entryleri niye sildiriyor?
    onun kadar spekülatör olamadığımız için olabilir mi? sanmıyorum.

    cevap ortada; altaylı, pamuk kadar başarılı değil. pamuk, yaşadığı çağ hesaba katıldığında, türkiye'nin en çok satan gazetesinde, tv'sinde kendisine, ailesine alenen küfür etseniz dahi sıradan bir röportajında "beni kıskanıyorlar" deyip konuyu kapatmayı uygun bulacak kadar başarılı. fatih altaylı'nın tahayyül edemeyeceği denli başarılı.

    pamuk'la altaylı arasındaki büyükçe fark da bu. pamuk, eleştirilecek onlarca tutumu olan çok sağlam bir edebiyatçıyken altaylı, tüm hayatını "kerameti kendinden menkul" deyişinin altını hiçbir soru işareti bırakmayacak denli sarih doldurmaya vakfetmiş edirne ötesinde kimsenin tınmadığı sıradan bir kanaat önderi.

    işte bu yüzden, bu gerçeği çok çok iyi bildiği için altaylı, düşünce özgürlüğü kapsamında bir başkası hakkında ipe sapa gelmez teoriler sarfetmekten imtina etmiyorken o cümlelerle karşılaştırıldığında adeta bir "shakespeare eseri" olabilecek tam 97 tane entryi sildiriyor.

    durum bu kadar basittir.

    fakat altaylı, müsterih olmasın. altaylı gibiler müsterih olmasın.

    otuz sene boyunca hatırlanmaya değer gazetecilik başarıları bir elin parmaklarıyla sınırlı olan, sermayedar sofralarından, hükümet veya genelkurmay sözcülüğünden kalkıp evimize "büyük gazeteci", "kanaat önderi", "gen. yay. yön." olarak giren nice adam (hakikaten bunların hepsi de erkektir.) artık farkına varıyorlar.

    miadınız doldu.
    ana-akım olmanız eskisi gibi geçer akçe değil.

    sinirlenmeleri bundandır.

    entry sildirmeye varacak kadar sürdürdükleri inatlaşma bundandır.

    muazzam ölçüdeki iktidarlarını günden güne yitiriyorlar.

    eskisi gibi iki haber yakalayıp iktidarı düşüremiyorlar. 1 milyon da satsalar, gündemi 50 bin satan taraf gazetesine kaptırdılar. pek iyi becerdikleri "felaket haberciliği" dahi, twitterdan sonra pek kıymetsiz oldu. internet hüküm alanını genişlettikçe, kanaatlerinin ve kişiliklerinin ne kadar sıradan olduğu daha bir çıplaklıkla görünür oldu. kanaatleri, ekşi sözlüğün sinik eleştirelliğinde hiçbir şeye tekabül etmiyor.
    altaylı gibilerin haklarında 1000 entry yazılmışsa 950 tanesi duymaktan hazzetmeyecekleri düşünceleri içeriyor, bunca farklı bireyin ortak noktada buluşmaları tesadüf olabilir mi?

    kaybediyorlar.

    bugün barlasların, ılıcakların, civaoğluların, muhtarların, altaylıların hasletleri, üretimleri, yetenekleri sorgulanıyor. gazeteci olarak haber alma özgürlüğümüze "katkı"ları hatırlanıyor. bütün bu sorgulamadan ana-akım olmaları, en kuvvetli sermayeye sırt dayamaları alıştıkları gibi kurtaramıyor onları.

    tekzipin yayınlanmasıyla büyük bir darbe almışlardı. buradaki 97 entryi sildiler, yine yenildiler. daha 'iyi' yenildiler.

    fakat, rehavete kapılmamak lazım.
    devirlerinin kapandığı hususuna aşinalıkları arttıkça daha da sertleşeceklerdir. muhtemelen mahkemeler kurulacaktır. eren keskin'e yapıldığı tarzda linçler kapıdadır. daha radikal yaptırımlara maruz kalacağız. vuruşarak çekileceklerdir kapladıkları fuzuli hacimden.

    kaybetmeye mahkum oldukları bir oyunu oynuyorlar. varsın oynasınlar. ürettiklerini değil ama en azından bu çırpınışları takip etmek fazlasıyla eğlenceli.
  • sansürcü zihniyetin elimizdeki son örneği. neyse ki böyle köşeyazarlarımız var da, karikatüre dava açan kafaların yeri boş kalmıyor. elhamdülillah.
  • eksi sozluk'e karsi olan tavrini, mantigini anlayamadigim yazar. benim yazdigim anali avratli entry'yi saniyesinde silen eksi sozluk yonetimini benim entrymden dolayi neden sorumlu tutuyor? veya elin oglunun evinde, vantilator karsisinda apis arasini kasiya kasiya yazdigi entryden dolayi neden benim babamin varligini sorguluyor kendileri? * ayrica kendisine babamin varligini neden aciklamak durumundayim onu da anlamadim? eger ki fatih altayli'ya ana avrat baci gardas duz gider, eksi sozluk yonetimi de entrymi silip kimlik bilgilerimi istek uzerine mahkemeye verirse kimsenin, hatta benim bile itirazim olmaz ki; sozluk yonetiminin her zaman yaptigi budur. gitsin ogrensin oradan. ama hadsizin biri fatih altayli'ya kufur etti diye ben niye bu iki tarafli terbiyesizlige alet oluyorum?

    ayrica benim babam fatih bey'in yayinda oldugu her gece kendisinin programini acip televizyon karsisinda uyuyan insan. hic sormadim ama galiba haz etmez kendisinden. ona ragmen ''adamin illa bir bildigi vardir, uc bes bisi ogrenirim'' diyerekten fatih altayli'nin programlarini izleyen bir insandir benim babam. gelgelelim benim babam demek ben demek degildir. tipki sozlukteki bir yazarin sozluk demek olmadigi gibi. o yuzden kisisel olarak benimle bir sorunu varsa lutfen yonetime nickimi versin, ordan gerekirse dgm'ye duselim hic problem degil. zira su yasima kadar kimsenin anasina babasina imali sozlerle laf sokmuslugum yok, oyle bir karakterim de yok.
  • artık siyasetçi olarakta görüp desteklemek istediğim kişi. el atmadığı bir o kaldı herhalde. nihat doğan ile birlikte bir parti kursa obamın tüm oyları kendisinin. lakin bir şartım var murat bardakçı belediye başkanımız olacak ve oba meydanındaki hoparlörlerden akşama kadar tarih anlatacak. sonra akşamları sevgili fatih altaylı' nın, ki kendisini tüm hücrelerimle sevmem, nihat doğan ile birlikte çadırımıza konuk olmasını isterim, tekilamızı içip digiturkten gs maçını izledikten sonrada oturur yine murat bardakçı' yı alır tarih konuşuruz.

    edit: bunu cidden bir rüya olarak gördüm,yalan söylemiyorum.görmediğin bir rüyayı görmüş gibi anlatmak çok günahmış, o yüzden...gg sebebi yoktur umarım bu güzel rüyamın.
  • kendisini tanımıyorum fakat ünlü olma çabası içinde debelenen bir genç olduğunu düşünüyorum.sanırım şöhret peşinde koşan yeniyetme bir türkücü.keşke sanatıyla gündeme gelmeye çalışsa.
  • ilgi çekmeye çalışan sıradan vatandaş.
  • madem herkes yazıyor...

    ben bu abiyle bir defasında istanbul-ankara uçağında beraberdim.
    2008 yılının ilk aylarıydı, henüz küllerinden doğmamıştı. habertürkler neyin yoktu ortalıkta.
    ve biznıs değil senin benim gibi economy class'ta uçuyordu, düşünün yani portakal suyu içemeden. 737'nin 3'lü sırasının ortasında ben tam solumda fatih altaylı vardı. sabahın körüydü ve yolcuların yarısından çoğu benim gibi istanbul'dan ankara'ya aktarılan evvelinde bilmem kaç saatlik uçuşu çekmiş dış hatlar sefiliydi. fatih ağbim uçağa geç girdi, geldi yanıma oturdu, tanınmayınca (gerçekten tanıyamamıştım tanıyabilsem de bir şey değişmezdi ama) bozulur gibi olmuştu.

    0
10756 entry daha
hesabın var mı? giriş yap