1933 entry daha
  • özellikle dayı-ezel'in kurguladığı oyunlarda zaman zaman şansını zorluyor gibi görünse de onlara çok takılmamak gereken dizi. konu o değil çünkü. geçen bölüm diziye kulak misafiri olan babam dedi ki "e bu ezel öğrendiyse bunların suçlu olduğunu, niye gidip polise teslim etmiyor?". dedim ki "mesele o değil. hamlet gibi düşüneceksin bunu. o da biliyordu amcasının katil olduğunu ve söyleyebilirdi herkese ama bir şey dedi mi? demedi, çünkü mesele o değil".
  • her bölümünde ezber bozuyor.. öyle ki yıllardır konusu daha ilk bölümden belli olan, işleyişi ikinci sahnede anlaşılan ve sonu ilk bölüm bitmeden tahmin edilen diziler izledik ama şimdi iş değişiyor yeğen.. sanırım türk televizyonlarında bir devrim niteliğinde anılacaktır.. bundan sonra hiçbir dizi bizi tatmin etmeyecek..

    - türk televizyonlarındaki kötü dizi kaderini değiştirdik yeğen..
  • o diil de polisin boynundaki otriş olayı çok komikti. her an bi yerlerden banu alkan çıkıp ahaha ben müteahhit miyim dicek diye bekledim.
  • --1.30 pm. pacific time--
    google ofisinde bir telefon çalar.

    larry*: buyrun uzay taksi...
    mark*: leo!! bırak şimdi dalge geçmeyi!! "bir ihtimal daha var" isimli şarkıya ulaşımı derhal engelleyin!! yanıyor milyon dolarlık makinalar aşırı yüklenmeden, çilekler, tarlalar alev alev. chad*'den haber alamıyorum.
    larry: dur sakin ol! bir saniye diğer hat çalıyor.
    sergey*: larry!! bittik dostum, türkiye'deki aşırı yüklenmeyi dengelemek isterken bütün avrupa'yı kaybetmek üzereyiz. demiştim sana toplama bilgisayar almayalım diye adamım.
    larry: kapatın olm bütün interneti hemen, çekin fişi
    `*dali dili havalı korna* : cep telefonu çalar`
    larry: yine ne var lanet olsun!!
    ....*: seni sınayacaklar yeğeeen!!
    larry: oh god!!
  • bu dizi son bölümü ile, bize, emek harcanmış türk yapımı bir diziyi de baştan sona ağzımız açık, nefesimizi tutup izleyebileceğimizi göstermiştir.
  • gecenin bu saatinde, eski plak kayıtlarını açıp, nigar uluerer'in sesinden ''bir ihtimal daha var'' eşliğinde adamı rakı içirten dizi. ne dizisi ya bildiğin fenomen. senaryonun harikalığını, kurgunun adamı ters köşeye yatıran, şeytanın gör dediği noktayı gösteren, ince ince işlenmiş başarısını, türkiye'nin gary oldman'ı, joe pescisi barış falay'ın harika oyunculuğunu, yiğit özşener'in kendini aşmış performansını, salih kalyon üstadın adamı sarsan yeteneğini, bade işçil'in güzelliğini, tefo'nun dramını, kestiği rolün inceliğini herşeyi geçtim, unuttum ama sadece dünya sinemasının en iyi oyuncularından birisi olan ustaların ustası tuncel kurtiz'in can verdiği ramiz dayı karakteri için bile ayrı bir sinema filmi çekmek lazım. ezel tüm olumlu ve izlenebilir yanlarıyla başarılı bir dizi olarak bir köşede duruyor kendini izlettiriyor ama ramiz dayıya can veren tuncel kurtiz dizi içinde bambaşka bir film oynuyor, kitap yazıyor adeta.

    bildiğimiz eski tip mahalle kabadayılığının, raconun, delikanlılığın, büyüklerimizden dinlediğimiz efsane kulağı kesiklerin;paraya tahvil edilmiş kahpeliklerle köşebaşlarını tutmuş kravatlı hırsızlara, ofis mafyasına, silahı saklamanın değil kadına çekmenin, arkadan vurmanın marifet olduğunu sanan yeni yetme mafyözlere verdikleri derin ayar için bile başyapıt sıfatını hakediyor bu dizi. kaybolup giden ve nostalji haline getirilen, zamana yenildi diye dalga geçilen ''mahallenin namusunu koruyan ağır abilerin'' hala yaşadığını, garibana bir tas çorba içiren tatar ramazanların mapus damlarında son mohikanlar misali bu kahpe düzene meydan okuduğunu böylesine ince ayrıntılarla sunduğu için ezel çok ayrı bir noktada benim için.

    sinema tekniği açısından, çekimleriyle ayrıca incelenip övgüler yağdırılabilir ama bu diziyi bu kadar heyecanla izlenilir kılan satırarası mesajları, dikkatli gözlerin görebildiği dokundurmalarıdır. dantes nüansı, monte cristo kontu, suç ve cezaya teğet geçip dostoyevski'nin kumarbazının bam teline basması türkiye dizi/sinema/tv tarihinde eşine çok az rastlanır bir derinlik.

    ''bir ihtimal daha var oda ölmek mi? dersin''... sevgilinin dudağına ölümle yaşam arasında geçen saliseler içinde kondurulan bir öpücük kadar ince, kendisine silah doğrultanın böğrüne eski yadigar emaneti samatya meydanda dayayacak kadar keskin, öldürmeye değil kendisi için gülerek ölüme koşacak bir fedai haşhaşi geleneğini yaşatacak kadar derin bir adam ramiz dayı.

    kaybolmayan ve zamana meydan okuyan bütün raconların şerefine. fonda türk sanat müziği mutlaka...
  • sırf "şu" nun için bile izlenebilecek diyemediğim enfes yapım.
    zira, alinin "noluyo lan" ını bir yana koyuyorum, dayının "kardeş" diye başlayan cümlelerini, başabaş kalıyorlar.
    sonra, tefo nun bu sefer sıçtık ya tavrını her seferinde yeyip sonunda rahata ermek mi , yoksa cengizle serdarın başını yiyecek olayları silsilesini tırnaklarımı yiyerek beklemek mi zevk veren diye düşünüyorum, bulamıyorum.
    yani ister sırf ezelin tipi için, ister sırf şebnemin gözü* için izleyin. ama valla izleyin bak.

    --- spoiler ---

    bu akşam bir atkı ve bir şapkayla nasıl güçsüz görünülür konusunda ders vermiş dizidir. ayrıca dayı olmanın, alinin mekana giderken iki arada bir derede üst baş değiştirmeyi akıl etmekle mümkün olduğunu göstermiştir. hangimiz o "nasıl koydum çocuğu" heyecanından sıyrılıp kırmızı kaşkolu çıkarmayı akıl edebilirdi yahu?

    --- spoiler ---
  • bu dayı iki gece önce kozmik odada iki metre uzağımdaydı da başını ağrıtmayayım dayının rahat bırakayım dedim, gitmedim yanına. bilseydim bu bölümü çektiğini gitmez miydim hiç. böyle açaydım kollarımı iki yana... tutaydım onu... tutaydım onu ben... sarılaydım böyle boynuna... poz ver diyeydim yanak yanağa... poz verirdi o vakıt...

    içtiğim efes kan olaydı, yae boşver diyen dilim kopaydı... benim yüzümden... benim yüzümden... dayıııı... dayııııııı
  • o degil de selma hanim; boynuna bicak dayali, kafasi adamin elleri arasindayken dayiya oyle bir guldu ki, iste dedim ask. cok hos bir detaydi, cok!
7975 entry daha
hesabın var mı? giriş yap