• eski farsça bir şiirin bestelenmiş halidir ey sârebân. sareban, “kervancı” anlamına geliyor.
    bir ayrılıktan bahsediyor ve gördüğüm en güzel yorumu ‘mohsen namjoo’ [muhsin nâmcû] tarafından yapılmış,
    gerçekten çok hoş.
    şimdi bizim bu sözlük yazarı ‘pamuk cücelerle yedi prenses’ yazınca aklıma geldi parçayı uzun zamandan beri dinlemediğim, ve sonra ey sareban boş bakınızını da vermiş, e doldurmamak olmazdı.

    youtube linki için:
    http://www.youtube.com/watch?v=uql56sjrmww

    ~

    parçanın türkçe tercümesi, hatasıyla sevabıyla aşağıdaki gibidir:

    ey kervancı, ey kervan!
    leyla’mı nereye götürüyorsun,
    leyla, canım ve yüreğim olduğu halde?
    ey kervancı,
    leyla’mı niçin götürüyorsun,
    birbirimize yalnızken verdiğimiz sözlere tanrı şahitken?
    ve aşkımızın karar kılmadığı hiçbir yer yokken?

    ey kervancı,
    leyla’mı nereye götürüyorsun,
    ey kervancı,
    leyla’mı niçin götürüyorsun,

    inancımın tamamı geçici dünyaya dair
    aşkın kıvılcımları yaşamın kendisi olmuş
    oysa yarin hatırası aşkın bir damlasından bile güzeldir
    aşık olmanın ateşi yaşamdan daha özgedir

    tanrım kalplerdeki sevgiyi daima o kalplerde bırak,
    benim kalbimde bıraktığın gibi
    ve
    leyla ile mecnun efsane oldular
    oysa bizim hikayemiz sonsuzluğa erişti

    sen şimdi aşkımın tek göstergesisin
    hüznümün, güzümden okunmayan hali
    bu hüznün elinden hangi hallerdeyim bilmiyorsun
    senden sonra var olmadım ben tanrı biliyor
    kalbimin yapraklarını gör ve git
    tufan gibi inşa et hüznün dallarını
    gül idik, gülleri derip git
    ki ben gül ağacıydım
    tufanın ayakları dibinde oturan
    vücudunun bütün dallarını
    tabiatın hışmıyla kır

    ~

    parçanın farsça sözlerinin okunuşu şu şekildedir:

    ey sârebân, ey kârevân, leylâ-yi men kocâ mî berî
    bâ borden-i, leylâ-yi men, cân u dil-i merâ mî berî
    ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân çerâ mî berî

    der besten-i peymân-e mâ tenhâ govâh-e mâ şod hodâ
    tâ în cehân ber pâ boved in aşk mâ bemâned be câ

    ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân çerâ mî berî
    ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân koca mî berî

    temâmî-ye dînem be donyâ-ye fânî
    şerâr-i aşkî ki şod zendegânî
    be yâd-i yârî hoşâ katre eşkî
    be sûz-e eşkî hoşâ zindegânî
    hemîşe hodâ yâ mehebbet-i dilha
    be dilhâ bemâned besân-e dil-i mâ
    ki leylî u mecnûn fesâne şeved
    hikâyet-i mâ câvidâne şeved

    to eknûn ze aşkem girîzânî
    gamem râ ze çeşmem nemî hânî
    der in gam çe hâlem nemî dânî
    pes ez tô nebûdem berâye hodâ
    to merg-e dilem râ bebîn u berû
    çû tûfan sehtî ze şâhe-i gam
    gol-e hestîem râ be-çîn o berû
    ki hestem men ân direhtî
    ki der pây-e tûfân nişesti
    heme şâhehâ vucûdeş
    ze heşm-e tebiet şikeste
  • pamuk cücelerle yedi prenses hanımefendi aracılığıyla tanıştığım, tanıştığıma çok memnun oldugum bir fars şarkısı ve şiiri. şarkının sadece girişini dinleyince bile; leyla'nın, iç yakmış acıklı bir ayrılığın, bozkırın, çölün ve arkasından bakılan kervanların kokusunu alıyorsunuz.
  • ilkin dun sabah dinledim bu turkuyu. iranli bir ozan icra ediyor. adi muhsin imis. dinledigimden beri baska sey yapamaz oldum. paylasmam lazim diye dusundum. paylasiyorum.

    ben vuruldum. kolum kirildi kanadim. hareket edemez oldum. ah kervanci, ah leyla..
  • bir a$k $arkisi, kouros sarhangzadeh'ten. http://www.youtube.com/watch?v=egpt1d35uxc
    behrouz vosoughi'nin oynadigi, leyli and majnoon filminde duyulmu$ ilk. yakinlarda da mohsen namjoo soylemi$. o soyleyince de, bamba$ka bir $ey olmu$.

    sozlerini anlamasa da insan, oyle derin bir aci var ki iclerinde, her biri dokundugunda ruhun bir yerlerine, yakip geciyor. dinledikce, mecnun'la birlikte, leyla'ya agliyorum ben de...
  • yok'luğun, yokluğunun saza, söze, bedene değişinin, dokunuşunun ağıdı. leyla yara gibi kalır içinizde dinleyince, nasıl bir yara ki yokluğu ile kanar. giderek kanar, hep giderek. ondandır, bir kez dinlenmez 'ey sareban'; yokluğu varsa 'aşk'ın, ağıdı sürsün ister insan herhalde.
  • o kadar güzel söyler ki mohsen namjoo farsca bilseniz de bilmesenizde anında başka yerlere sürüklenirsiniz.. işin kötüsü geri gelmek istersiniz olmaz, kalırsınız orada.. hem insanı dinletmeye hem de dinletmemeye sevk eder... dinleyelim kendimize iskence edelim o zaman.. gidelim bu diyardan sonsuz askı buldugumuz sevgiliye...
  • üst üste kaç kere dinlerseniz dinleyin sıkılmayacağınız aksine sizi daha çok içine çeken enfes bir şarkı olmuştur mohsen namjoo nun yorumuyla.
  • uzun zamandır bir şarkıya böylesine bağlanıp kalmadım. resmen mideme yumruk yemiş gibiyim. reflekslerim yavaşladı. abartmıyorum. dinledikten hemen sonra başlığa bir şeyler yazayım dedim kafamdakini değil hissettiğimi yazacaktım. diyecektim ki; bu şarkıyı dinleyince insanın takati kesiliyor, elden ayaktan düşüyor, hiçbir şey yapası gelmiyor... benden önce söylenmiş. yani ben bir kere daha tekrar etsem belki pekişir bu. yalnız olmadığını anlamak da güzel tabi.

    muhsin namcu öyle bir söylüyor ki istemsiz gözünüz doluyor zaten. fazladan bir şey yapmanıza gerek yok. biraz insan olup olmadığınızı anlamanın testi gibi sanki. zaten o topraklarda yani iran'da müthiş bir damar var ve nedendir bilmem sanki hepsi sözleşmiş gibi kafamıza vuruyor. bilinç kaybı, zihin kayması, göz bulanıklığı yapıyor neredeyse tüm şarkıları. lakin bu şarkı bambaşka. gerçekten. şimdiye kadar yaşadığınız her anı acısıyla tatlısıyla özetliyor. ondan bu çarpıcılığı, ondan bu elden ayaktan düşürmesi insanı. muhsin namcu'ya allah uzun ömür versin. sesi önümde yeni ve sürükleyici bir yol açtı. bir maceraya ortasından başladım. belki biraz geç kaldım.

    bir kervanın peşinde bir ömür geçermiş. bildim...
  • şöyle bir şeyler karalamıştım zamanında bitmek bilmez dinlemelerimin birinde:

    ey sareban, kervanında bana da yer var mı? dokunduğum her yer ıslak ve ben üşüyorum. üşümek değil istediğim. istiyorum ki, istiyorum ki leyla'yı götüren kervanın açlıktan ve soğuktan delirmiş kör bir yolcusu olayım. bir tek leyla'yı anımsasın türlü işkencelerden geçmiş zihnim. annemin, kardeşimin ve gençliğimin ırzına geçilmiş olduğunu unutayım.

    ey sareban, kervanının geçtiği yolları ezbere bilirim. hepsini yazmıştım defterime, defterim ve gözlerim çölde umarsız bir uykuda kaybolmadan hemen önce. leyla'nın ayak izlerini arardım. dokundukça dağılan kum tanelerine bir meczupmuşcasına gözleri sabitlenen sen değil, bendim.

    ey sareban, züleyha senle kalsın. aslı senin kulun, kölen olsun. bana leyla'mı ver! leyla, bir çift gören gözün göremeyeceği denli güzeldir. onu göremezsin. onu göremez ve incitirsin. su sakinliğinde durduğuna bakma! dağlanmış bel çukurunda dağılmayı, dağılırken dünyanın geri kalanını da kendiyle beraber dağıtmayı bekleyen acıdan mürekkep bir yemini var.

    ey sareban, kervanın senin olsun. bana leyla'mı ver! düşlerimi de, gözlerimle birlikte aldılar. inan olsun sözlerimi de senle bırakırım. bana bir tek leyla'mı ver!
hesabın var mı? giriş yap