42 entry daha
  • yorum yapilamayacak kadar korkunc bir roportaj vermis bir gazeteye; sonuna kadar okudum, ve esi ve kendisinin hayatlari hakkinda bu kadar detayi, ustune boyle cirkin bir sekilde ogrendigim icin kendimden nefret ettim. gece gece bilgi kirliliginin diplerinde geziyorum,

    balcikimsi bir hissiyat kaldi ustumde. * * * * **
  • böyle geniş bünye görmedim. "o zamana kadar olan sevişmelerini affedebilirdim ama altı ay daha izin veremedim!" diyor. son dönemlerde seks yapmadıklarını, sonra iki votkadan sonra seviştiklerini felan söylüyor. kardeşim bu ne rahatlık ya. anlat kardeşim, anlat. bakış açısı bir garip, aile hayatını anlatması bir garip. şaka gibi. bu mimarlar çatlak derlerdi inanmazdım.
  • birlikte votka içilmesi tehlikeli olan bir adamdır.
  • ayşe arman' la yaptığı röportajı okuyunca sadece yazık diyebildiğim seyrantepe projesini batıran, kendini dibe gömen mimar...

    kullandığı dil o kadar basit ki, anlattıkları eski eşi, çocuklarının annesi kadınla alakalı. "votkanın gözünü seveyim, herşeyi anlattık, seviştik birde, zaten son dönem memelerine birşeyler yaptırıyordu, benimde paralı ilişkilerim oldu vs. vs. vs."

    okuyunca annesinin aldatılmasını haklı gören, aldatan ve ayrıldıktan sonra çirkefleşen erkek müsveddesini hatırlattı bana...
  • özünde iyi bir insandır.
  • yillarini verdigi islerinin batmasi (batirdi diyene cok pis laflar hazirladim) ve ayni donemde karisi tarafindan aldatilmasi (hakli haksiz muhabbeti yapana da cok pis laflar hazirladim) ile su siralar allak bullak olmus bir insan. verdigi son roportajda soyledikleri ile depresyonda oldugu besbelli. umarim kisa surede kendini toplar ve yeniden basardiklari ile konusulur.
  • herhalde bitmiş, tükenmiş bir adam olduğu konusunda, röportajı veren de, yapan da, okuyan da dahil olmak üzere herkes hemfikirdir. şimdi iki dakika bitmiş, tükenmiş bir adamı düşünelim. düşündük mü? şimdi o adamı aklımızda tutalım. bildiğimiz bitme ve tükenme biçimlerini aklımızdan geçirelim. ne kadar çeşitli bitişler olabildiğini değerlendirebildik mi? şimdi bu bitişleri bu bitmiş adamın tarihçesine ekleyelim. bitmenin sonuna doğru nasıl can çekişilebileceğini, düşerken son bir gayret birilerine tutunmaya çalışanların paçasına yapıştıklarını nasıl aşağı çektiklerini, empati ile falan da değil, düz semptom olarak ko-faktörler havuzuna atalım. şimdi aynı röportajı bir kere daha okuyoruz.

    okuduk mu?

    nasıl bir his geldi? hala böyle ayıplayalım, yuh ya çok ayıp diyelim, kıyasıya kıyalım, dövesiye yerelim kafası ile mi bakıyorsunuz, yoksa empati kumpati tarzı bir şeyler oluyor mu? bana göre bir kıpı empati oluyorsa, ki oluyor olmalı, tüm söylenenleri zekaret sayıklamalarına veriyor, artık aynı boyuttan her anlamda eşitmiş gibi bakmıyor, iyileşmesini, geri çıkmasını falan ümit ediyorsunuz. empati olmadıysa, yani yabancı, suçlanası, arsız, edebsiz, hayasız, haysiyetsiz, ahlaksız, vb. vurgulamlar hala eski şiddetiyle devam ediyorsa, o zaman bilin ki...o da olur. yani bir şey diyemiyorum. nasıl duygulanılması gerektiğini dikte edecek değilim. ama duygulardan bağımsız 'ayıplama' denen formül'ün nasıl işlediğini de, tam burada, hatırlatmadan geçemedim.

    şimdi ben sık sık birilerini ayıplayan biri değilim. ama çok insanı ayıplamışlığım var. kim niye nasıl ve ne şekilde ayıplanır bilirim. topluluk içinde ayıplamak gerekilen bir şey görürsem, ve ayıplamazsam ölecek olsam falan, içinde bulunduğum grubun en başarılı ayıplamalarından birini yapabilirim.

    yaparım ederim dedim, ne yapacağımı da izah edeyim.

    ayıplama nedir? benim ayıplamadan anladığım en temel tanım şu: bir formülü olan eleştiri. o formülü de, hiç bir şey olmasa, refleks ile, sırf uygulayabildiğin için, yani pratik olsun diye, uygulamak için uygulayabiliyorsun. bu eleştiri tarzının da belirleyici tek dayanağı, meşruiyeti var: eleştirdiğin şey hakkında ''bunu ben asla yapmazdım'' diyebilmek. kendi içinden ''bunu ben asla yapmazdım'' tekrarları ile yaptığın formül-eleştiri'ye ''ayıplamak'' diyoruz.

    şimdi yukarıdaki tanım ışığında 'düşmüş'e dönelim. düşkün'ü kim ayıplar? düşmemiş. ya da, daha spesifikleştirirsek: ayıpladığı kişi gibi düşmemiş olan. eğerzihin haritanızda canlandırmak isterseniz şöyle de canlandırabilirsiniz: düşmüş olduğu için yerde sürünen birisi var, tepeden de birileri ona tepeden bakarak durum değerlendirmesi yapıyor.

    şimdi ''o adam gibi düşmemiş''lerin ''o adam'ın düşüşü''nü anlayamamasının, kabullenememesinin faturasını da düşkün'den başkası ödemeyecek herhalde? ortada ''ayıplanacak şey''i yapmış birisi var, hem de düşmüş. toplumda artık bir yere konumlandırılamamasının bedelini o ödesin, o ayıplansın. hakkındaki ulaşılması gereken yargı bu şekilde karara bağlansın.

    zaten dikkat edin: ''düşene bir tekme de sen vuracaksın'' bir tavsiye değil, deterministik bir bildirim. 'yaşayacak ve öleceksin'deki gibi rahat ve müsterih, hayatın bilindik bir kuralını hatırlatmak. kendini düşene bir tekme de sen vururken bulacaksın. ama o sırada herkes de senin gibi vuruyor olduğundan kendin tarafından dahi fark edilmeyeceksin. edebinle yaşayacaksın.
  • bu adam hakkında laflar hazırlayanların, bu adamın aslında kocasının aldatmasını zorlukla da olsa kaldırabilen, ama kocasının kendini aptal yerine koymasını (doğal olarak, her insan gibi) kaldıramayan bir kadından farklı konuşmadığını da gözden kaçırmamaları gerekiyor. hani eteğinizdeki tüm taşları atmadan önce bir düşünün.
  • yaa ayşe arman'a verdiği röportajı okudum çok da samimi buldum.. seri üretimden çıkmış bir android gibi değil de gayet sen ben gibi konuşmuş. hiçbir şeyi kalmamış bir insanın çaresizliğini görüp üzüldüm bile. aldatılan bir erkeğin hissettikleri tam da böyle olur.
    hissettiklerinden dolayı veya aldatıldığından şüphelendiğinde yaptıklarından dolayı kimse yadırgayamaz yadırgamamalı bu adamceğizi. hah belki kınarsın işte karısı hakkında böyle bir röportaj verdi diye ama bu bile herşeyini kaybettiğin bir dönemde aldatılmanın verdiği sinirin insanı çocuklaştırmasından. bu bile tolore edilebilir bir hareket olmalı biz üçüncü şahıslar tarafından.

    hah bu adamın acısı daha çok uzun süre geçmez ve umarım sadece bu röportajla kalır yaptığı hata.
  • sifiri goren bir insanin her seye saldirisini sergileyen adam. etegindeki tum taslari dokmesine hic de sasirmamali.
80 entry daha
hesabın var mı? giriş yap