• ankara'daki bir dersane, aralarında duygusal ilişki olduğunu tespit ettiği öğrencilerin kaydını siliyormuş. bugüne kadar 28 öğrencinin kaydını silmişler. dersanenin genel müdürü “burası eğitimde bilgi artırma yeridir. pastane veya kafe değil” demiş.

    http://www.milliyet.com.tr/…010/1228237/default.htm

    haberi okuyunca hak verdim ben bu dersanelere. hani yarış atı gibi çocuklarımızın gençliğini çalıyoruz, dersanelerde çürütüyoruz klasik söylemi var ya, şu an bu uygulamayla cuk oturdu. madem yarış atı gibi ders çalıştırıyorsun, 18 yaşını geçmiş bu gençleri de tenefüs saatlerinde alırsın bir ahıra, damızlık at gibi sigiştirirsin. böylece beyne giden kan seviyesini de ayarlamış olursun. aşk, sevgi, arkadaşlık?

    amına koyim ben böyle duyguların...

    ha bir de açıklamanın devamı var:

    “çocukların birbirine âşık olduğunu; birbirlerinden ayrılmamalarından, kavga edip, küsüp ders sırasında birbirlerine trip yapmalarından, diğer arkadaşlarından kıskanmalarından, netlerinin düşmesinden anlayabiliyoruz. duygusal ilişkileri olduğu zaman konsantrasyonları bozuluyor. bu derslerine yansıyor. hatta bazen dışarıdaki arkadaşlıklarına bile tepki gösteriyoruz ama bizi bağlamadığı için orada susuyoruz. çocukların izleme dosyaları var. etütlerini, genel girişlerini, netlerini işlediğimiz dosyalar var. veliyle yapılan sözleşmede bu madde yer aldığı için öğrenci başarılı da olsa dershane birincisi de olsa o madde uygulanır.”

    ya aslında buraya da çok laf söylenir de tek bir şey desem yeterli herhalde. bir dersane düşün, her türlü sosyal davranış biçimin izleniyor. her yaptığın kayıt altına alınıyor, fişleniyorsun. neredeyse dersane dışındaki sosyal çevrene de müdahale edecekler ama artık elleri, kolları oraya yetişmiyor herhalde. şimdi burası dersane mi? nazi almanyası'ndan miras kalan bir toplama kampı mı?

    amına koyim ben böyle eğitim sisteminin...
  • ankara'nın 6 yerinde şubesi olan pi eğitim'in politikasıdır.

    açıkçası haberi okuyunca hiç şaşırmadım, hatta eski bir pi dersanesi öğrencisi olarak söyleyebilirim ki, bu gazetelerde kamuoyuna yansıyan sistem aslında yansıdığından daha da ağır.

    şöyle bir kaç örnek vereyim.

    yıllar önce öss'ye hazırlanıyorum deli gibi, saat 14'te okuldan çıkıyorum, okulumun karşısındaki pastaneden bir iki poğaça alarak dolmuşa atlıyorum. yemeğimi dolmuşta tıkınarak o zamanlar hemen atakule'nin yanında bulunan dershane binasına giriyorum.

    14.40'tan akşam 19.40'a kadar 10 dakikalık aralıklar halinde 5 saat ders yapıyoruz. sonra cezaya kalmayanları evlerine gönderiyorlar.. diğerleri, yani cezaya kalanlar, yani ödevini saati saatinde yapmamış olanlara 30 dakika izin veriyorlar ve bu 30 dakikalık teneffüsten sonra akşam 22.00'a kadar etüt yapılıyor. dershane hocasının vermiş olduğu testler bitiriliyor.

    eğer vaktinde bitirilmemişse, ertesi gün bir daha cezaya kalıyorsun ve böyle domino taşı gibi seke seke ilerliyorsun.

    zaten sabahtan beri okulda sikilmiş beyin, dershanede de tecavüze uğruyor. dersin ortasına kendi kendine gülen tiplerden, durduk yere ağlayanlardan, dershane hocasına atar yapıp çıkıp gidenlerden geçilmiyor.

    bu dershanenin sistemi ofis tipi eğitim diye tanımlanıyor. yani 6 kişilik sınıflarda sınırsız teke tek eğitim ve özel ilgi. sen ders çalışırken bir hoca başında durmak zorunda. 1 hocaya 1 öğrenci düştüğü için de fiyatı ona göre artıyor. yani normal bir dershane ücretinin iki katı gibi bir ücret alınıyor.

    disiplin cezasına gelince, ben 2004 yılında, sınavdan erken çıkıp maça gittiğim için 3 gün uzaklaştırma cezası almıştım ve bu üç günlük süre boyunca adıma özel kağıtlar yapılarak diğer dershanelerin de duvarlarına asıldı ve "hangi sebeplerde disiplinsizlik ettiğim" diğerlerine ibret-i alem olsun diye deşifre edildi. isterseniz birinci olun, isterseniz sonuncu. aynen kapının önüne koyuveriyorlar yada ceza vermekten geri kalmıyorlar.

    neyse şimdi ikinci olaya gelelim, aşk mevzusuna.

    lise son öğrencisiyim, doğal olarak kanım kıpır kıpır anasını satayım. bizim alt grupta bir kız var, ece adında. şimdi allem ettim kallem ettim, ben bu kızla aynı odada sınava girmek için uğraştım durdum. aynı yerde sınava gireyim ki, olur da belki muhabbet açarım, gönül bağı ilerler.

    neyse efendim, ece karşımda testini çözüyor usul usul, ben de gözümü ondan alabildiğim vakitlerde sınav sorularına bakıyorum. sonra baktım 2 saat olmuş çoktan, ece gülümseyerek odadan çıkmaya niyetleniyor. akabinde kağıtlarını topluyor ve gülümseyerek çıkıp gidiyor odadan ama oturduğu yerde beyaz hırkasını unutmuş.

    bırakıyorum kağıtları masanın üzerinde, hırkayı sahibine iletmeyi ve fırsat bu fırsat kendisine açılmayı hedefliyorum. o sırada e. adında gözetmenlik yapan bir hoca çıkıyor karşıma. "nereye gidiyorsun sen, otur yerine bla bla bla"

    neyse oturuyorum yerime, sınavı bitirmeye çalışıyorum, işaretleyip bişeyler çıkıyorum dışarıya.

    çıkışta e. hoca çekiyor beni balkona, başlıyor çemkirmeye. "ne yapmaya çalışıyorsun? kendini dershaneden attırmaya mı çalışıyorsun?" sonra devam ediyor, "eğer o kıza yazmaya devam edersen, karşında beni bulursun", "ufacık kıza yazmaya utanmıyor musun?" -ufacık dediği de benden 2 yaş küçük ve yanyana gelince benden iri duruyor şahsiyet.-

    baktı mantıklı cevaplarla karşılık veriyorum her türlü soruya, en sonunda olayı vicdana bağlıyor, "hadi kendi hayatını mahvetmek istiyorsun, onu hayatını mahvetmene izin vermem, gerekirse yönetimle konuşurum"

    wuaaw deyip vicdan adı altında bir tehdit gelince susuveriyorum. lise çağındayız ama şimdi ki gibi beynimiz çalışmıyor, yani durup dururken "yaşasın haklı direnişimiz" diye bağıramıyorum, yada o zamanlar henüz böyle şimdi ki gibi diziler yok, "ben aşkım için dağları delerim" diyemiyorum. en mantıklı hareket susmak geliyor.

    sonra susuyorum 1 sene boyunca, o kıza hiç açılmadan.

    sabahları önce okul, sonra dershane, cezaya kalırsam akşam etüt. ne yediğimi ne içtiğimi bilmiyorum. önüme arpa konuyor onu yiyorum, sırtıma vuruluyor koşuyorum. yarış atından farkım yok, önüme ailem, hocalarım, çevrem tarafından bir hedef konmuş o hedefe doğru koşar adımlarla ilerliyorum.

    lise 3 yıllarım hayatımın kaybolan zamanları oluyor.

    kendim adına yaşanmış güzel hiçbir anımı hatırlamıyorum.

    edit: şimdi farkettim de, o sınavı asıp gittiğim ve akabinde 3 gün uzaklaştırma cezası aldığım maçta da polisten çok feci dayak yemiştim. ne cenabetmişim arkadaş ya!

    (bkz: #17910047)
  • insanlari robotlastirarak sistemin bir kolesi haline getirmeye calisan zihniyetin bir tezahurudur.
  • güzel yurdumdan dersane manzaraları temalı serginin güzide parçası.
    öğrencilerin velilerinden para alıp üstüne ahlak konusunda bok yedi başı kesilmiş dersane yöneticisi zihniyeti. 1. de olsa farketmez demiş. yürü be hacı kim tutar seni bu gazla seneye kepenk indirirsin.
    bunun bir de velisine senet imzalatıp hapse attıran versiyonu var.
  • öğrencilerini melodram izler gibi izleyen öğretmenlere sahip olduğundan şüphelendiğim eğitim yuvasının bir uygulaması.

    dersancilerin kendilerini savunması, haklı göstermesi de bir garip bu olayda. "birbirlerine trip atıyorlar ordan anlıyoruz" ne demek. işi gücü bıraktınız öğretmenler odasında "ay gördün mü mücahit aylin'i nasıl kesiyor" diye muhabbet mi çeviriyorsunuz. hadi onu geçtim nasıl ispatlıyorsunuz, sorguya mı çekiyorsunuz çocukları. anasından babasından gizli gizli buluşan, gecenin bi körü ufak kardeşe yakalanmadan yorganın altında tıkır tıkır aşk mesajı yazan çocuk, geçip hocasının karşına "evet, sevişiyoruz, birbirimizi seviyoruz cezamız neyse çekmeye hazırız" mı diyecek. anneye babaya ne diyeceksiniz peki? "şimdi mücahit başta aylin'den hoşlanıyordu taam mı. ama aylin'le metin'in arasında bişey vardı önceden biliyoduk biz. sonra metin 11ea'daki ziynet'e yazmaya başladı. mücahit de geçen aldı aylin'i karşısına konuştu. aylin ağlmaya falan başladı. biz de tam o sırada yakaladık bunları bi güzel."
  • (bkz: aşk-ı memnu)
  • (bkz: 1984)
  • ozel hayat sebebiyle ayrimcilik uygulamaktir. hukuk devletlerinde bunu yapanin gotunden kan alirlar. tahammulsuzlugun had safhada oldugu toplumlardaysa "kerhane mi len burasi, kimin eli kimin cebinde belli diil amuagoyim!" diyerek alkislanir bu hareket.

    cok sukur turkiye hukuk devleti d bu entry de gotumuze girmeden bitirilebiliyor.
  • öncelikle (bkz: sevişmeyen bir toplum yaratmak), işte bu toplumun temelini oluşturan sistemdir. tanıdığım bir insan var, hiç kız arkadaşı olmadı liseyi birincilikle bitirdi ve çok iyi bir üniversiteye yerleşti, bu sene mezun oluyor ve üniversite hayatında da hiç duygusal ilişkisi olmamış. adamla ne zaman konuşmaya kalkışsam, beni dövecekmiş gibi bir vurguyla konuşuyor, kesif gerginlik, yanında porno açsam arkadaşım olmasına rağmen rahatsız olur. 22 yaşına kadar bırakın sevişmeyi; öpüşmemiş, elleşmemiş insanlar var, ve tanıdıklarımın çoğunda ciddi psikoanalitik çözümlemeler gerektirecek problemleri var bilinçaltında yatan. yani aşık illa olunacak bir şekilde, ama gençler sevişmezse çok kötü elektrik biriktirir bünye. ha zaten derslerinden geri kalacak kadar aşık olan insanevladının zihniyetini sikeyim o ayrı bir konu.
39 entry daha
hesabın var mı? giriş yap