• i.ö. 43 'de öldürülen cicero 'nun felsefi eserlerinden biridir. öldürüldüğü tarihi yazmamın sebebi; cicero felsefi çalışmalara başladığında 64 yaşındaydı. felsefi çalışmalara kendini adamasının bir sebebi kızı tullia 'nın ölümüne avuntu bulabilmekti. neyse konumuz o değil; 'de natura deorum' adlı eserini türkçeye 'tanrıların doğası üzerine' şeklinde çevirebiliriz.
    eğer bazı filozofların yaptığı gibi, kutsal değerlere olan inanç ortadan kaldırılırsa; önce din ve ardından ahlak da yok olurdu. cicero 'nun üzerinde durduğu sorunsal da giderek bu olmaya başladı.

    eser 3 kitaptan oluşuyor. birincisi epikurosçuluk, ikincisi stoacılık, üçüncüsü de akademia felsefesinin bu sorunsala bakış açısını irdeliyor.

    bir önsöz babında: http://oll.libertyfund.org/…ls/0040_pt01_intro.html

    latincesi:
    http://www.thelatinlibrary.com/cicero/nd.shtml
  • tanrıların varlığının ispatının bahis konusu olduğu felsefi içerikli bu arkadaş toplantısında, katılımcılar, (2.kitabın başlarında bir yerde), "şu anda zaten boş vaktimiz var, eğer olmasaydı yine de bu konu tüm devlet işlerinden önce gelirdi" diyerek hararetle tartışmayı sürdürürler.
  • içindeki kimi felsefi kavramlar için:

    hegemonikon . hormai . isonomia (aequilibritas) . mantike . poiotes . prolepsis . pronoia

    na şurada tek tek açıklamaya çalıştım:
    http://jimi.blogcu.com/14935981/
  • bu metni türkçeye çeviren f. gül özaktürk ve fafo telatar şahsen saygı duyduğum kişiler, istanbul'a bizim bölüme konferansa geldiklerinde de tanışmıştık, her şeyden önemlisi soğuk değiller. ancak "cicero, tanrıların doğası, dost kitabevi yayınları, ankara 2006" künyeli çeviride türlü kavram sıkıntıları var. iki örnek vereyim.

    1. divinatio meselesi

    2.162: "est enim profecto divinatio, quae multis locis rebus temporibus apparet cum in privatis tum maxime publicis."

    f. g. özaktürk & f. telatar'ın çevirisinde burası şöyle çevrilmiş, bilhassa divinatio teriminin çevirisine <gizli bkz'lı> dikkat:

    "çünkü tanrıların sağduyusu pek çok yerde, pek çok konuda ve çoğu kez özel işlerin yanı sıra özellikle kamu işlerinde gerçekten kendini gösterir." (s.128)

    oysa divinatio, ne cicero'da ne başka bir yerde "tanrıların sağduyusu" anlamında geçer, bağlamdan da anlaşılıyor ki (devamında şöyle deniyor: "kahinler pek çok şeyi sezer,...") konu kehanet ilmiyle ilgili. bu da diğer bir kanıt. divinatio tam olarak kehanet anlamındadır (karş. de natura deorum 1.55). tanrıların sağduyusu ile kehanet arasında hiçbir anlam yakınlığı yok. doğru çeviri şöyle olmalıydı:

    "nitekim pek çok kere, pek çok yerde, özel işlerde ve ziyadesiyle kamu işlerinde görülen kehanet ilmi etkindir." <"kehanet ilmine hepsinde başvuruluyor" anlamında>

    şimdi iki çeviriyi karşılaştırın. bir kere bağlamda epicurusçu bir görüş aksettiriliyor, bu düşünceye göre "tanrıların sağduyusu" diye bir şey yoktur, hatta epicurus felsefesindeki tanrıbilim anlayışı bizzat bu düşünce üzerine kuruludur: "tanrılar insanların işine karışmaz." oysa söz konusu çeviride "tanrıların sağduyusunun pek çok yerde, pek çok konuda ve çoğu kez özel işlerin yanı sıra özellikle kamu işlerinde gerçekten kendini göster<diği>" söyleniyor, yani epicurusçu felsefenin tam zıddı bir görüş bildirilmiş oluyor. bu vahim bir hata. bir felsefe ekolüne tam ters görüşü yakıştırmak, basit bir kavram hatasının ne denli büyük sorunlara yol açabileceğinin göstergesidir. sonra ben "kavram bilmeyen felsefeye bulaşmasın" dediğimde "sus lan bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir." deniyor.

    2. superstitio meselesi

    cicero, de natura deorum 1.55: "...qua tanta inbueremur superstitione si vos audire vellemus, ut haruspices augures harioli vates coniectores nobis essent colendi."

    yine aynı çeviride "superstitione"li kısım şöyle geçiyor:
    "doğaüstü güçlerin etkisiyle..."

    oysa epicurusçu düşüncenin yansıtıldığı bu bölümde (ki bağlamda da aynı şeyi görüyoruz, bir sonraki cümleye bakın: "epicurus'un korkulardan uzaklaştırdığı ve özgürlüğe yönelttiği bizler ne kendilerine zarar veren ne de bir başkasını sıkıntıya sokmaya uğraşan tanrılardan korkuyoruz....") superstitio "doğaüstü güç" olamaz, zira aksi olsa, epicurusçunun bunu yadsımasına gerek yok, zira doğaüstü olduğu kabul edilen bir gücü epicurusçu da kabul eder <etmelidir>. zaten superstitio <c. t. lewis'in sözlüğüne de bakılırsa görülür> hiçbir yerde "doğaüstü güç" diye geçmez. superstitio tam tamına "batıl inanç"tır, zaten epicurus felsefesinde kehanet ilmi gibi tanrılardan medet uman tavırlar "batıl" kabul edildiği için yadsınır. bu da tıpkı divinatio'nun yanlış bir şekilde "tanrıların sağduyusu" şeklinde çevrilmesi gibi bir hatadır. yine atomcu ve materyalist epicurusçu düşünceye "doğaüstü güçlerin" var olduğu söyletilmiş oluyor. bu mümkün değil.

    bunlar gibi başka büyük hatalar da var. ilgili hocaları kırmak için yazmıyorum, bu güzel insanlar tarafından yanlış anlaşılmak istemem, ancak birileri de bunlardan bahsetmeli ki, türkiye'de de doğru dürüst bir kritik kültürü oluşturabilme yolunda adım atılabilmiş olsun. kritik kültürü oluşturmayı geçtim, o yolda atılacak adımla meşgulum. sizlere de bunu öneririm. cicero'nun dediği gibi (aynı eser, aynı çeviri, s.155),

    "yürekten arzulayan, arzusuna kavuşacak."

    umarım kimseyi kırmamışımdır. sevgiler.

    addendum@: görülesi entiriler: #18744831 ve #19515753
  • cicero nun üc kitapdan olusan eseri.
    cicero nun yani sira quintius lucilius balbus, gaius velleius ve gaius aurelius cotta tanrinin varligi hakkindaki düsüncelerini icerir.
  • eserin kabalcı yayın evi baskısında, sol sayfalar latince, sağ sayafalarda türkçe olarak basılmıştır.
  • romalı hatip ve düşünür cicero'nun tanrıların varlığı, doğası ve dünya işlerine karışıp karışmadıklarının sorgulandığı de natura deorum adlı eseri, filozoflardan oluşan hayali bir tartışma meclisinde, eski yunan dünyasının üç önemli felsefe okulunun (epicurus, stoa, academia) konuya ilişkin yaklaşımlarını toplu halde sunan bir eserdir. ama bunun ötesinde yapıtları günümüze ulaşmamış pek çok filozofun tanrı kavrayışıyla ilgili öğretilerini bize tanıtmakla da düşünce tarihinde cicero'nun bile tahmin edemeyeceği nitelikte evrensel bir göreve hizmet eder. kabalcı yayınevi'nde doç. dr. çiğdem menzilcioğlu hocamızın çevirisi mevcuttur.
  • her ne kadar fikirlerin(epikürcülük/stoacılık/akademililer) rahatça ifade edilebileceği bir ortam yaratılmaya çalışılsa da cicero'nun stoacı olmasının belki de bir sonucu olarak temsil ettikleri konularda hakim kişilerden ziyade diğer kişilerin stoacıya nazaran her ne kadar temsil ettikleri düşünceler kendi içlerinde tutarlı temellere oturtulmuş olsa da pasif ve yetersiz kaldığı bir tartışma ortamının yaratıldığı kitaptır.
  • her ne kadar fikirlerin(epikürcülük/stoacılık/akademililer) rahatça ifade edilebileceği bir ortam yaratılmaya çalışılsa da cicero'nun stoacı olmasının belki de bir sonucu olarak diğer düşünceleri temsil eden kişilerin yetersiz kaldığı bir ortam yaratılmış ve okuyanın gözünde stoacılık felsefesinin daha sağlam temellere oturtulduğu izlenimi verilmeye çalışılmıştır. oysa ki epikürcülük ve akademililerin temsil ettikleri düşünceler kendi içlerinde tutarlı ve belli bir birikim sonrası ortaya çıkmıştır.
  • bugüne kadar okuduğum kitaplar arasında beni en çok zorlayan kitaplardan biri olmuştur. bunu okumaya başladıktan sonra kaç kitap okudum bilmiyorum. ara verip başka kitaba geçip durdum. ağır bir kitap mı, değil. ama nasıl desem ben ne okuyorum hissi uyandırıyor.

    açıkçası sıradan bir din tüccarının laf kalabalığından çok farklı değil. klasik argümanlarla tanrının varlığını ispatlayıp duruyor. tekrar ve tekrar. klasik şeyler işte, dolma kalemle ateizmi çökertme geyiklerinden farksız.

    okumayın boşverin. ben hepinizin yerine bu zulme katlandım, size yazık olmasın.
hesabın var mı? giriş yap