• vüs'at o. bener'in romanı. önemlice bir yapıttır. 1984'te yayımlanmış olmalı ilkin.* güven turan, bu kitabı, türkçede yazılmış postmodern romanlara örnek olarak göstermişti, erken tarihli olmasına gönderme yaparak.
  • allegro çalan kapı zilimiz ve niceleri üzerinevaroluşsal yaklaşımlar. aynı şekilde yaşamdan düşe uzaklaşmalar. "karanlık da bir yargıdır." vüsat o.bener bu yargılara fazlaca kafayı takmıştır.
  • (bkz: ice age)
  • tıpkı bay muannit sahtegi'nin notları gibi varlığı da değeri de pek bilinmeyen roman. oğuz atay'ın anısına ithaf edilmiştir vüsat o bener tarafından.
  • oğuz atay'ın anısına olması değerini daha da arttıran kitap; oğuz atay'ın anısına çok yakışan kitap.

    "bütün bir ömrü yaşadık duygusu. sende de var mı? birliktelik, çocuk ve sabah ve ölüm. sabah durudan da özge bir suyun en dibini görmek. ‘mütekasif menekşeler' yoğun kaynaşması ve ayrılmazı yalnızlık. bir türlü cayamamak sıcaklıktan, umuda kıyamamak. yalnızlığın ‘ben buradayım'ını itme savaşımı. istemek, ‘istendikçe/istedikçe? değişmez yanın gücünü daha iyi anlayı p istememesini bilmeli.' sonra kalkınca, hemen anında yakalanılan buz gibi tekbaşınalık ve onun oyunu, onun koşulları, koşullandırmaları. şarkılar başlatmak ve çok üşümek ve kırılamaz gerçeği yumuşak hüzne dönüştürmeye çalışmak; dokunarak, sımsıkı sarılarak. becerememek. en dibi bulmak. ama, sonra kapı ağzında gülmeye durmakla, dibe ayak vurup su yüzüne fırlamak. bu kez bunun oyununu başlatmak. başkası olamıyor galiba güzelcim! yalnızlık birlikteliğe bırakmıyor, birliktelik yalnızlığa. kapı ağzında seni sana verdim duygusu. sen de beni bana. ama bak galiba sana demek istedigim buydu, 'sıcaklığı unutma' derken. çünkü yalnızca o sıcaklıktır gibi geliyor bana, ayrılık acısını gülümsetebilen, sana kuruluğunu yaşatabilecek, zorlayabilecek bir süre kazandıran, bana dağınıklığımın ayrıntı denizini kulaçlamayı kolaylaştıran..."
  • çarpandır efem, beni "bu ülke"den sonra, seneler sonra çarpandır, arası boş olmamasına rağmen 17yıl sonra. bazılarına dokunmak için demek bu kadar beklemek zorunda kalıyor insan. ne diyelim, alacağın olsun...

    "düşşüz uykulardan bile uyanmak. yol tükendiğinde dönüşsüzlüğün mutlu kesinliğini ayırt edebileceğine inansa, dayanmak daha mı dayanılır olurdu? yürekleri duranlar yaşama tekrar döndürülebildiklerinde 'bitti'yi algılayabildiklerini söyleyemiyorlarmış. karanlık da bir yargıdır, açıklamadır. demek beynin kısacık dirimi bilinçle bağlantılı değil. ne akıl ne bellek susturulduğunu, sustuğunu bilmeden susacak."

    kendine anlatır gibi, sohbet gibi... karşınızda...
    kimse için yazdığını düşünmediğim -ancak kendisi için- yazardan, buzul çağına anlatılar...
  • hayata çok kırgın bakan kitap. hesaplaşan.
    misal:
    "karanlık da bir yargıdır"la benim anlayageldiğim şey, yargının netliğine yapılan vurgudur. düşünün ki bir skala, -monochromo olsun- renkler beyazdan siyaha dizilmiş -hayal etmesi zor değil, deneyin- arada nerdeyse gözünüzün kabiliyetleri derecesinde 41parça renk. -ton mu diyelim?-
    yaşam, yazarımızda aralarda dolanıp durmuş bir tayf gibidir, ne beyaz ne siyah olagelmiştir. -ne siyah ne beyaz- yani hep allahın cezası gri. bir nevi arafta hali. işte vüsat o. bener, siyaha, yani karanlığa, arada olmama, netleşme, netliğe kavuşma, emin olma gibi imgelem yüklemiştir.
    aklıma borges'in yedi gecesi geldi şimdi de, körlerin dünyasından bahsettiği anlatısında. -muhakkak okumalısın- şu mealde: "biz körlerin dünyası, zifiri karanlık değildir, bulanıktır..."
    yine arada kalma hali. hani görürler, körleri kör karanlık bir dünyada yaşıyor sanır ya... onun yanlışlığını bize fısıldar...
    karanlık/kapkaranlık da olsa yargının, yargıya varabiliyor olmanın rahatlatıcı, sevindirici bir yanının olduğu -hiç yargıya varamamakla kıyaslanınca- insanın aradığı bir haldir.
    yaz ayrı, oku ayrı, çöz ayrı...
    tekrar tekrar, usanmadan okunasi anlati.
  • "kişoğlunun doğası, yüreğini her dem diri tutacak harlı çakımdan yoksun olmamalı."
    sen neden o ateşi kalbinin taa içinde hep taşıyamadın, çokca "bulanık", kırgın aktın, yalın doğrunun en kendisi gibi hep ölümden/yokluktan söyledin?
    sürdürülemez bir türkü olduğu için mi hep diri durmak?
  • edepli bir yorum:
    zor bir roman, karmaşık bir kurgu. dolambaçlı bir anlatım. ama çok sevilir. bener, anlattığı hikayede kimin ağzından ne konuşturuyor anlaşılmaz ama hissi yakalamak mümkündür. 25 yıl önce yazılmış fakat bizde pek emsali olmayan bir dille. kasten yapmış bunu. tavsiye edenler sağ olsun. arada çokça güzel söz vardır. imlası kasten bir gariptir.

    kaba ve fakat samimi bir yorum:
    anladım diyeni topluluk içinde rezil rüsva ederim. zaten kitap hakkındaki sözüne güvenilir eleştirmenlerin övgüleri diğer kitaplara düzdüklerinden farklı (sanırım) . kimse kitapta ne olduğunu anlayamadığı için dile, kurguya takılmış. e zaten amaç bu orada da sakın varoluşsal kaygılarmıza tercüman oldu diye coşayazmayın. ancak aforizmik cümlelerle örülü pasajları anlayabilir insan. aksini iddia edene basarım fırçayı. bi siz mi okuyorsunuz?
hesabın var mı? giriş yap