• adalet agaoglu'nun dar zamanlar uclemesinin ikinci kitabi. yazar, 70'li yillardaki turkiye'nin toplumsal durumunu cok akici bir dille ve yerinde saptamalarla ve -neredeyse- objektif olarak anlatir. roman bir dugun ile dugunde bulunan cok cesitli toplumsal siniflara ve politik goruslere mensup insanlar etrafinda gecer. bize bugun de bu yavsak, derin, hesapli iliskilerin romanda anlatilandan cok farkli olmadigini hatirlatir..
  • 12 mart döneminde içeri alınmış ,sonra içlerinde bulundukları solcu kesim tarafından dışlanmış 3 aydın karakter üzerinde yogunlaşan bir romandır.biçimiyle ve karakterlerin umutsuz yenilgiye ugramış tavırlarıyla 80 sonrası post modern -apolitik roman anlayışına geçiş sürecini yansıtır.tüm roman karakterleri,70 li yılların türkiyesinin çeşitli sosyal politik karakterlerini temsil etmektedirler ve bir dügün salonunda toplanmışlardır.iç konuşmalar vasıtasıyla yazar karakterlerin öykülerine deginir.roman üçlemenin ilk kitabı ölmeye yatmakın hem tarihsel süreç olarak hemde roman kişileri anlamında devamı niteligindedir.
  • 'koca alıp bırakmaktan, içmekten,zalimlerden nefret etmekten ve resimlerimi güzel yapmaya çalışmaktan sağı solu görecek halim mi kaldı?' _ tezel. acaba bişeyler yapmış olmaya çalışmaktan hayatı mı kaçırıyoruz; sonunu düşünmekten şimdiyi mi göremiyoruz dedirten sorgulayış
  • bir zamanlar okulda sunmam gerektiği için bir gecede bitirip, özetini çıkarttığım midemi bulandıran kitap. allahım neydi o gün ya. off....
    (bkz: in my darkest hour)
  • dar zamanlar üçlemesinin kanımca en başarılı kitabı.zengin bir işadamının kızı ve bir generalin oğlunun düğün gecesinde -ki alenen 12 mart'ı çağrıştırmaktadır- cereyan eden olayları,tartışmaları, iç ve dış hesaplaşmaları anlatır. baş karakterler (öğretim üyesi ve baldızı)umutsuz,çaresiz,harap ve bitap düşmüş zavallılar değil, çok zor bir dönemde düşe kalka,el yordamıyla da olsa inat eden, teslim olmayan, zayıflıklarını örtbas etmeyip üzerlerine giden, karanlığın içinden küçük de olsa umudu görüp ona tutunabilen bireylerdir.bu yönüyle üçlemenin son kitabı hayır'dan ve 80 sonrası bunalım romanlarından kesin bir şekilde ayrılır.
    (bkz: even in the darkest hour)
  • adalet ağaoğlu'nun bir solukta okunabilecek doyumsuz eseri; zaten sırasıyla gidip önce ölmeye yatmak'ı okumuşsanız romandaki kahramanlar aileden biri gibi oluyor ve siz de onlarla birlikte yolculuğa çıkmış oluyorsunuz, hem içinizde hem dışınızda
  • düğün tv'deki yayın kuşaklarından birine verilebilecek isim.
  • tezel in mujgan i anlatirken ''yirmi yilda new york tan iki kat daha new york olmus bir amasya cizmek istesem mujgani cizerdim.'' demesiyle adalet agaoglu hakkinda fikir sahibi oldugumuz kitabidir.
    kendisi o zamanki toplumsal yapiyi ne kadar iyi anlayip ozumsedigini ve bunu dillendirmenin daha iyi bir sekilde yapilamayacagini gozumuze sokarak gostermistir.
  • anlatım diliyle adalet ağaoğlu'nun edebi başarısını daha ilk sayfalardan hissettiren roman.dönemin, toplumun her kesiminden insanlar üzerinde yarattığı etki, güçlü bir karakter kurgusuyla birlikte çok iyi hissettirilmiş.
  • kendinizi bizzat düğündeki bir davetli olarak hissettiğiniz ve her karakterin gerilimlerine, tedirginliklerine ve bazen anlık rahatlamalarına sanki gözünüzle şahit olduğunuz enfes roman. üçlemenin ilk halkası ölmeye yatmakda da genel olarak yine tek mekanda * aysel'in geçmiş, bugün ve belirsiz geleceğine ait ip uçları topluyorduk. bu romanda ise, aysel ve yakın çevresi yine merkez alınsa da, değişik * bir çok karakterin varlığı söz konusu. önce düğündeki konumları aracılığıyla kişilikleri hakkında ilk izlenimler verilip, sonra iç seslerine dönüp kendilerini ifade etmek, hatta kimi zaman kendilerini bize savunmak hakkı veriliyor karakterlere. bu gidiş dönüşler düğün atmosferinin daha da içine girmemizi sağlıyor.

    bir de dönem ve olay akışlarından bağımsız olarak, bu roman insana aslında tüm düğünlerin gerilimli, yorucu ve kimi zaman biraz iki yüzlü olduğunu düşündürüyor. onun kadar mutsuz olmasanız da, düğünün sonuna doğru ayşen gibi suratınıza sahte bir gülümseme yapıştırmak zorunda kalabilir, kendinizi ömer gibi "düğünün ya tam içinde ya da tamamen dışında" gibi hissedebilir, albay ertürk gibi ortalarda dolaşıp, herkese yaranmaya çalışan birine için için sinirlenebilir ya da gönül hanım gibi üstünüzde herşeyin iğreti durduğunu düşünüp sürekli dertlenebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap