• (bkz: #28171163)
  • atatürk ve devamındaki türkiye cumhuriyeti'ni temsil edenlerin hitler ve onun almanyasına nasıl yaklaştıkları savaş sırasında test edilmiştir:
    türkiye cumhuriyeti, hitler almanyası ile birlik olmamış, hatta alman ordularının kafkas petrolleri ile arasındaki engel olmuştur.
    bu engel olma durumundan dolayı, tüm avrupa'yı güle oynaya alan ve elini kolunu sallaya sallaya meriç ırmağına kadar gelen zamanının en güçlü ordusu alman ordusuna karşı caydırıcı olabilmek için insanüstü gayret gösterilmiştir.
    mümkün olduğunca çok sayıda asker silah altına toplanmış, yıllar içinde edirne'den kars'a kadar demiryolu hattı sağlıklı bir hale getirilmiş (bunun önemini balkan ve birinci dünya savaşı'ndaki ulaşım zaafiyetlerini bilenler çok iyi anlayacaktır), silah altındaki muazzam insanın ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla (o insanların askerde olmasında dolayı doğan önemli bir üretim eksiği de vardır) büyük çapta besin maddesi depolanmıştır. (besin depolamak ve üretim yaşındaki genç erkekleri askere almak gibi zorunlu ve akılca uygulamaların kaymağını, tabi ki sığ popülist söylemlerle chp'yi bu noktadan vuran dp yemiş ve savaş sonrası iktidara gelmeyi başarmıştır.)

    oysa almanya'nın yanında savaşa girmek için türkiye'nin bir çok nedeni vardır:
    fırsatlar: yunanistan, yugoslavya, rusya ve (fransa ve ingiltere etkisindeki) kaybedilmiş arap topraklarını geri alma fırsatı.
    tehditler: dünyanın açık ara en iyi ordusu olan alman ordusuyla karşı karşıya kalma.

    neyse, uzun lafın kısası, atatürk ve atatürk'ün devamı olma özelliğini henüz kaybetmemiş bağımsız türkiye,
    dünyanın en büyük gücü olan ve o dönemde çooook fazla taraftar kazanan almanya'nın yanında yer almamıştır; tarihi bir gerçektir; tarihin kendisiyle test edilmiştir.
    o nedenle bugün bu gerçeğin, ne gibi saiklerle yazdığı herkes tarafından çok iyi bilinen bir tarihçi tiplemesinin ortalık yere saldığı iki satırla tekrar test edilmesine ihtiyaç yoktur.

    asıl ihtiyaç duyulan ise, gerçek tarihçilerin artık sahneye çıkması ve eğer tarihle bir yüzleşme gerçekleşecekse bunu bugünün siyasi çıkarları üzerinden değil tarihin gerçekleri üzerinden yapılması gereğidir.

    örneğin işe, tarih ile test edilmiş ve faşizmin yanında yer aldığı kanıtlanmış islam dünyası ile başlanabilir.
    mesela kudüs müftüsü hacı amil el-hüseyin'in hitler hesabına kurduğu müslüman ss birlikleri de araştırılabilir (ki araştırılmışı da var merak edenler için).
    “13. waffen-gebirgs-division der ss handschar" birliğinde hangi boşnak müslümanların ne görevlerde olduğu, alia isimli gencin onlar arasında neler yaptığı ve sonrasında nerelere geldiği de ilginç bir araştırma konusu olabilir.

    ama amacı fitne çıkarmaktan öte olmayan, düşünce ve muhakeme yetisini tamamen programlandığı merkeze teslim etmiş kişilerin bunları düşünmesi, yazması olacak şey değil tabi.

    ancak bilgisiz ve düşünme/sorgulama geleneğine sahip olmayan bir toplum olduğumuz sürece meydan böylelerine kalacaktır; onlar da meydanda saçma fikirlerini bağıra bağıra söyleyecekler, illa ki arkalarından yürüyen kafasızlar da çıkacaktır.
    dünyanın düzeni budur maalesef.
  • "bugünü de boş geçmeyelim" temalı bir köşe yazısı. ha gerçekten neler yazdığına gelecek olursak;

    "sevgili hitler(stop)

    duydum ki faşizmin gelmiş(stop) senin ağzını burnunu kırarım(stop) sizinkiler yüzünden biz de yenilmiş sayıldık zaten hıncımı senden almayayım(stop)
    otur oturduğun yerde(stop) bizi ikinci bir savaşa sokma(stop)

    iyi çalışmalar, mustafa kemal atatürk"

    minvalinde bir şeydir muhtemelen. tabi adolf bey söz dinlemeyince devamı da gelmiş hemen;

    (bkz: atatürk hitler'i berlin'de ölümüne tokatladı)
  • içeriğini hiçbir zaman okumayacak olanlara yönelik kötü niyetli bir karalama girişiminin ürünü olan soru.

    söz konusu yazışmalar uluslararası diplomatik ilişkiler kapsamında iki devletin cumhurbaşkanı arasında yapılan rutin resmi yazışmalar. benzer yazışmalar bütün ülkelerle yapılmıştır. bu tür yazışmalarda "bu ülkenin liderinin görüşlerini beğenmiyorum, o halde göreve gelişini kutlamayayım" gibi bir anlayış benimsenemez.

    önemli olan diplomatik ilişkiler gereği devletleri temsilen onları liderleri arasında yapılan yazışmalar değil, fiilen kurulan ilişkilerin niteliğidir.

    nitekim örneğin sayın abdullah gül'ün de kaddafi, mübarek, esad, g. w. bush gibi liderlerle benzer diplomatik yazışmaları olmuştur mutlaka.
hesabın var mı? giriş yap