• asala örgütünün 7 ağustos günü esenboğa havaalanına düzenledği ve 8 kişinin ölüp 72 kişinin yaralandığı saldırı sonrasında, örgüte tepki olarak 10 ağustos günü taksim meydanı'nda kendini yakan ermeni asıllı türk. taksim'de heykelin ön saflarında bir yeri hak eden kişi.
  • zor bir haleti ruhiye olsa gerek. katliamdan sonra gözlerin türkiye'de yaşayan ermeniler çevrilmesi zayıf bir ihtimal değil. kimse o gözle bakmasa bile onlar ister istemez bir suçluluk duygusuna kapılmış olabilirler. bu gariban kardeş de o -suçlayıcı- bakışların ağırlığını önceden tahmin edip kendini yakmış da olabilir.
  • ilk defa dün yerel bir televizyonda, yanıklarından dolayı, yatağında rahat yatamayan bünyesini, kendi milletinin çocuklarının kurduğu ermeni terör örgütüne lanet ederken gördüğüm, ''vay be, üzerinde yaşadığın ülkeye, böyle sadakat, ölümüne sadakat ha'' diyerek afallayarak izlediğim, ehl-i insaf merhum ermeni.

    (bkz: ruhu şad olsun)*
  • muhtemelen söz konusu girişiminden hemen sonra, hastanede yatağında kendisiyle yapılmış bir röportajı buyrunuz:
    http://www.youtube.com/watch?v=4hndaz9nzus
  • "hepimiz ermeniyiz" sloganina karsi "ama oralarda bir turk oldurulse onlardan bi tanesi cikip da hepimiz turkuz demez" diyenlerin gozune gozune sokulmasi gereken adam.

    secmedikleri sifatlari (irk, milliyet, deri rengi, hatta din, hatta ve hatta tuttugu takim) bir kenara birakip; dostluk, kardeslik gibi evrensel mesajlar verebilen insanlardandir.

    hrant dink cinayetiyle ogrendigim sahsiyettir kendisi. olmedi, kalbimizde yasiyor.
  • ermeni asıllı bu kişinin bir vatana bağlı olma duygusu, türk asıllı pek çok türk vatandaşından daha kuvvetli.
  • politik tepki ver-e-medigini dusundugum bir toplumda, protestosu tartisilir da olsa, beni yaniltmis, guzel, bir, insanmis.. hepsi bir yana sanki bunca zaman bir insanmis, bir yandası daha olmamis gibi..

    nefes nefese roportajı turkiye'nin hatira defterinde bu aksam seyre konulmustur...nefes nefese ise sadece heyecandan degil, sagliginin seri konusmaya elvermedigi, yanıklarla kapli vucundan nefes nefese...

    "olecegimi biliyorum ama pisman degilim, kurtulursam kendimi bin kez daha yakarım" diyor..."bak" diyor, "samimiyim, memleket bolunmesin diye"...

    ben birsey diyemiyorum, hafizasiz bir toplumun toplumbilimcisinin boynu bukuklugu ile....

    hic bilmedigim hafizalardan, tek bildigim ermenice kufurle siyrilmaya calismak tepki olageliyor, sonuc ise sadece komik..verdigim tepki-sel komik...son geldigim nokta tekrardan, politik tepki ver-e-meyen toplum ve onun dilsiz toplumbilimcisi oluyor.. fasit; daire galiba..
  • her haliyle saçma bir eylemin baş kahramanı gibi duruyor; tam anlamıyla kutsalına, kutsal gördüğüne saldırmak istemiyorum, böyle değer kabullerine hiç dokunmak istemiyorum ama şunu da söylemeden edemem: -eleştirilemeyecek hiçbir şey yoktur- şu yaşamda bir insan evladı için en temel şey nedir? "yaşamak" değil mi? çok uçuk kaçık bir algı yeteneğiniz yoksa, şu tarihte, şu saatte ağaçlar kesiliyor diye grup arkadaşlarınızla birlikte -böyle bir grubu neden ve nasıl kurdunuz bilemiyorum- kendinizi kesmeniz nasıl beklenemezse, bir yerlerde ermeni olsun, türk olsun, ugandalı olsun birilerinin başka birilerine zarar veriyor oluşundan hareketle bir insan evladının da kendine zarar vermesini, tanrılara bilinçli kurban olma ritüeliyle açıklayabilirim. bu vatan sevgisi veyahut birlik, beraberlik tutkusu olarak da görülemez kanaatindeyim; öyle ya ben birlik beraberlik vurgusunu, dahil olduğum kavmin yanlış olduğunu düşündüğüm davranışlar sergileyen mensupları adına savunmak, yüce kılmak ya da anlamlandırıp karşımdakine sunmak, ibret olsun diye cümle aleme aktarmak istediğimde seçeceğim eylem, en azından yaşama koşuluma zarar vermemeli, ki icraatimin en büyük savunucusu olabileyim. çünkü derdim varsa, onu insanlara aktarmak da istiyorsam; o halde en azından sağlıklı kalabilmem gerekir, ki ancak bu yolla protestomu gerçekleştirebileyim. kitap yazarım elim kalem tutuyorsa, böyle bir yeteneğim yoksa derdini daha makul ölçülerde (en azından kendisine zarar vermeden) anlatabilen insanlarla bir araya gelirim; hele ki böyle bir konuda türkiye'de benim yerime de ses çıkaracak yığınla grup bulunuyorken.

    hele içinde saf komikliği barındıran şu populist yaklaşım da cabası: "bu topraklardaki karde$ katline kar$i ke$ke artin penik kadar ermeni olabilseydim..." insanın böyle diyen birine mendil uzatası geliyor, ancak ağlayacaksa da kendi haline ağlaması gerekir. bir insan evladının konu ne olursa olsun "bilinçli kurban olma" psikolojisiyle kendisini yakarak feda etmesini (ki bu feda edişin hiçbir şeye yaramayacağı gün gibi aşikarken, nitekim öyle de olmuşken bir kişinin kendini yakması, davası uğrunda tüm şehri yakacak olanlar için hiçbir mana ifade etmeyecektir, etmemiştir de) bana intihar etmek için balkona çıkan adamın altında toplanan yığınlardan "helal olsun be adama, borcu varmış, hiç korkmadan ölmeyi göze almış... atla ulen" sesinin çıkmasını anımsatıyor. ne kadar romantik olursanız olun, bu denli popülizme gerzekçe kapılabileceğinizi sanmıyorum; çünkü hiç kimse "yeter artık kan dursun!" diyerek kendini yakan veya kafasına silah dayayan birinin tüm sorunları çözebileceğini sanmayacağı gibi, yeni sorunlar doğurmayacağını da kestiremez. öyle ya "adamın gol diyo" gibi, "bak adamın intihar ediyo" söyleminin oluşmayacağının da garantisi yok, ki biraz araştırırsanız bunu destekleyecek verilere de ulaşırsınız: http://www.sosyomat.com/etiket/artin penik - http://www.yalemforum.com/…cff61d37e41578bbf7c& vs. hele bir tanesi "artin penik gibi adamlar barış için savaşan babayiğitlerdir gözümde" diyor; yahu adam kendini yakmış, en başta babayiğitliği kendi vücuduna gösterebilmiş biri değil; cinnet geçirmiş veyahut sağlığındaki başka bir bozuklukla muhakeme yeteneğini kaybetmiş, "çile" kavramını başka türlü anlamış, insanlara zarar verilmesini protesto etmek için kendisine zarar vermiş, bunun neresinde "barış için savaşan babayiğit"lik durumu hakim?

    yukarıda bu eylemin daha da kötü sonuçlar doğurabileceğini söylemiştim; ' "yeter ulan ,dursun bu kan" diye kurtce bagiran kurt polis kadar kurt olabilseydim.' saflığını gösterebilme yeteneğini haiz olan insanların rahatlıkla katılıp, barınabileceği böylelikle içlerindeki ilkel kalmış populist yanı okşayabilecekleri, okşatabilecekleri garip tarikatlar ve garip eylemleri batı aleminde çok sık haber oluyor (örn. david van marshall applewhite ve heaven's gate; shoko asahara ve aum supreme truth; luc jouret ve order of the solar temple vs. ); öyle ya siz de bulun bir tarikat girin ve ulvi amaçlar veya tepkiler uğruna kendinizi yok edin. en azından bu toplu yok etme eyleminin şöyle yararlı bir getirisi olacaktır: söz konusu sapkın yaklaşımların bertaraf edilmesiyle aktivist olmanın, siyasi partilere, stk'lara üye olmanın bir mahiyeti ortaya çıkar; insanlar akın akın seslerini duyurabilecekleri örgütlere, kuruluşlara katılırlar. öyle ya bu saf yaradılışlı çocukların kimi eylemcilerin kitap yakma eylemini çağdışı bulduklarını da tahmin ediyorum ideolojik bağnazlıklarından ötürü; ancak mesele, insan evlatlarının kendilerini yakmasına gelince; yığının gözünde puan toplama amacı daha baskın çıkıyor: yaşanan olaylara tepki koyacak, "dursun kan" diyecek onca örgüt varken, buna tepki verilecek onca mekan varken bir insan evladının doğrudan kendini hedef alarak, kendi canına kast etmesi bir grubun -görüşlerini protesto etme ihtiyacını gördükleri- bir yazarın bir kitabını yakma eyleminden daha masum olabilmektedir. ben buradaki fanatikliği yüce olduğu düşünülen değerlerle açıklayamayacağım; açıklamak istediğimde kendimle çelişirim, zira ben temelde insanın sağlıklı kalabilmesini ondan sonra ne tepki verecekse verebilmesini, kendisini hiçbir şey uğruna feda etmemesini makul karşılarım. benim haksızlığa uğradığımı düşündüğünden bunu protesto etmek adına intihar eden bir sevgilim olsa, ben artık neylerim onu? ben yüce gönüllü sevgilimin tabutuna mı sarılırım, yoksa bu eylemi populist bir söylemle "savaşlar dursun, kan akmasın"... "keşke ben de onlar gibi olabilseydim..." saflığına boyamanın marifet olduğunu sananların gerzekliğine mi yanarım?

    bilmiyorum hiç duydunuz mu: judicial activism diye bir nane var; kimileri için bu sadece bir mitostan ibarettir; idarenin iradesi her daim her türlü eleştirel yaklaşımı ezer. çok daha idealist olanlar için o kadar çok kürsü çeşidi var ki, herhangi birine çıkıp eleştiremeyeceğiniz nosyon yok. olmadı i.s. 2009'a girmeye hazırlandığımız şu zaman noktasında youtube denilen şer yuvası veyahut ekşi sözlük denilen sinsi farelerin cirit attığı mekanda (kim demişti bunu, biri anımsatsın) bir cümle, bir küfür ya da resim işleme programıyla deforme edilmiş görüntü sunumu, kendinizi taksim meydanında yakmış olan bir insan evladının eylemini destekleyip koca götün üstüne oturmaktan, masa başında "valla ben de keşke onun gibi olaydım, savaşa hayır diyebilseydim, helal olsun :((" diyebilmekten iyidir. en azından ruh ve beden sağlığının öylece kalması adına yararlı bir adım olsa gerek. aksi durumda "olecegimi biliyorum ama pisman degilim, kurtulursam kendimi bin kez daha yakarım" demişse zamanında rahmetli artin bey, bunu alkışlamak için pusuda bekleyen saf yaradılışlılar için hakiki eylem yolunun da belirlendiğini düşünmek isterdim; ne bileyim kendilerini yakabilsinler. yok aslında yakamasınlar, sonra "tepkiselliğin sağlıksızlığı"na dair bir kanı oluştu mu 20 sene çıkaramıyoruz avamın zihninden. en iyisi yakacaksanız da kendinizi, kimsenin göremeyeceği bir yerde yapın bunu, ki cinnetinize büyük kutsi değerler atfedecek saf yaradılışlıların elinde oyuncak olmayasınız. gerçi derdiniz oyuncak olmak da olabilir!
  • loststone ile idil aydınlıoğlu'nun yazışmalarının konusu:

    "artin penik hakkında;

    "artin penik kendini yakarak türk milletine ve devletine bağlılığını ve sadakatini ispatlamaya çalışmış bir azınlık vatandaşı olmanın yanında; en büyük hedeflerinden biri sabah, öğle, akşam, yemek yerken, gülerken, uyurken beyin yıkamak ve ulus devletin üstünlüğü algısı aşılamak olan devletin, bayrak fetişi vatandaşları üzerinde modernizmin insanlığa ‘hediyesi’ olan homojenleştirme çabasının bir yerde gerçekleştiğinin göstergesidir.

    "biz özür dileyenler ya da özür kelimesi nedeniyle bu metni imzalamamış ama acıyı yine de paylaşanlar olarak yaptığımız eyleme mazeret aramamakta, artin penik’in yaptığı eylemi kendimize bir gerekçe göstermemekte bunu bir meşrulaştırma çabası nesnesi haline getirmemekteyiz ve getirmemeliyiz. kendimizi ve yaptığımız eylemi ermenilerin içindeki herhangi bir pişmanlığı ve hüzün kırıntısını ummadan ve beklemeden tamamen yaşanılan olayın verdiği acıyla hareket ederek açıklamalı ve bir gerekçelendirme içine girmemeliyiz kanımca.

    "çünkü artin penik’in yaptığı, ulus devlet kavramının içselleştirilip benimsendiği bayrak mitinglerinden farklı bir konumda değildir aslında, bunu yapanın bir ermeni olmasının tek farkı bize ‘bakın ne de güzel entegre edilmiş’ dedirtmesidir ki bu da özünde karşı çıkılan, türdeşleşme ve benzeşerek ulus oluşturma yani tek bir millet yaratma kavramının özüdür. bu eylemi; imza kampanyasını gerekçelendirmek, haklı çıkarmak, ‘bakın onlar da yapıyor’ demek için kullanmak ya da eylemi herhangi bir şekilde meşrulaştırmak, imzalayanlar veya katılanlar için bir yerde yapılmak istenenin zıttını yaratacak, kendini yakmayı göze alacak kadar milliyetçi,ulusçu, devletçi bir insanın içinde bulunduğu patolojik durumu bu kampanyaya taşıyabilecektir.

    "ancak tüm bunların dışında en ama en korkuncu olan devletin bu tür eylemleri ‘zaten olması gerekiyor ‘onlar’ elbette kendilerini türk olarak görüp buna karşı çıkacaklar hatta gerekirse kendilerini yakacaklar’ edasıyla, yapılan bu eylemleri umursamamasıdır. devletin ve toplumun bu kadar korkunç raddelere gelen bir özür dileme eylemini hafızasından silmesi aslında içinde benimsediği üstün türk kimliği sapkınlığının yansımasıdır.

    "zaten yapılması gerektiği düşünülen bir şey önemsenmez ve yapılması beklenmeyen şey sürpriz olur. bu nedenle kendini yakmak kadar korkunç bir eylem unutulmuş, türkiye’nin nüfusuna kıyasladığımızda minicik bir azınlık olabilecek özür dileyen insanlar bir anda savaş ilan etmiş hainler olarak değerlendirilmiştir.

    "artin penik’in eylemi bir yerde kabul edilmek için atılan feryatlardan biridir, 1915 öncesi savaşa katılmak için heveslenen, ‘cesur ve doğuştan asker’ türkler kaçarken cephede kalan ermenilerin seslerinin yankısıdır. millete ‘kabul edilmek’ isteyen ve artık bundan çok da haklı olarak vazgeçmiş,–isimlerini eksik yazmaktan korktuğum için tek tek yazmayacağım- onlarca kimliğin kültürün dilin, insanlığın kaybolmamak için attığı adımdır. ancak umursanmamıştır kaale alınmamıştır, birkaç duyarlı gibi gösterilen tavırla geçiştirilmiş unutulmuştur.

    "böyle bir ‘miras’ın üzerinde oturarak ve hepimiz bir şekilde bundan nemalanarak yaşarken, özür dilememek dilemekten çok daha kolayken, yaptığımız bu kadar zor iken, penik gibi –özünde yok olma korkusu taşısa ve büyük ihtimalle amacı kendini veya toplumunu korumak olsa bile - kendini yakarak ulus devlet bilincini vurgulamaya çalışan bayrak mitinglerinde bulunan kişilerin kafasındaki ulus, millet,devlet algısını benimsemiş bir eylemi kendimize meşrulaştırma nesnesi olarak seçmeyelim çünkü bu yaptığımız hareketin amacına, duygusuna, temeline aykırı olacak, en başından beri söylenen karşılıksız özür kavramına ters düşecek, özür dilemem hareketini geç kalmış biz özür olarak algılanmasına sebep olacak, kendi özgül yapısını, ehemmiyetini ve cesurluğunu gölgeleyecektir.

    "ayrıca bu karışık ortamda penik’in eyleminin içerdiği ulus ve devletin öneminin tekrar gündeme gelmesi, ‘bakın o bile –türk olmadığı için ‘bile’ olacaktır- düşünmüş siz bizi bölmeye çalışıyorsunuz’ cümleleriyle karşılaşacağımız korkusu taşımakta bir de bununla uğraşma endişesi taşımaktayım.

    "artin penik’in içinde bulunduğu trajedi kendi içinde değerlendirilerek ayrı tutulmalı, imza kampanyası yangınların, ölümlerin olmadığı eylemleri, barışı ve birlikteliği vurgulamalıdır. "

    idil aydınoğlu
  • o degil de sayesinde ne tuhaf insanlar arasinda yasadigimizi gordugumuz insandir. vaktinde hrant dink'in oldurulmesi ustune cesitli insanlarla kibarca fikir alisverisi kabaca kavga diye tanimlanabilecek bir mail grubu muhabbeti yasarken, iclerinden biri $u baslikli bir mail atti ''iste bizim boyle ermenilere ihtiyacimiz var'', hah dedik acaba altindan ne cikacak, bu olay cikti. yani bizim olu ermenilere ihtiyacimiz var? ya da kendini olduren ermenilere? hmmm.

    vatana baglilik konusunda da, vatana baglilik kendini bir sekil oldurmeyle falan olculen birseyse, hobarey. cocuklar kanlardan bayrak yapmaya devam edecek gibi duruyor.

    not: hey gidi cikitita, yine hakli ciktin.
hesabın var mı? giriş yap