• ali cengiz, benim bildiğim kadarıyla keloğlan masallarında var olan bir şahsiyetti ve bir takım büyüler falan yapardı cin bir adamdı. keloğlanı kandırırdı galiba.çok uzun zaman olmuş bu kadar hatırlayabildim.
  • (bkz: ketenpere)
  • keloğlan bunun kızının yardımıyla alt edip evlenmişti kızla..
    büyüden ziyade oyun ile iştigal etmektedir.
  • alavere dalavere çevirenlere verilen bi isim. benzetmeye konu olan şahsiyet pek bi riyakar, cingöz,entrikacı bişey olsa gerek.
  • çok kötü oyunlar yapan insan.
  • özellikle dizi setlerinde görüntü yönetmenleri tarafından yer yer kullanılan terim. (bkz: emin çakır)
    ışık kurmaya zaman olmadığı zaman oyuncuların yerini değiştirerek önceki plan için kurulmuş olan hali hazırdaki ışığı kullanma amaçlı yapılan eylem. tabi fonu düzgün seçmek lazım ki ali cengiz belli olmasın.

    "hoşgeldin ali cengiz!", "ali cengiz benim bayramımı kutladı" gibi esprilerle de kişileştirildiğini duymak mümkün.
  • yazar
  • nick altlarında ağlamasın derken ironik bir biçimde nick altlarında ağlayan, ayar alıp entry editleyen tutarsız insanlar tarafından eğlendirilen yazardır, an itibariyle.
  • --- dikkat, ekşi macera labirent'in bir bölümüdür! şayet buraya bir "bkz" vasıtasıyla gelmediyseniz lütfen (bkz: #22046986) ---

    soruyu soran ve pasaportumu alan polis diğer polise uzatıyor pasaportu. kendi aralarında fısıltıyla bir şeyler konuşuyorlar.

    ardından bana dönerek "beyefendi bir süre sizi bekletmemiz gerekecek" diyor. "bir sorun mu var memur bey?" diye soruyorum gayet rahat bir biçimde. "rutin kontrol" diyor ama yalan söylediği her hareketinden belli.
    pasaportumu alarak odadan çıkıyor...

    beş dakika kadar sonra geri dönüyor. pasaportumu bana uzatırken, "kusura bakmayın beklettik sizi, sadece bir benzerlik söz konusuymuş. umarız uçağınızı kaçırmazsınız" diyor.

    teşekkür ederek odadan çıkıyorum. arkamdan bakıyorlar...
    geri kalan noktalarda enteresan bir şey olmuyor, artık kimse beni arıyormuş gibi de görünmüyor. bilgi ekranından kalkacak uçaklara bakıyorum. yaklaşık bir saat sonra kalkacak kıbrıs uçağını gözüme kestiriyorum. biletimi kestirip, kontrol alanına giriyorum.

    uçağa bindiğimde tüm bu koşturmacanın yarattığı yorgunlukla uyuyup kalmışım. bir hostes "beyefendi indik, uyanın" diyor nazik bir şekilde. hostese gülümsüyorum, vücudum yenilenmiş halde. etrafıma baktığımda uçağın iniş yapmış, aprona yanaşmış olduğunu fark ediyorum. insanların yarısından fazlası çoktan uçaktan inmiş. el çantamı güvene almayı bile düşünmemişim. elimi uzattığımda çantanın bıraktığım gibi durduğunu anlıyorum. rahatlamış bir şekilde uçaktan iniyorum.

    ercan havalimanından dışarı çıktığımda derin bir nefes alıyorum. bir taksiye atlayıp merkeze götürmesini söylüyorum. ne olur ne olmaz diye taksiyi renkli otellerden birisini biraz geçtikten sonra durduruyorum. önce ileri doğru yürüyormuş gibi yapıyorum, taksicinin yeterince uzaklaştığına kanaat getirdiğimde geri dönüp otele giriş yapıyorum. otelde bir şey sormuyorlar.

    odaya çıkacağım sırada bir kadın silüeti görüyorum. anlık bir sıcaklık hissetsem de dikkatli baktığımda kadını göremiyorum artık.
    odaya çıktığımda paraların bir miktarını odadaki kasaya kilitliyorum. uçakta biraz olsun dinlendiğim için aşağı inip rahatlama düşüncesi ağır basıyor.
    kasadan paraları çipe dönüştürüyorum.
    casino kısmı çok kalabalık değil. bir sigaracı kız yanımdan geçiyor. poker masalarından birisine oturuyorum. bir süre oyun oynuyorum ama şans bugün kesinlikle benim yanımda değil. şansın benden yana olmadığına karar vererek kalkıp odama geri dönmeye karar veriyorum. içtiğim viskilerden ötürü hafiften başım dönüyor. uçaktaki uygunun yenileyiciliği kaybolmuş durumda.

    odadan içeri adım attığım anda karşımda "o"'nu buluyorum. lanet olsun bu kabus asla bitmeyecek herhalde...
    silahını bana doğrultuyor. yüzünden bir şey okumak çok güç. bir şeyler söylemek istiyorum ama ne söyleyebileceğimi bilmiyorum.
    ben ne söyleyebileceğimi düşünürken arkamdan yaklaşan bir adam boynumdan bir şey enjekte ediyor.

    uyandığımda banyonun zemininde yatıyor halde buluyorum kendimi. bitkin ve uyutulmadan öncekinden çok daha iğrenç bir haldeyim. etrafıma bakıyorum kimse varmış gibi görünmüyor. beni neden bıraktıklarını anlamıyorum.

    ayağa kalkıp ne gibi zararlar verdiklerini anlamak için odanın içinde turluyorum. üstümdeki pasaportun olmadığını görüyorum. paralardan da eser yok. kasanın kapağı açık.
    o sırada kapı sert bir şekilde açılıyor. içeri polisler doluşuyor. beni yere yatırıyorlar ve kelepçeliyorlar...

    türkiye'ye yargılanmak üzere götürülüyorum.
    mahkemeye çıkarılıyorum. tutuklanmama karar veriliyor. savunma yapma çabalarım boşa gidiyor.
    anlamadığım bir sebepten ötürü damat koğuşuna koyuluyorum! has---

    daha ilk günden... buradan sonrasını anlatamayacağım. sonraki duruşmada derdimi anlatmaya çalışıyorum. takip edilişim, kaçışım vs. devletin bana atadığı avukat dışında avukat bile tutamıyorum. kimse beni arayıp sormuyor. ailem varsa bile artık yok sanırım. suçlandığım şeyler insanın kanını donduran cinsten:
    canavarca duygularla, eziyet çektirerek cinayet işlemek; polise mukavemet, haneye tecavüz ve hayvana tecavüz...

    kedinin üzerinde spermlerim bulunmuş. cinayet silahı olarak kullanılan ekmek bıçağın üstünde de parmak izlerim var. polise nasıl mukavemet ettiğimi bilmiyorum, polis tutanaklarına göre direnmişim tutuklanmaya...

    yargılamam 4 sene 8 ay sürüyor. sonucunda isnat edilen tüm suçlardan suçlu bulunup, toplamda 29 yıl 6 ay ceza alıyorum. mahkemedeki iyi halimden ötürü 14 yıl 5 aya düşüyor. yargılama süresince içeride geçirdiğim 4 yıl 8 ay çıkarıldıktan sonra 9 yıl 9 ay daha içeride kalacağım.
    tam bu düşünceye alıştığım sırada, seçimler yaklaşıyor diye sol zihniyetteki bir parti af çıkarmaya karar veriyor. toplamda 4 yıl 11 ay içeride kaldıktan sonra serbest kalıyorum.

    dışarı çıktığımda nereye gidebileceğimi hiç bilmiyorum. götüm hala ağrıyor...

    --- the end ---

    bu bir ara sondur. peki, ara son nedir? (bkz: #22230404)
hesabın var mı? giriş yap