• hakan günday'ın kitabı kinyas ve kayra'daki karakterlerden biri olan kayranın ağzından konuyla ilgili, (alıntılamıyorum, aklımda kaldığı kadarıyla) :
    eğer adem ve havva'dan sonra, bir süre ensest bir çoğalma olmuşsa, zeka geriliği olan çocuklar ve onların soyu üremiştir, demek ki herkes delidir. belki de bizim deli dediklerimiz asıl akıllılardır minvalinden bir iddiası vardır.
  • hakan günday'ın savunduğunun aksine bazılarının ise "başlangıçta insan geni mükemmeldir, çağlar boyu çoğalmaların yanında çevresel faktörler ve yaşam şartları nedeniyle giderek bozunmalara uğramıştır. bu nedenle hz.adem ve havva dan sonra olacak çocuklarında gen henüz bozulmamışken zekâ geriliği görülmemiştir." kanısında olduğu düşünce.

    sanılanın aksine, insan soyunun binlerce yıl önce böyle bir şey yapması -eğer yaptıysa bile- milattan sonra üçüncü binyılın içinde olan biz insanlığa ensest ilişkiyi savunma hakkını vermemektedir.
  • bütün insanlığın toplam gen havuzunu adem ve havva temsil ediyordu. dolayısıyla her doğumda/batında gen havuzundan ayrı bir saçılım söz konusu idi. tabii yeterli dağılım tamamlandıktan sonra, kan bağı yakınlığı arttıkça genlerin benzeşme oranı da gittikçe daha artacaktır. dolayısıyla, evliliklerin hep daha uzak kimselerle yapılması zorunlu hale gelecektir çünkü anne ve babanın dna zincirleri çok benzer ise aynı noktada aynı genlerin hasarlı olma ihtimali artacak ve sakat doğumlar vuku bulacaktır. işte sevgili sözlükçüler szin hatırınız için kafayı biraz çalıştırdım. umarım isabet ettirmişimdir...

    not: kardeşim siz nasıl dinsizsiniz? onu da mı biz öğretelim size? bizim kerameti kendinden menkul değer yargılarımız olmaz. kuran yasakladıysa tamam, o iş bitti, duyguya yer yok. prusya subayı soğukkanlılığı var. size göre ise, toplumsal şartlanma sonucu var olan değer yargıları anlamsızdır. materyalistik bir kökeni olması gerekir. mesela ilkel insanların akraba evliliği sonucu sakat doğumları görüp ondan kaçınması hatta lanetli olarak değerlendirmesi sonucu akraba evliliği yasağının topluma bir değer yargısı olarak mâl olması gibi...
  • dinci beyninde kalıcı hasarlara neden olan olay. adamlar mitolojik bir öyküyü ciddi ciddi bilimsel yollarla (dna, gen havuzu vs.) açıklamaya çalısıyorlar. aynı adamların evrim teorisi başlığı altına yazdıklarını okuyunca bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyor insan. dansözlüğün böylesi.
  • adem ile havva hayatımda duyduğum en büyük zırva olduğu için kesinlikle ensest durumu yoktur.
  • kur-an'da geçmeyen hadisedir. bildiğim kadarıyla tevratta işlenen bir durum bu.

    yanlış biliyorsam aydınlatılmak isterim.
  • adem ve oğulları öldükten sonra allah'ın yeryüzündeki halifeliği kangurulara geçmesin diye aile içi evlilikten çocuk yapılmasıdır.

    (bkz: game of thrones)
  • 1- zaten myth olduğu için konu tamamen olmayana ergi benim için.
    2- ama myth'ler de toplumsal olaylarla bağdaşık şeyler olabileceği için, mikrofonu marx ve engels'e uzatalım, zira ilkokulda sosyal demokrat olarak kendisini tanımlayan din kültürü hocam bile bu olayı anlatırken durum için çift rahim, çapraz doğum vs gibi zorlayıcı argümanları kullandı, ve malesef mantığın devrelerini oluşturayım derken sigortayı attırmaktan başka bir işe yaramadı bu deneme.

    " 1882 yılının başlarında yazdığı bir mektupta marx, wagner'in ilkel çağları tamamen değiştiren nibelungen'in metni konusundaki düşüncelerini çok sert sözlerle dile getirir. "insanın kız kardeşini, karısı gibi kucaklaması hiç duyulmuş mudur." aralarındaki aşk entrikalarını, tamamen modern bir biçimde, bir zina çeşnisi katarak, daha da dokunaklı bir hale getiren bu wagnerci sefahat tanrılarına marx şu yanıtı verir:

    "ilkel çağlarda, kız kardeş karı idi ve bu durum ahlaka uygun idi"

    (bkz: ilk çağ evlilikleri)
hesabın var mı? giriş yap