• iş, güç, trafik, ev... tüm bunlardan sıkılan ve hayatına hareket katmak isteyenlerin kulak vermesi gereken çağrı.

    ikinci tekil şahsı aşka çağıran cümle.

    türkçe sözlüğe göre, “bir şeyi yapmak için büyük bir istek duymak, coşmak, coşkunluk göstermek”

    bkz: http://www.siberalem.com/
  • aşk sözlüğe sığmaz kampanyası bi taraflarına kaçmış olacak ki "aşka gel"i türkçe sözlüğe sığdırmaya çalıştırdıkları slogan.
    olmamış diyoruz siberaleme .
  • (bkz: göte gel)
  • (bkz: yazışa gel)
  • skini feci halde algidayı çağrıştıran siberalem şeysi
  • servis sektörü, ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin hep bir üst basamağına oynayan bireyin en büyük destekçisi olagelmiştir çağlar boyunca. aş, eş, iş, ev gibi temel gereksinimler, güvenlik, mal takası, sosyalleşme gibi daha komplike taleplere dönüşürken, işleri bir nebze olsun kolaylaştıracak kişi ya da kurumlar her zaman fiziksel realitenin ayrılmaz birer parçası olarak çevremizde bulunmuştur. lokanta salonlarından bohçacı teyzelere, iş bulma kurumlarından emlakçılara, bankalardan sosyal kulüplere onlarca servis incelendiğinde herbirinin çıkış noktasında mutlaka bir insani ihtiyaç yattığını fark etmek, şaşırtıcı olmayacaktır.

    medeniyet tarihi, son 100 yıl içerisinde servislerin fiziksel dünyadaki “kişi”lerden, fiziksel dünyadaki “kurum” ve “kuruluş”lara kayışına sahne oldu. dijital devrim sonrası, son 10 senelik dönemde ise servislerin fiziksel dünyadaki kurumlardan, sanal ortamdaki oluşumlara kayışına hepbirlikte tanıklık ediyoruz. günlük yaşamın bir zamanlar yalnızca “sokakta” icra edilen rutinleri, birer birer ekran önünden kalkmadan hayata geçirebilir ufak işlere dönüşüyor: banka şubelerinin yerini online şubeler, iş kurumlarının yerini kariyer siteleri, köşebaşındaki kitapçının yerini elektronik ticaret siteleri, bit pazarının yerini online ikinci el açık artırma servisleri, emlakçıların yerini emlak siteleri alıyor. karnımız acıktığında telefon açacağımız bir restoran yerine artık bir aracı web servisimiz, evimizin güvenliğinden endişe ettiğimizde sigorta yaptırdığımız bir başka web servisimiz var.

    artık girizgaha bir son verip, “başlığın bizi yönlendirdiği yer” e gelelim, “online dating” servisinin fiziksel dünyadaki izdüşümünün ne olduğunu, yukarıdaki örnekler ışığında tespit etmeye çalışalım.
    “dating” servisinin doğuşundaki merkezi insani ihtiyaç, bir partnere duyulan talep. karşı ya da hemcinsimiz olabilecek partnerimiz ile yaşanması olası cinsel, romantik, paylaşımcı ve benzeri tüm ilişki kombinasyonları elbette tanımımızın dahilinde.
    insanin bir “eş”’e duyduğu talebin ihtiyaç piramidinin tabanında yer aldığını düşünürsek, fiziksel dünyada bu ihtiyacı karşılamaya talip onlarca servisi bulup çıkarmak zor olmasa gerekir: “çöpçatan”’lık müessesesi ve kültürümüzde bulunmayan “singles bar”’lar akla gelen ilk iki örnek olmaya adaylar.

    elbette bireyin kendine bir partner edinmesinin yolu, mutlaka bu servisleri kullanmaktan geçmiyor. okul, işyeri gibi sosyal ortamlar, çoğu zaman “özel biri” ile tanışmamıza ev sahipliği yapıyor ve işte bu detay, sosyal networkler ile “online dating” servislerinin gerçek hayatta farklı izdüşümlere sahip olmasının ana nedeni olarak karşımıza çıkıyor.
    “online dating” merkezinde bir partner bulma ihtiyacı ile, bu konuda istekli olanların hazır bulundukları bir servis, yalnız birasını yudumlayan bir kadının yanına yaklaşıp gönül rahatlığıyla “tanışabilir miyiz?” diye soracağınız bir bar ortamına benzer temelde. üniversite kantininde de hayatınızın aşkıyla karşılaşma ve tanışma şansınız vardır öyle değil mi? emin olun kantinde kolasını yudumlayan bir kıza yaklaşıp buluşmayı teklif etmeniz, bar ortamındaki kadar hoş karşılanmaz.
    peki sosyal networkler fiziksel dünyada hangi servisler ile eşleşmekteler? kulüpler, dernekler, aynı türden ilgi alanları olan insanların oluşturdukları birlikler, bu kişiler arasında kaynaşma sağlayacak tüm platformlar bu izdüşüme örnek gösterilebilir. “dating” var mıdır bu misyonlar içinde, elbette vardır, lakin daha büyük bir kümenin parçası olarak bulunmaktadır orada. kampüste kendinize pekala biriyle tanışabilirsiniz, ama üniversite kurumunun amacı size bir sevgili bulmak değildir.

    bu bağlamda, sosyal network siteleri ile online dating servislerini karşılaştırmak, elmayla armudu karıştırmaktır. ayrı amaçlara hizmet eden bu servisler için yurtdışı ve yurtiçi internet trendleri de takip edildiğinde, online dating’e olan ilgideki yükselişin azalmadığı, ayrı ihtiyaçlara cevap veren iki sektörün birlikte büyüdüğü görülmektedir.

    internet’ten bulduğum bir evde oturuyor, akşam yemeği siparişimi genellikle online veriyorum. kullanılmış eşyalarımı internet üzerinden satıyor, bankacılık işlemlerimi yerimden kalkmadan yapıyorum. türkiye’de işini düzgün yapan internet servislerini, yaşam konforumu doğrudan artırdıkları için seviyor ve takdir ediyorum. yeni biriyle tanışmak istediğimde o bar senin bu bar benim gezmek, psikolojimi yıpratmak yerine başvurabileceğim güvenli, aktif bir online dating servisinin varlığı, doğrusu içimi rahatlatıyor. varsın şu an kullanmıyor olayım...
  • pek keyifli ve çekici görünen davet cümlesi.

    aslında bu davete uzun sayılabilecek bir süredir iştirak ediyorum, evet bir süredir siberalem üyesiyim, siberalemde "takılmaktan" da keyif alıyorum. siberalem bence en klasik ve kitsch anlatımla yalnızlıktan ve zamansızlıktan muzdarip insanların birbirlerini bulabilecekleri, gördüğüm o ki oldukça geniş bir üye yelpazesi barındıran, -sadece tikkyler veya sadece entellektüellere hitap eden sitelerden değil yani- ve aralarında mutlaka 2-3 kelam edilebilecek insanlara rastlanabilinecek ve profilleri incelemesi pek de eğlenceli bir ortam. anlamadığım ise, neden sozluk ortamında bu kadar fazla tepki topladığı? neden insanların bu ortama "karakoy genelevi" muamelesi yaptıkları veya bu sonuca varabilmek için sitede ne kadar süre bulundukları, nelerle karşılaştıkları?
    üye olduğum süre boyunca kabul ediyorum ki, sapık birtakım insanlardan mesaj da aldım, şiir yazanı da oldu ki hiç hazetmem, birlikte birşeyler içmeye gitsek onu ne harika bir insan olduğunu anlayacağımı savunan ve bu sayede yatağa giden yolu kısaltmaya çalışma çabaları sergileyen "düzeyli"sinden de mesaj aldım. bunların hiçbiri, normalde sosyal hayatta yaşanabilecek olaylardan pek de büyük bir farklılık göstermedi. belki de ben extra elit bir kişi olmadığım için bana öyle gelmemiştir, kimbilir.
    öte yandan, profilinde kedisinin fotoğrafını gördüğüm ve normalde yollarımızın kesişmesinin neredeyse mümkün olmadığı bir dostum oldu.
    siberalem demiş ki, 5 milyon üyesi varmış. şunu baştan kabul ediyorum ki bu 5 milyonun %10'u bile aklı başında, konuşulabilecek tipler değil. bu tespiti yapmak için çok uzaklaşmak gerekmiyor, internet ortamını baz almak gerekmiyor, sadece etrafa şöyle bir bakmak yeterli. okunan kitaplara, izlenen filmlere, rating alan garip dizilere, tuhaf ölümlere, siyasi duruma bakınca evet zaten aklı başında insan sayısı pek az...ve fekat ben bu siteye girince arama yapabiliyorum ve istemediğim insanla konuşmama hakkımı kullanabiliyorum nihayetinde. en basit şekilde istediğim zaman 2 laf edebileceğim insanlarla da karşılaşıyorum, en kötü ihtimalle de garip garip profillere bakıp acaip de eğlenebiliyorum.
hesabın var mı? giriş yap